Bu bir sarmal Çay kaşığıyla ver ha ver kepçe kepçe zamla geri gider nasıl kurtulacağız

Türkiye böyle nereye kadar gidecek?

Çaresizlik içinde çırpınıyor.

Seçim sonrası kararlı bir tutum almak zorundaydı.

Evet, “rasyonel”!

Ama rasyonel, yani akılcı olan ne?

ABD’ye ne kadar mülayim davranırsam üzerime gelmez…

Bu mudur?

Ne kadar he he dersem, taviz verirsem beni sıkıştırmaz… yerel seçimlere keder idare ederim sonrası Allah Kerim… mi?

Bizi bugünün darboğazlarına getiren önerilere, liberal ekonomi siyasetlerine dönelim… kamuculuk ve üretim kararlarından vazgeçelim… hadi en iyimser yorumla… bir süre öyleymiş gibi yapalım… göz kırpalım… köprüyü geçelim mi…

Millet sıkıştırıyor.

Millet çok sıkıştı.

Korkutucu.

Giderek yaz sıcağında nefes alamaz hale geliyor.

Bir yandan çay kaşığıyla ver ha ver…

Ertesi gün kepçe kepçe zamla geri al…

Denetim kayboluyor.

Ucu nereye gidecek.

Ekonomi bu. Kurallarını uyguluyor.

Vatan meselelerinde alçak gönüllü olunmaz.

Gerçekçi olmak zorundayız.

Seçimlerden önce Vatan Partisi çok söyledi.

Bir tek o söyledi.

Bir tek o, tek kaldı.

İç ve dış politikada tutarlı olmak zorundayız. Dostumuzu düşmanımızı bileceğiz.

Kararlı.

Kimseye taviz vermeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz.

Üretimin önünü açacak, bütün toplumun özverisine dayanacak, içeride ve dışarıda buna uygun siyasetler uygulayacak güçlü bir hükümet!

Kendine güvenecek.

Yoksa bu sarmaldan kurtulamayacağız. Keşke haklı çıkmasak.

Ama çıkacağız.

Çünkü bu bir bilgidir.

Temenni değil.

Gerçekçidir.

NATO, UKRAYNA VE KIRIM… TÜRKİYE BİR KARAR VERMEK ZORUNDA

Zelenskiy de vurguladı. Sayın Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra davet üzerine gelen ilk başkan.

Zelenskiy’in özel kişiliğinden ya da çok saygın bir başkan olmasından değildir herhalde bu özel iltifat.

Erdoğan’ın şu sözleri Türkiye’nin hem uluslararası siyasetinin hem de ekonomisinin yol haritası açısından önemli bir işaret miydi…

Bu nereye kadar böyle sürecek??

“Ukrayna NATO'ya üyeliği hak ediyor. Adil bir barışın kaybedeni olmaz. Barış arayışlarına bir an önce geri dönülmesi en samimi arzumuzdur. Ukrayna'nın yeniden ayağa kalkmasında her türlü desteği vereceğiz.”

“Ukrayna'nın geleceğine güvenle bakmamızın en önemli sebeplerinden biri Kırım Tatar Türklerinin canla başla mücadele etmesidir. Soydaşlarımızın haklarının garanti altına alınmasındaki ve özerklik statülerin tahkim edilmesindeki emeklerinden dolayı Zelenskiy'ye bir kez daha teşekkür ediyorum.”

Hem Kırım hem NATO!

Bizim için de, aynı gemide ABD emperyalizmine karşı mücadele eden ülkeler açısından da önemli.

Rasgele söylenmediği kesin.

BU BİR UYARI MI BİZİMKİ DE YANIT MI

Wall Street Journal’ın haberine göre “Silah ve diğer malzemeleri taşıdığı için ABD tarafından yaptırım uygulanan Rus kargo gemileri, Ukrayna'nın işgali başladığından beri düzenli olarak Türk limanlarına uğruyor.”

Hatta kaç kez olduğu da kayıtlardan saptanmış

“Yaptırım uygulanan Rus kargo gemileri Mayıs 2022’den bu yana Türk limanlarına en az 100 kez uğradı.” deniyor.

Haberde ayrıca Türkiye’nin bir NATO ülkesi olarak Rusya’nın savaş faaliyetlerine destek olduğu, Kremlin’e yaptırım uygulamayan tek NATO üyesi olduğu, ekonomik açıdan Rusya için kritik bir kanal oluşturduğu vurgulanıyor.

Wall Street Journal'a göre bu durum ABD-Türkiye ilişkilerinde gerilime yol açıyor. Bazı gemilerin onarımdan geçmesi ya da ABD tedbirleri kapsamında yasaklanan diğer hizmetleri alması, Türk şirketlerine yaptırım uygulama riskini artırıyor.

Üst düzey bir ABD Hazine Bakanlığı yetkilisi de olaya dahil olmuş "Rusya, savaş faaliyetlerini desteklemek için, gizlice malzeme elde etmek için her türlü girişimde bulunuyor" demiş...

Ukrayna’nın NATO’ya yakışması bir yanıt mı bu durumda…

30 YILDIR SÜREN BAŞBAĞLAR DAVASI VE ADALET!

30 yıl önce PKK’lı teröristler Başbağlar’da 33 canımızı aldılar.

5 Temmuz.

Ondan üç gün önce 2 Temmuz’da, Sivas’ta 33 canımız.

Ne dediler?

İşte hizaya girmezseniz sizi böyle ikiye ayırırız.

Bu nasıl bir Türkiye!

Bu nasıl bir millet!

O halk 15-16 Temmuz gecesi ayağa kalktı. Türk Silahlı Kuvvetleri darbe girişimini ezdi.

Madımak ve Başbağlar katliamına en sert ve kararlı yanıtı verdi.

Ey emperyalizm! Ey ABD! Sen kendini ne sanıyorsun!

O bağımsızlığımıza, birliğimize ve bütünlüğümüze, üretici gücümüze bir daha elini kaldıramazsın!

O kirli elleri kırarız.

Değil 66…

Değil 33…

Bir canımızı bile vermeyeceğiz.

Bu milletin kutsallarına el süremeyecekler.

Söz!

PKK’nın kökü kazınacak. HDP kapatılacak. NATO’dan çıkılacak.

30 yıldır süren dava artık sonuçlanacak. Adalet yerini bulacak.

66 şehidimize büyük borçtur.

Bu yalnızca şehit yakınlarının değil, bütün Türkiye’nin talebidir.

Bizim geleceğimizdir.

Erzincan, Kemaliye Başbağlar Köyünde ve bizim de konuşmacı olduğumuz Başbağlar Köyü Derneği’nin İstanbul Fatih’te düzenlediği anma toplantılarında bu kararlılık bir kez daha dile getirildi.

Bu hafta Yeni Ufuklar’ın konukları Başbağlar Köyü Derneği Başkanı Mehmet Ali Dikkaya ve Başbağlar Katliamı Davası Mağdur Avukatı Kadir Kartal.

(Ulusal Kanal, 9 Temmuz 2023, Pazar, saat. 21.00)

BATI TOPLUMLARINDA İŞ GÜCÜ AÇIĞI

Turizm sektörü İspanya ve Portekiz ekonomilerinin belkemiğidir. Salgından önce gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 12.2'sini oluşturuyordu. Bu yıl beklentiler bu rakamın da aşılacağı yönündeydi. Ancak bütün Batı ülkelerinde benzer bir sorun yaşanıyor.

Turizm sektörü de bundan etkileniyor. Çünkü bu sektörün özelliği genç istihdamıdır.

Son yıllarda artan işgücü açığı önemli bir düzeye ulaştı. Ulusal İstatistik Enstitüsü'nün (INE) açıkladığı verilere göre, sektördeki personel açığı bu yılın ilk yarısında bir önceki seneye göre 8 bin 217 kişi arttı.

Bu yalnızca bu iki ülkeye ilişkin bir sorun değil.

Almanya'da Nisan ayında ülkede nitelikli iş gücü açığını kapatmayı hedefleyen ve iş gücü göçünü kolaylaştıran yeni Nitelikli Göçmenlik Yasası'nı onayladı. Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığı'nın açıklamasında birçok Alman şirketinin uzun süredir nitelikli çalışan bulmakta ciddi zorluklar yaşadığı, nitelikli çalışan açığının 2022'de 1.98 milyon seviyesinde olduğu belirtiliyordu.

GENÇLİK ELDEN GİDİYOR

Batı ülkelerinde nüfus artış oranı düşüyor.

Bunun değişik nedenleri var.

Gelir düzeyindeki ve dağılımındaki bozulmalar etkiliyor çocuk sahibi olmayı. Bu aslında Türkiye açısından da önemli bir kıstas. Üstelik özelleştirme ile birlikte kamunun eğitim ve sağlık sisteminden giderek daha çok çıkması yükü daha da çok artırıyor.

Batılılarda bireyciliğin gelişmesi aile birliğini ve özveriyi de bir kenara itti. Bırakınız maddi olanakları paylaşmayı, sorumluluk yüklenmeyi, bedeninin güzelliği bozulmasın diye emzirmek istemeyen anneler, hatta bu nedenle anne olmak istemeyenler var.

Alkol ve uyuşturucu tüketimi neredeyse bütün toplum bireylerinin vazgeçilmezi.

Bunalım ve tedavi ilaçlarını da bunlara katınız.

Gebe kalmak ve bebeği karnınızda sağlıklı besleyebilmek için bunlardan da vaz geçmeniz gerekecek.

Boş veeer deyip geçen bir umursamazlık ve umutsuzluk, mutsuzluk…

Geçişkenlik ve fırsat eşitliği artık yok.

Değiştirme arzuları yerini işe yaramazlığa bıraktı bile…

Sağlıksız bir toplum.

DOĞURMA İSTEK VE YETİLERİNİ KAYBEDİYORLAR

Doğurma yetilerini hem biyolojik sağlık hem de aşkla birlikte olma arzularını da kaybettiler.

LGBT bir heyecan ve değişiklik arayışı da olabilir mi acaba… Bu tür evlilikler ABD’nin birçok eyaletinde ve Batı’nın birçok ülkesinde artık çok olağanlaştı…

Akrep gibiler.

Daha önce de yazmıştım. Akrep etrafı ateşle çevrilince kendini sokmaz. Isındıkça metabolizması değiştiği için kasılmalarla kramplar başlar.

Çok daha acılı bir süreç.

Bence durumu daha iyi tanımlıyor.

Her Batı’ya gidişimde onların gençliği için kaygılanır gelirdim…

Sistemlerinin sürmesi için gençliklerini ateşe atıyorlar diye.

Durun, bu daha başlangıç…

Batı’da da böyle gitmeyecektir.

Hele biz kendi devrimimizi bir başaralım.

Onlara da el uzatırız.

Örnek oluruz.