‘Civciv çıkacak kuş çıkacak’ derken

Bu başlık bizim gençlik yıllarımıza ait. Yani 1975’te piyasaya sunulan, ve o günlerde bir atasözü haline gelen “başyapıt” bir filmin adıydı bu. Başrollerinde Mine Mutlu ve Ünsal Emre’nin oynadığı, “hafif porno” diyebileceğimiz bir film. Filmin baş kahramanı Mine zengin bir koca bulmak planı ile, hedefindeki zengin görünümlü adama, kendisini çok zengin bir kadın olarak tanıtır. Ama adam da, Mine’nin oyununu oynamaktadır. Bu yazıdaki amacımız filmin senaryosunu değil, adını kullanıp günümüz siyasetindeki garipliklere bir göndermede bulunmak olduğu için, filmi burada bırakıp benzetmemize geçelim.

DEMOKRASİ DENİLEN O YUMURTA

Dünyada en fazla kullanılan kelimeler içinde olduğunu düşündüğümüz “demokrasi”, yazımızın başlığındaki civciv veya kuşun çıkacağı yumurtayı oluşturmakta. Bu yumurta hiç bayatlamadan, tam tamına 2500 senedir haşlanmış olarak, ya da omlet şeklinde kırk türlü baharatla karıştırılarak, ya da rahmetli Zeki Müren’in sesinin güzelliği için içtiği çiğ hali ile önümüze sürülür durur. Bu Türkiye’de de böyledir, ABD’de de ve hemen her yerde aynı şekildedir.

Her 4 senede sandığa gideriz. Seçim öncelerindeki laf bombardumanlarından arta kalan aklımız ile, kafamıza uyan birilerini seçeriz. Ve gelecek 4 sene de yeniden uykuya yatarız.

ABD gibi sistemin çok kuvvetli olduğu bir yerde, insanlar seçimlerle çok birşeyin değiştirilemeyeceğine inandırılmıştır. Ve hep de “Salı” günü yapılan seçimlere, bu kitlenin işini gücünü bırakıp da gitmek istememesiyle, seçmenlerin sadece yüzde 40 kadarı oy kullanarak pasif bir direniş gösterir denebilir.

2500 YILLIK BİR OMLET: DEMOKRASİ

Bizim bu çağdaş demokrasimizin neden bu denli arızalı olduğunu, bu fikrin ve kelimenin ilk defa ortaya atıldığı Atina’ya yapacağımız kısa bir ziyaretle anlayabiliriz. Aradan geçen 2500 uzun seneye rağmen, fiili olarak hala o günlerdeki hallerdeyiz ne de olsa!

Demokrasi sözcüğü, demos kökünden gelip vatandaşı temsil eder ve yönetmek anlamındaki kratos sözcüklerinden oluşur. MÖ 4. yüzyılda Atina nüfusunun 250.000-300.000 arasında olduğu tahmin edilir. Bu nüfusun ancak 100.000’i Atina vatandaşı ve bunlar arasında da sadece 40.000’i oy verme hakkına sahip yetişkin erkek nüfusu bulunduğu tahmin edilir. Yani bir bakıma, aynen günümüzdeki oy verme rakamlarına benzer bir şekilde, nüfusun sadece onda biri siyaset kurumunu belirlemekteydi. Atinalı “Vatandaşlar” şehir devletinin nüfusunun %10-20’sini oluşturuyordu ve bunlardan da yalnızca yaklaşık 3.000 kadarı aktif siyasetteydi. Bu kişilerden en zengin ve nüfuzlu olan yaklaşık 100 kişi de, politika sahnesini hem mecliste, hem de perde arkasındaki komplocu siyasi toplantılarda belirleyici rol oynamaktaydı. Günümüz dünyası ile ne kadar benzerlik olduğuna dikkatinizi çekmek isteriz. Elbette yüzdelerde biraz gelişme olmuş saysak bile, tüm demokrasi süreci ve sadece bir avuç “oligark” tarzı insanın, siyaset sahnesine egemen rengi vermesi oldukça benzer şekilde kalmış görünmekte, aradan geçen 2500 seneye rağmen!

5 KASIM 2024 TRUMP’INA NE OLDU?

Türkiye’nin seçim sistemini artık herkes ezberlemiş durumda. O nedenle de, Atina’dan Washington’a bir uzun atlama yaparak, Trump’ın başkanlığı ve oy verenlerin beklentileri ile ilgili hayal kırıklıklarını bir görelim. Tam tamına bir sene önce, ABD’nin özellikle de kırsal kesimlerindeki yoksulları ve Güney eyaletlerindeki dindar nüfusu sayesinde, bir yeni umut olarak Başkan yapılan Trump’ın yarattığı hayal kırıklığı, önümüzdeki dönemde ABD siyasetini etkileyeceğe benziyor. Demokratlar ve başlarındaki Biden’in siyasetleri yüzünden yabancılaştırılan bu kesim, Trump’ın iş, ekmek, barış söylemleri ile kendisine zafer kazandırmışlardı. Ama daha ilk senesini bile doldurmadan, bu aynı insanlar Trump’ın sanki Biden’in kötü bir kopyasıymış gibi aynı politikaları sürdürmesine büyük tepki göstermekteler. Ukrayna ve Gazze’deki savaşları Biden’den daha fazla desteklemesi, uyguladığı gümrük vergileri ile yoksulların alım güçlerini daha da aşağıya çekmesi, ABD içindeki kutuplaşmayı adeta destekleyip arttırması, kendisine oy verenler arasında hayal kırıklığına sebep olmakta. Ve belki de bundan dolayı geçen haftaki ara seçimlerde, hemen her yerde Trump’ın Cumhuriyetçi Partisi yenildi. Bu, gelecek sene yapılacak olan seçimlerde, Trump’a büyük bir ders verilebileceği anlamına da gelmekte.

KARANLIKLAR PRENSİ EPSTEİN

Trump’ın seçilmeden önceki verdiği sözlerden, bu kadar köklü şekilde dönmesinin en önemli sebebinin, hakkındaki Epstein Dosyaları olduğu giderek daha açıklık kazanmakta. İlk Başkanlık döneminde, “Rusya ile işbirliği” suçlaması ile Başkanlık yaptırılmayan Trump’ın, bu ikinci döneminde de “Epstein Tecavüz Dosyaları” ile köşeye sıkıştırılmış olduğu düşünülmekte. Trump’ın Muhafazakar oy tabanı, bu dosyadaki “küçük yaştakilerle cinsel ilişki” tarzındaki bir suçlamaya, geçen dönemdeki Rusya ile işbirliği suçlamasından daha fazla önem vereceği, ve bunun da siyasi bir sonucu olacağı açıktır. O nedenle de, Trump’ın bizzat savaş açtığı Amerikan Derin Devleti, bu hamlesi ile Trump’ı özellikle de dış politikada kendi stratejilerini uygulamaya zorluyor gibi görünmekte. Bugunlerde Epstein ile Mossad ilişkisini anlatan çok hikayeler duyulması da boşuna değil herhalde. Baksanıza İngiliz Prensi Andrew’in başına gelenlere!

Bu ikinci Trump yönetimindeki politikaların, Biden’in politikalarından fazla bir farkının olmamasının en önemli nedeninin, böyle bir teslim alınma durumu olduğu konusunda, ABD siyasi çevreleri hemfikir durumundadır. Yoksa NATO’dan çıkma ve dünyadaki 800 Amerikan üssünü kapatmayı dillendiren Trump’ın, birdenbire “savaş ağaları” gibi siyaset yapması açıklaması zor bir durumdur. “İzolasyoncu” olduğu için eleştirilen Başkan’ın, şimdiki “baş-küreselci” siyasetlerini anlamanın zorluğu da buradan gelmektedir.

İNGİLİZ İMPARATORLUĞU BATARKEN!

Elbette ABD imparatorluğu her ne kadar zayıflasa da, dünyadaki egemen pozisyonundan barışçı ve sessiz şekilde vazgeçmesi beklenemez. O nedenle de, kim Başkanlık koltuğuna oturursa otursun, ABD egemen güçleri son nefesine kadar dünyanın hakim gücü olma çabasını sürdürecektir. İngiliz İmparatorluğunun, 1945’te ikinci sınıf bir ada devletine dönüşmesi tecrübesi, ABD egemen sınıfları için bir felaket halidir ve bunun tekrar edilmemesi için, Epstein Dosyaları dahil, her türlü siyasi manevrayı yapacaklardır.

Yani, siyaset yumurtasından civciv çıkması beklenirken, vahşi bir kuş çıkmış olması, 2500 sene önce Atina’dan başlayan demokrasi tiyatrosunda, öyle fazla bir sürpriz sayılmamalıdır!