Doğru yanıt verilecektir: Verenler bu yana! Ötekilere güle güle
Nedense içerikte sıkıntı ve yokluk olunca kamuoyunun duyargalarına seslenilir.
Heyecan var heyecan… ama peki, nasıl olacak?
Yanıt yok! Çözüm yok!
Aslında yanıt var da… çıkmaz sokak.
Neden? Çünkü celladına boynunu uzatıyorsun. AB’ye ABD’ye diyorsun ki “Tamam ben tam teslimim, bak bir ayağım orda bir ayağım burda değil… gel kurtar beni… sadaka ver sadaka dağıtayım.”
PROGRAMDA VAR DA KEŞKE OLMAZ OLAYDI AÇLIĞA RAZI OLURDUK
Körün istediği bir göz…
Ekonomi kötü.
“Eli nasırlı emekliler” (o da nasıl oluyorsa) zor durumda. Başkan Adayı Özgür Özel açış konuşmasında öyle söyledi. Zor durumda olduğumuz doğru. Ama emekli maaşlarımız nasıl artacak…?
Özel’in konuşmasında bir yanıt yok. Programda var da… keşke olmaz olaydı. Aç kalmaya razı olurduk.
Ama böyle durumlarda o “duyargalara” seslenmek için simgeler, buluşlar, göndermeler kullanılır, onların da kaynağı öylesine sırıtır ki…beni masa başında reklam ajanslarında buldular diye bas bas bağırır.
KADINLARI ARTIK SİYASETEN KULLANMAYIN
Türk toplumu ta Asya’dan getirdiği geleneklerle, dini inançlarıyla, el ele başarıya uluşturduğu o eşsiz devrimleriyle kadınlarına karşı duyarlıdır.
Kadınların bu amaçla “siyaseten” kullanılması da çok sıradan ve onur kırıcı bir yöntemdir. Canlı yayın boyunca durmadan 81 ilimizden kadınların emeğini simgeleyen büyük bir dokuma gösterildi durdu.
Ama bu arada güya çaktırılmayan “rakibin” eşine sahneden güller gülücükler atarken, arka perdede onun üzerinden Parti üst düzey yönetimine girsin girmesin didişmesinin kıyasıya sürdüğü de biliniyor.
Türk siyasi, ekonomik ve kültürel yaşamda kadınlar asli unsurdur.
Onlar için bağımsız, özgür ve başı dik yaşamak önemlidir.
Ne siyasi ne de ekonomik sadakayı kabul etmezler.
Programı da bu açıdan tartışırlar.
Emperyalizmin dayattığı “toplumsal cinsiyet” meselesine hiç girmiyorum.
CEZAEVİ POZU
Konuşmada başka duyarlı bir noktamıza da değinildi.
Cezaevleri.
Ama ne yazık ki haksızlığa karşı bir mücadele alanı değil.
Acındırma aracı.
Eskiden bu yana bazı CHP’lilerin adıyla anılan cezaevi pozu vardır. Duydunuz mu…
Cezaevi fotoğrafçısı sorar:
-Abi, (filan filan… adı bende saklı) pozu çekeyim mi…
İki elle parmaklıklara yapışmış… ağlak bir ifadeyle bakan gözler… yana hafifçe bükülmüş boyun…
FETÖ zindanlarından öyle ağlaşarak çıkmadık.
Çatır çatır haksızlığın barikatlarını yıktık.
Kuşkusuz iş yoldaşlarının “yolsuzluk” ifadeleriyle yargılanmak başkadır.
ZEHİRLİ YEŞİL VE MOR SOS
Yeşil ve mor renkler müthiş bir buluş değil, korku filmlerini aratmayacak zehirli bir sostur.
Yabancı sos.
Yemeyelim. Kalsın.
O Altıok bizim devrimimizin, 1937’de ilk anayasal madde olarak Meclis’e sunulduğunda söylendiği gibi, savaş alanlarında uğruna şehitler vererek kazandığımız ve yazdığımız ilkelerdir… orasından burasından kırılıp dökülemez, renk değiştiremez.
Oyuncaklı bir iş değildir.
Sahibi vardır.
TÜRK MİLLETİ ZORLA GİRDİ
Dünya vatandaşı olmaya çağrı, AB üyeliği bir vaad!
Türkiye’nin… Türk vatandaşının sorunlarının çözümü böyle mi olacak… adı bile sonradan ekleme denkleme istemeye istemeye, kendi ifadeleriyle “eleştiriler üzerine” girmiş programa. Bir de klasik savunmayla “neden iktidar partisine söylemiyorsunuz da bizi eleştiriyorsunuz…”
“Bize yakıştıramamışlar baksana” demek ve onurlanmak da olabilirdi oysa…
Gerçi “Türk” sözcüğü de ancak şöyle bir yer bulabilmiş kendine:
‘Atatürk milliyetçiliği, yurttaşlık bağıyla cumhuriyetimize bağlı olan herkesin eşitliğini savunur. Türk milleti bu anlayışla tanımlanır. Farklı kimliklerin dışlanmaması ve yurttaşların aynı hak ve özgürlüklere sahip olması esastır. Günümüzde eşit yurttaşlık bu anlayışın eksiksiz olarak hayata geçirilmesi anlamına gelir.”
Ne diyelim.
Çok bile… mi??
FANTEZİ ZAMANI DEĞİL
“Şimdi iktidar zamanı” ana slogan…
O salona gelenler aslında bugünkü yönetim tarafından belirlendi. Ama yukarıda da hepimizin gözü önünde çaktırmadan ayak kaydırmalar, “simgelerle” atışmalar sataşmalar oluyor. Bugün öyle yarın başka. Birbirlerinin yüzüne başka, arkasından başka. Parti’nin içi kaynıyor.
Bu ekip Türkiye’nin başına gelse nasıl yönetecek…
“Bizde böyle… demokrasi…” diyorlar.
Ama bugün fantezi zamanı değil ki.
Türkiye’nin yerini belirlememiz gerekiyor. Önümüzde ve bölgemizde zor günler var.
Bu tartışılsa sağlık işareti.
PARTİ MECLİSİNDE ONUN ADAMLARI BENİM ADAMLARIM
Ama şimdi seçim var. Başkan şimdilik belli, diyelim. Parti Meclisi seçimlerinde kozlar paylaşılacak.
Onun adamları, benim adamlarım…
O zaman kazanacak tarafla aranı iyi tut.
Taktik ve strateji böyle çizilir, kardeşim…
Parti Meclisi mi bu kadar önemli olan?
E, yakında seçimler gelebilir… bu PM döneminde yani… ucunda milletvekilliği var!
Bu hesaplar yapılırken… biz de çırpınıp duruyoruz.
Haksız mıyız!
BÖYLE GİTMEZ DİYENLER BİR YANA
Türkiye öyle bir yere doğru gidiyor ki…
“Böyle gitmez” diyenler CHP içinde de var… olacaktır…
Dur diyen çıkacaktır.
Kılıçdaroğlu’nun sessizliğini bozması bir rastlantı değildir.
Kılıcı atması.
Bu bir emirdir.
İstese de istemese de… istememekte özel nedenleri de olsa… bir çağrıdır. Uymak zorundaydı.
Hani Atatürk de diyor ya saltanat kaldırılırken bu milletin arzusudur. Bakıyor ki Meclis’te durum kritik. Encümen’e gidiyor. Orada sert uyarıcı bir konuşma yapıyor.
Milletin arzusu yerine gelecek!
Kalkacak! Tek seçenek.
Bilgili, kararlı, cesur… devrim lideri tavrı.
VATAN PARTİSİ’NİN BİLGİSİ VE EMEĞİ
Görüyoruz. Biliyoruz. Bu bir bilgidir. “Türk Milleti”ndeki yankısıdır.
Şimdi de dipten dürtüp duruyorlar.
Dinleyiniz:
Bağımsızlık diyorum, bağımsızlığın başının tacı ekonomi diyorum, üretim diyorum, bütünleşme diyorum, Türkiye’de ve dünyada doğru ve başı dik konumlanma diyorum…
Duy sesimi!!
DÜĞÜNLER BİLE BAS BAS BAĞIRIYOR
Düğünler bile bas bas bağırıyor.
Değerli dostumuz, ta 2000’e Doğru zamanından bu yana kırmaz bizi... gazeteci-milletvekili değiliz, artık abla-kardeşiz… Mehmet Sevigen’in çocuklarının düğünü… salona adımımızı attık. Dedim ki… “O oo… arzu büyük!!”
O ne kalabalık.
İstekli bir katılım.
Millet artık düğünlerden kaçıyor, kolay değil…benim saydığım ünlüler değil, o mesaj veren kalabalık…
HER YER BÖYLE
Nereye gitsek böyle.
Hadi diyor…. Hadi…. iş insanlarından işçiye… kanaat önderinden çiftçisine… türkücüsünden oyuncusuna… bütün partilerin içinden de… aynı ses giderek yükseliyor.
Doğru yanıt verilecektir.
Verenler bu yana. Ötekilere güle güle…