Bugün sizden özel bir ricam var
Bugün sizden bir ricam var.
Bana bir gün, yalnızca bir gün bile olsa, bir görsel medyada ölümlü, ölümsüz kaza haberi olmayan ana haber dinlerseniz haber verin!
Bir cümlede bu kadar haber sözcüğü geçip de habersizlik haberi yapmak da özel bir marifet diyeceksiniz.
Ama her gün dinlerken içimden diyorum ki… dişimi kıracağım… maliyetini göze alacağım inanın… bir gün ya… bir gün olmasa.
Eğer denk gelir de o gün gerçekten bir trafik kazası yoksa, Hindistan’dan… Pakistan’dan buluyorlar mutlaka.
Gözlerim yerinden fırlıyor.
GÖRÜNTÜLÜ DAYAK HABERİ VE KADININ ONURU
Arkasına mutlaka bir dayak, cinayet… hele de kadınsa… görüntüsü varsa… döndüre dolaştıra baştan aynı sahne…
Arabalar havada uçuşuyor. İçinde bizim evladımız var ey sorumsuz!
Bilgisayar oyunu değil ki bu!
Kadın sille tokat dayak yiyor.
Saçlarından tutulup yerlerde sürükleniyor.
30 kez seyrediyoruz… her ara haberde bir kez daha… bir kez daha…
Ailesi??
Ertesi gün okula giden çocuğu…??
Kadının onuru??
YARGIYA ZARAR KİMİN UMURUNDA
Artık haber sıralaması da değişti. Kaçışı yok ilk üçte ya da beşte…
Türkiye’nin önünde zor günler var. Çözüm bekleyen sorunlar.
Önemli bir siyasi ya da ekonomik açıklama var… o taa gerilere gidiyor. Sıranızı bekleyeceksiniz. Sabırla.
Hele bir yangın gibi… ya da cinsel suç gibi… felaket ya da ilginin kolayca kışkırtılacağı haberler oldu mu neredeyse yaşam duruyor.
Günlerce.
Yargıya… soruşturmaya…kovuşturmaya… delil karartmaya…ifade yönlendirmeye zarar veririm filan kaygısı bile bir kenara atılıyor.
Kimin umurunda.
YARIŞ VAR YARIŞ
Dakika dakika eline ne geçerse anında ekrana…yarış var! Yarış! Yetiştir! Atlat! “Rating”!
“Her naneden” anlayan “uzmanlarımızın” hakkını yemeyelim.
Herkes kürsüde.
Bazılarının uzmanlıkları ABD polisiye dizilerinden sertifikalı özel!
Sanki dedektifler.
Artık pertavsızlar yok ellerinde ama sopaları var.
Krokilerin başında.
Ciddi surat.
Tek kaş havada. Ciddi mi ciddi.
İstersen inanma.
DÜN GECE EKONOMİST BUGÜN DEDEKTİF
Dün gece enflasyon konusunda çok özel fikir ve yorumlarını dinlemiştik. Bu kadar “çok yönlülük”… gerçekten “takdiri” hak ediyor!
Biri değil ki hepsi aynı şeyi yapıyor. Haber kanalları bile. Birbirlerinden kopyalıyorlar. Ulusal Kanal’a gelene kadar çevir dur…
İSTİYOR MUSUNUZ GERÇEKTEN
Bazen diyorlar ki…
İzleyici öyle istiyor.
İstiyor musunuz gerçekten?
BU MİLLETE CAN HOŞKAL’LAR ÇOK YAKIŞIYOR
İzmir Atatürk Lisesi öğrencisi Can Hoşkal, dünyanın en köklü bilim topluluklarından Sigma Xi’nin düzenlediği IFoRE Öğrenci Araştırma Ödülleri yarışmasında lise kimya dalında dünya birincisi oldu. PET plastikleri esteraz enzimiyle kalite kaybı olmadan ayrıştıran projesiyle yarıştı.
Projesi geçen yıl önce bölge aşamasını geçmiş, ardından TÜBİTAK Türkiye finallerinde birinci olmuş. TÜBİTAK birincileri arasından seçilen üç takımla birlikte Avrupa Birliği Genç Biliminsanları Yarışması (EUCYS) için görevlendirildi ve Polonya’da Türkiye’yi temsil eden altı öğrenciden biri oldu. Dünyanın en büyük bilim fuarı ISEF – International Science and Engineering Fair için yapılan ulusal seçmelerde milli takıma kabul edildi. ABD’deki fuarda projesini uluslararası jüriye sundu.

EİNSTEİN’IN DA ÜYE OLDUĞU TOPLULUK
Can Hoşkal, lise kimya dalında dünya birincisi seçilerek 1886’da Cornell Üniversitesinde kurulan Sigma Xi’in en genç üyelerinden biri oldu. Einstein’ın da zamanında üye olduğu bir topluluk.
DİYARBAKIR’DA BİLİM
Can Hoşkal’ın babası subay, annesi matematik öğretmeni. Bilime ilgisi ortaokul yıllarında başlamış... Çocukluğu Diyarbakır’da geçmiş. Sürekli şehir değiştirmenin ona farklı insanları, farklı bakış açılarını ve en önemlisi “merak etmeyi” öğrettiğini söylüyor.
TÜRKİYE’DE ÜNİVERSİTE SONRA YURT DIŞI DENEYİMİ
Hem kimyayı hem fiziği seviyor. Özellikle kuantum kimya ve kuantum biyoloji alanlarında çalışmak istiyor. Üniversiteyi Türkiye’de okuyup yüksek lisans ve doktora aşamalarında yurt dışı deneyimi kazanmayı hedefliyor. Sonra?

ÜLKEME DÖNECEĞİM
Can Hoşkal’ın yanıtı ve hedefi şimdiden çok net:
“Daha sonra ülkeme dönmek ve bilimsel çalışmalarımı sürdürmek istiyorum!”
Bu millete işte bu güzellikler çok yakışıyor!
Gelin bir değil, beş değil… daha çok… daha çok yapalım!
BEYAZ SARAY’A KİLİT VURULDU
Durun Amerikancılar hemen telaşlanmayın!
Durun anti-emperyalistler hemen sevinmeyin!
Türkiye adına üzülün.
Bu da bizim Beyaz Saray’ımız.

Kocaeli'de kolonları çatlayan 'Beyaz Saray Apartmanı' boşaltıldı. 5 katlı bina, ekiplerin incelemesinin ardından mühürlendi.
Bu bir, iki, üç, beş değil ki…
Bu bina kaç yıllık bilmiyorum.
Ama İstanbul’da bizim Ulusal Kanal ve Aydınlık’ın bulunduğu bina 1864’ten bu yana ayakta.
Sorun yaşta değil başta!
…
Belediyecilik demek ne demek?
Kamuculuk ne demek?
Bu sorunun yanıtı öyle değişti ki.
Enkaz altında kalanların,
Hiç uğruna zehirlenenlerin,
Ambulansa bile erişemeyenlerin,
Ardından yüreğimizin acısına aldırmadan,
Gözümüzün içine baka baka demiyorlar mı ki…
Ama o da çalmıyor mu…
Ama o da şunu yapmadı mı…
Bir de şu sorunun yanıtını da arıyorum:
“4,7 milyon kişinin verileri yurt dışına sızdırıldı.”
“3,7 milyon kişinin verileri Dark Web’de satıldı.”
“11 milyon seçmenin bilgisi özel şirketlere verildi.”
“Dövizler hediye paketi şeklinde uçağa yükleniyordu. Her uçuşta en az 10 milyon dolar, Ekrem İmamoğlu'nun bildirdiği adreslere teslim ediliyordu.”
Bu atılı suçlar bir belediye başkanının iddianamesinde ne arıyor?
Durduk yere çöken beş-on yıllık apartmanlar olsa anlayacağım da…
HER ZAMANDA GEÇERLİ DOĞRU SÖZ
“Türkiye yolsuzluk tarihine geçecek işler oluyor; medya hiçbir zaman yolsuzluk yapanı savunmazdı, savunmayı yargılananlar yapardı.” (Nedim Şener)
İşin garibi aynı haberi bir gazete ya da televizyon kanalı başka yapıyor, öteki tam tersi. Bazen de ötekinin gördüğü haberi o görmüyor.
Oysa haber orada… ortada… elle tutulur gerçeklikte… capcanlı…
Görmemek olanaksız.
Kasıtlı suç.
Doğrusu ne?
“Doğruya doğru, yanlışa yanlış, eğriye eğri…demek” (Ulusal Kanal, Aydınlık)
FUTBOLU KİM KİRLETİYOR
Oynayanlar mı?
Oynatanlar mı?
“Bir kez bahis oynayana 45 gün mahrumiyet.”
Savcılık devreye girdi.
“Eski futbolcu Batuhan Karadeniz hakkında yasa dışı bahsi özendirmekten kırmızı bülten kararı çıkarıldı. Yurt dışında firari olduğu belirlenen şüphelinin mal varlıklarına da el konuldu.”
Sıra bir eli balda bir eli kanda Arnavutluk’ta oturanlara gelir mi…
“Yasal bahis” esrarsa “yasa dışı”
Ama esas sorun suç işlenmesini engellemek.
Yasalar ve cezalar da zaten onun için var.
Onların da aslında görevi caydırıcılık.
Oraya gelmeden ne yapılabilir.
Üretim devrimi.
Kültürel devrim.
Şu Amerikancı darbelerin, “köşe dönücülük”, “işini bilir memur”, “tüket, tüket, gerekli gereksiz diye bakma, tüket tüket, mutluluk yolu budur, başka yol da arama; üretmene de hiç gerek yok, ‘akıllı’ olmak demek budur” kültürü nasıl temizlenecek?
Üretimden vazgeçirmeleri boşuna değildi…
Hadlerini bildirme zamanı geldi.