Dönersever Steinmeier cinsini sevdiğim cinsine çeker

Almanya’da bir partinin tek başına iktidar olduğu dönemler istisnadır. Koalisyon hükümetleri revaçtadır. Sistemin gövdesini oluşturan iki ana parti Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) ve Sosyal Demokrat Parti (SPD)’dir. Hür Demokrat Parti (FDP), Sol (Die Linken), Federal 90/Yeşiller (Bündnis 90/Die Grünen) ana gövdenin önemli dallarıdır. Bunun yanında kendisini sistemin dışında hatta sisteme alternatif olarak tanımlayan Neo-Nazi radikal sağcı Almanya Alternatifi Partisi de (AfD) var. 2013 yılında yerleşik partilere karşı bir “protesto partisi” olarak kuruldu. Tüm eyalet parlamentolarında temsil ediliyor ve 2017'den beri Federal Meclis'te muhalefette yer alıyor. AfD, kendisini Avrupa Birliği'ne ve mülteci kabulüne karşı bir siyasi parti olarak tanımlıyor. Üyelerinin ezici çoğunluğu aşırı sağcı açıklamalarıyla ve diğer marjinal aşırı sağcı gruplara üyelikleriyle ön plana çıkıyor. Neo-Nazi siyasi görüşleri nedeniyle AfD'nin büyük bir kısmı Federal Anayasayı Koruma Dairesi'nin gözetimi altında. Ana gövde partilerin siyah ve kırmızı renklerine alternatif olarak mavi rengini tercih etmiş.

Almanya tekelci kapitalist sisteminde isminin başına ister sosyal (SPD), Hristiyan (CDU), Liberal (FDP), Sol, Yeşiller ister Neo-Nazi Alternatif olsun tüm bu farklı terimler ve renklere rağmen bugünkü tablo Birinci Dünya Savaşı sonrası Almanya’nın durumuna benzemektedir. Bu benzerliği detaylı olarak anlattığımız, 10, 14 ve 17 Ağustos 2022’de yayımlanan “ABD’nin Hedefindeki Almanya” ile 23 Aralık 2023’te kaleme aldığımız “Nazizm Almanya’dan Hiç Ayrılmadı” yazılarımızı yeniden okumanızı tavsiye ediyoruz. Almanya’da anormal bir gelişme yaşanmaz ve tarih tekerrür etmez ise bu gidişatla Almanya’nın ulaşacağı durak Hitler rejimi benzeri bir iktidar kaçınılmaz olacaktır.

HEPSİ İŞBİRLİĞİ İÇİNDE

Özellikle 1991’den sonra Almanya’nın, anayasasındaki yasaklara rağmen, saldırı amaçlı silahlanma ve savunma sanayisine yaptığı harcamalara baktığımız zaman Alman finans ve tekelci kapitalist sistemin devlet ve topluma tekelci askeri hegemonyayı ilmek ilmek işlediğini görürsünüz. 2021’den beri Almanya’da iktidarda olan Sosyal Demokrat, Sol, Yeşiller, Hür Demokrat koalisyon hükümeti Irak, Suriye, Filistin, Lübnan, Rusya, Ukrayna ve Türkiye’yi ilgilendiren meselelerde aldığı kararlar ve açıklamaları üst üste alt alta koyun ortaya çıkan tablo Almanya’nın NATO, ABD, İsrail ve stratejik çıkarlarına hizmet eden projeler ile ne derece kuvvetli bir dayanışma ve işbirliği içinde olduğunu anlarsınız. Almanya radikal dinci gruplar, PKK, FETÖ ve solak/liboşlar için kuluçka cennetidir.

Başbakanı Olaf Scholz, Maliye Bakanı Robert Habeck, İçişleri Bakanı Nancy Faeser, Tarım ve Gıda Bakanı Cem Özdemir, Dışişleri Bakanı Analena Baerbock, Sağlık Bakanı Karl Leuterbach ve bilumum bakanların, sözcülerin ve etkin politikacıların siyasi hayatları, sistemin holdingleri finans ve askeri sanayi çevreleri ile olan ilişkileri, kimya endüstrisi, medya patronları ve medya yöneticileri ile münasebetleri ve evlilikleri ve açıklamaları mercek altına aldığınızda Almanya’nın geçmişte olduğu gibi dünyanın başına yeniden bir kara bela olacağı çok güçlü bir ihtimal olarak gözükmektedir.

SİLAHA YATIRIM İSTİYORLAR

Almanya Savunma Bakanı Sosyal Demokrat Boris Pistorius, "Biz Avrupalılar kendi kıtamızda güvenliği sağlamak için daha fazla taahhütte bulunmalıyız. Silahlı kuvvetler, sanayi ve toplum açısından arayı kapatmak için yaklaşık 5-8 yılımız var. Rusya, Ukrayna’nın yanında Gürcistan ve Moldova’yı tehdit ediyor. NATO savunma planları temelinde doğu kanadında kendimizi en iyi nasıl düzenleyebileceğimizi hesaplamamız gerekiyor. ABD, Avrupa'daki askeri taahhüdünü azaltması muhtemel. Avrupa'nın, Washington'un yeni finansman konusunda anlaşmaya varamaması halinde ABD'nin Ukrayna'ya yaptığı yardımı telafi etmesi gerekebilir” diyerek, ABD’nin Hint-Pasifik’e kaydığı bir dönemde başta ülkesi tüm Avrupa devletlerinin “yeni askeri tehditlere karşı” silaha daha çok yatırım yapması gerektiğini savunuyor. ABD ve NATO’nun görevine talip.

Almanya’da Federal Başkan, Federal Meclis tarafından beş yıllık bir süre için seçilir. 2017’den beri bu makamı işgal eden kişi Frank-Walter Steinmeier. Almanya Sosyal Demokrat Parti (SPD) saflarında siyaset yapan bir politikacıdır. Eski Başbakan Merkel’in Almanya Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) iktidarında Almanya Dışişleri Bakanı (2005-2009) görevinde bulundu. 2027’ye kadar bu makamda olacak. İki gün önce ülkemize geldi. Ziyaretin Federal Almanya Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında diplomatik ilişkilerin kuruluşunun 100. yıl dönümü olması münasebetiyle yapıldığını açıkladılar. Steinmeier “Türkiş Döneri” de severmiş. Hatta bu yüzden Dönersever Herrn Steinmeier dönerimizden mahrum kalmasın diye Berlin’den bir Türk dönerci Herrn Steinmeier’in kaldığı ikametgâhın önüne döner standı kurmuş. Dönersever Başkan da elinde döner bıçağı ile kameralara poz da vermiş.

BİR BELEDİYE BAŞKANI CUMHURBAŞKANIYLA NEDEN KAPALI GÖRÜŞÜR?

Ziyaret nasıl planlandıysa Cumhurbaşkanı Steinmeier Türkiye’ye geldiğinde sayın Erdoğan ve kabinesi ülkede değildi. Irak’ta önemli temaslar yapmaktaydı. Herrn Steinmeier’i İstanbul Valisi Davut Gül karşıladı. Sayın Erdoğan, Herrn Steinmeir’i ancak bugün kabul edebilecekler. Bu vakte kadar Herrn Steinmeir, Alman hükümetinin sayın Erdoğan’a alternatif olarak gördüğü İBB Başkanı Sayın İmamoğlu ile bir araya geldi. 63 sene önce işçilerimizin “Gurbet Almanya” yolculuğunun başladığı Sirkeci Garını ve müzesini gezdirdiler. Basına kapalı bir görüşme yapmışlar. Bir Belediye Başkanı Alman Federal Başkanıyla basına kapalı bir görüşmeyi neden kabul eder ki?

İMAMOĞLU ELÇİLERLE UÇMAYI SEVİYOR

Sirkeci Garı ziyaretine, Siyonist İsrail militanı ve bölgemiz tarihini iğdiş eden İngiliz/ABD vatandaşı Bernard Lewis için, “görüşleri ve yaptığı benzersiz çalışmalarıyla tarih dünyası için çok önemli bir tarihçi’ diyen İlber Ortaylı da refakat etmiş. Herrn Steinmeier, Attila İlhan’ın “bir hain nasıl yetiştirilir” yazısından daha iyi tanıma imkânı bulduğunuz Orhan Pamuk’u mekânında ziyaret etmeyi de ihmal etmemiş. İsrail savunucusu ve destekçisi Almanya ve Cumhurbaşkanı Herrn Steinmeier’i protesto edenler olmuş. Kıymetli misafirimizin maruz kaldığı bu protestolar sebebiyle İmamoğlu, Ortaylı ve Pamuk’un suratı ekşimiş. Orhan pamuk, İlber Ortaylı, Ekrem İmamoğlu Alman Elçileri, Avusturya Elçileri, İngiliz Büyükelçileri, ABD Büyükelçileri, Alman Cumhurbaşkanları ile birlikte uçmayı seviyor. Rusya, Çin, Suriye, İran, Filistin büyükelçileri ile muhabbetleri olmaz, bu ülkelerin tüyleri onları rahatsız ediyor, batıyor. Herrn Steinmeir, “aynı tüyden kuşlar birlikte uçar” ve “cinsini sevdiğim cinsine çeker” ecdat sözüne uygun davranmış.