Enkaz karşısında iki kuvvet: ‘Yok’ diyen azınlık ‘Yaparız’ diyen çoğunluk

Aydınlık ve Ulusal Kanal hızla bölgeye koştu. İçinde bulunduğum ekibin görev alanı Hatay’dı.

Titreten soğuk. Zifiri karanlık. Korkunç bir sessizlik. Arada bir yükselen bağırışlar. Ürperiyoruz. Afetzedeler ateş etrafında ısınmaya çalışıyor. Binalar birbirine doğru devrilmiş. Deprem yeryüzünü adeta çalkalamış. Hatay bombalansa bu kadar zarar görmezdi.

İşte böyle bir ortamda, sabah nereye baksak koşturmaca:

Kimi kurumlar dev kazanlarda yemek yetiştirme telaşında, kimi “Akşama üşümesinler.” diyor, odun taşıyor. Kimi çay demliyor, kimi de şehir dışından gelmiş; getirdiği su ve ekmekleri dağıtıyor… Kurtarma ekipleri de enkaz başında... Dikkatimizi elinde hilti olanlar çekiyor. İstanbul’dan bir grup inşaat işçisi en çok buna ihtiyaç olacak diye, almışlar malzemelerini gelmişler.

Diğer yanda, bir grup elbiseleri tasnif ediyor başka bir grup da battaniyeleri hazırlıyor. Çadır kampına gidiyoruz. Konyalı bir grup elektrikçiyi güneş paneli kurarken görüyoruz. “Elektrik gelene kadar idare eder.” diyorlar.

Ve buna benzer, insanımızın vicdanını gösteren binlerce örnek.

10 ili yıkan afet karşısında Türk milleti ve devleti tam bir seferberlik halinde.

Aydınlık’ta komutanların ağzından yayımladık: 4. Komando Tugayının ilk birlikleri 6 saat içinde saat 11.30’da Hatay merkeze girdi ve yağış altında ses gelen enkaza koştu.

Depremin olduğu gün Hatay’a gelen Vatan Partisi Adana İl Başkanı Ahmet Suseven ikinci günün akşamından itibaren kurumların hızla arttığını belirtiyor.

Sosyal medyadaki karanlık ruhlu bozguncuların hiçbir etkisi yok burada. Tüm siyasi partilerin üyeleri omuz omuza. Göz göze gelen, “Bir şeye ihtiyacın var mı?” diye soruyor…

O zaman başlığı düzeltelim: Enkaz başında “Çözeriz, yaparız!” diyen, çaba içindeki çoğunluk, karşısında; klavye başında “O yok, bu yok, şu yok.” diyen yıkıcı azınlık…

Yaparız’ diyenler ‘yok’ları var ediyor.

Var’ diyenler birbirlerinin varlığıyla güçleniyor.

‘Yok’ diyenlerin kendileri bile burada yok!