Holokost ve Gazze: İki soykırım, tek arka plan

1941-45 yılları arasında gerçekleşen Yahudi soykırımını, yani Holokost’u o güne dek benzeri görülmemiş bir suç yapan asıl sebep, belirli bir etnik gruba yönelmiş olması değildi. Ki zaten soykırım sadece Yahudileri hedef almadı. Çingeneler, komünistler, eşcinseller, akıl hastaları ve fiziksel engelliler de soykırımın kurbanları arasındaydı.
Dolayısı ile soykırım, etnik yönelimden ziyade, en temelde yatan üç etken sebebi ile özel bir suç haline geldi:
Bu sebeplerin ilki Nazilerin ideolojisidir.
Naziler, cinayetlerini gizleme gereği duymadılar., hatta bir zorunluluk olarak kabul ettiler. Toplu kırımı Alman toplumuna meşru gösterecek bir ideolojik arka plan ürettiler. Alman aydınları, Alman sanatçıları, Alman kültür kurumları ve bir bütün olarak Alman siyaseti “nihai çözüm” fikrini sahiplendi. Soykırımın sadece -sözde- ahlaki gerekçeleri değil, sembolleri ve dili de açıkça üretildi ve Almanya’ya egemen kılındı.
İkinci etken soykırımın hukuksal boyutudur.
Naziler, cinayetlerinin tamamını yasalara uygun şekilde yaptılar. Alman meclisi Reichstag, soykırım için gerekli yasaları üretti, Nazi yürütme organı tüm cinayetleri yasal hale getirecek kararnameleri çıkardı. Bu dönemde soykırımı yasal hale getiren 19 tane temel yasa ve bunlara bağlı sayısız düzenleme yapıldı.
Üçüncü ve belki de en dehşet verici sebep ise soykırımın teknolojisidir.
Naziler, Yahudileri rastgele öldürmediler. “Verimli bir imha” için bilim ve tekniğin sunduğu tüm imkanlardan yararlandılar. Özel yönerge ve iş akış talimatları oluşturdular. En etkin kimyasal/biyolojik öldürme yöntemlerini geliştirdiler.

İSRAİL, NAZİLER İLE AYNI YOLDA

Bugün, İsrail’in Gazze’de giriştiği katliam da aynı özellikleri ve hatta daha fazlasını taşıyor. İsrailli yöneticiler, -tıpkı Alman faşistleri gibi- Gazzelilere yaptıklarını gizleme gereği duymuyorlar. Aksine, tüm Gazze halkın suçlu olduğunu, hepsinin cezalandırılması gerektiğini açık açık ifade ediyorlar. Kullandıkları dil, tam olarak bir soykırım dili. Bu zihniyetin tüm İsrail toplumunu sardığını, İsrail’den bu dile karşı kayda değer bir eleştiri çıkmadığını görüyoruz. Özellikle yetkili pozisyonlarda bulunanlar, neredeyse her gün soykırımı ikrar eden cümleler kuruyorlar. İşgalci İsrail askeri daha vahşice hareketler için cesaretlendiriliyor. Soykırım, tüm İsrail’de bir vatan savunması ve dine dayalı kutsal bir savaş olarak paketleniyor.
İsrail meclisi son yıllarda Nazilerinkine benzer çok sayıda ayrımcı düzenlemeye imza attı. 7 Ekim’den beri alınan hükümet kararları, yayınlanan kararnameler ve ordunun iç hizmet talimatları soykırımın hukuksal bir zemine oturmasını sağlıyor.
İsrail askerleri, Gazze’de işledikleri tüm suçlar için kendi ulusal yasalarının koruması altındalar. İsrail mevzuatı, pek soykırım suçunu “düşmana karşı savunma” şekilde tarif ederek meşrulaştırıyor.
Son olarak, İsrail, tıpkı Nazilerin yaptığı gibi, kitlesel imha için özel teknolojik araçlar geliştirdi. Gazze’nin yapay zeka marifeti ile sektörlere bölünmesi, en ileri elektronik yöntemlerle Filistinlilere nefes alacak yer bırakılmaması ve büyük yıkım gücü olan akıllı bombaların kullanılması… Bunlar İsrail’in en kısa sürede en çok sayıda insan yok etmek için çok ince hesaplar yaptığını ve bu işe dair bir teknik şema geliştirdiğini gösteriyor.

DESİYONİZASYON MÜMKÜN MÜ?

Holokost, dünya tarihinin akışını değiştirmişti. Ama değişim, suçluların yargılanması ve Almanya’nın kapsamlı bir Nazizimden arındırma (denazifikasyon) programına mecbur edilmesi ile mümkün olmuştu.
Bugün de insanlığın önünde iki seçenek var. Ya İsrail’in soykırım suçu cezasız bırakılacak veya suçlular yargılanıp tüm İsrail kapsamlı bir “desiyonizasyon” (siyonizmden arındırma) sürecine tabi tutulacak. Ancak ve ancak bu ikinci yol gerçekleşirse dünya, önüne barış için temiz bir sayfa koyabilir. Çünkü, birinci seçenek felaketin kesinlikle büyüyüp tüm dünyayı sarmasına yol açar.