Ilbıra Platformu’nun mücadelesi

Gazeteci ve yazar Abdullah Gürgün’ün kaleminden Aydın’ın Söke ile Muğla’nın Milas ilçelerinin sınırlarında yer alan Bafa gölünün güneyinden Güllük Dalyan’ına kadar uzanan Ilbıra Dağları’nın başına gelenleri dinleyelim:

“Ilbıra ve Beşparmak Dağları’nın köyleri toplantı üstüne toplantı yapıyor. 23 Ağustos Cuma günü Bafa Parkı’nda yapılan toplantıda Bafa Ilbıra Platformu kuruldu. İmzalar toplandı. Suç duyurusuyla birlikte savcılığa sunuldu... Cumhurbaşkanına dek bu imzalar gönderilecek.

Muğla İdare Mahkemesi Başkanlığı’na gönderilmek üzere Milas Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimliği’ne yürütmeyi durdurma başvurusu yapıldı.

MÜCADELE SÜRÜYOR

Bafa-Ilbıra Platformu (ILKOP) geniş bir bilgilendirme çalışması başlattı. Çalışma grupları inceleme yapıyor, kamuoyu açıklamaları ile basın ve kamuoyu bilgilendiriliyor.

Toplantılarda bu kadar değerli madenlerin neden devletimizce işletilmediği ve en az masrafla yüzeydeki orman örtüsü yok edilip, kepçe ve kamyonlarla alınıp götürülen ve bölgeyi paramparça edip bırakan, doğayı, ekosistemi, iklimi bozan ve çıkarılanları en pahalıya satıp cebini dolduran sistem ve sorumlular sorgulanıyor...

Toplantılarda merak edilen konuların başında Ilbıra’da maden çalışması yapan şirketlerin arkasında kimlerin olduğu, çalışma yöntemleri, ormanların nasıl ve kimlerce kesildiği, çalışma alanlarına yolların kimler tarafından açıldığı geliyor...

Bir kaynak “Ilbıra Dağı’nda 10 bin hektar sahayı kapsayan alanda Boksit madeni ruhsatı Eti madene aitken 2000’li yılların ilk yarısında Şikago Merkezli Amerikan United Enterprises Gem Ltd.şirketinin yüzde 95 oranında ortak olduğu bir şirkete verilmiş” derken şirketlerin yüzde yüz Türk sermayeli olduğunu savunanlar da var.

Kimler çıkarılan kıymetli taşlardan nemalanıyor?.. Bazı kaynaklar buradan çıkan hammaddenin Yahudi, Ermeni şirketleri tarafından işlenip ABD şirketlerince pazarlanarak çok büyük paralar kazandığını iddia ederken bazıları da çıkarılmasından pazarlanmasına kadar her aşamanın Türkiye şirketlerinin çalışma alanında olduğunu öne sürüyor.

Ülkedeki kaç şirket yerli, kaç şirket yabancı sermayeli? Kim nerede nasıl maden çıkarıyor. Çağcıl metotlarla mı yoksa en az masraf en çok kazanç getirecek gaddar metotlarla mı?

Bu konular hiçbir kuşku kalmayacak şekilde açıklığa kavuşturulmalı.

Bir şirket yetkilisine ve iki çalışanına espri olsun diye “Bafa halkını da ortak edin, ya da bir iki kilo zultanit taşından verir misiniz?” diye sorduğumuzda gülüp geçtiler... Bize iş veriyorlarmış, gözleme filan alıp yiyorlamış... Sadaka dağıtıyorlar... Biz vahşi kızılderililer; siz uygar beyazlar mısınız?

Yani bölge halkının payına madenlerde çalışan birkaç vasıfsız işçinin aldığı para ile çalışanların bölge esnafından yaptığı alışveriş kalıyor.

HER AN NÖBETTELER

Ulusal Kanal konuya ilişkin çekimler yapmak için 8 Kasım Cuma günü Bafa’ya geldi. Çekimlere Bafa Tüneli yanında maden çalışmalarının yapıldığı ağaçların kesilmiş olduğu Ilbıra dağı tepesini gören bir yerde başlayacaktık. Daha kamerayı koyacağımız sehpayı hazırlarken bir şirket görevlisi geldi. Saat 9.30 civarı idi... Nasıl hemen haber alıp geldiğine şaşırdım. Ama maden şirketinden oldularını tahmin ederek hemen telefonumun kamerasını “gizlice” açtım. Farketti. “Çekin çekin, ben sadece ne yaptığınızı merak ettim” dedi. Ben de “Sen kimsin, derdin ne?” diye sordum. Maden şirketinin maden mühendisiymiş. Onunla da bir röpörtaj gerçekleştirdik. Başka bir maden mühendisi arkadaşı daha geldi... Sohbet ettik. Maden ve madenciliğin önemi konusunda görüş birliği içindeydik. Ancak bu madenin çıkarılış biçimi konusunda ayrılıyorduk. Kendisine sorduk:

Avrupa’nın en kuzeyi Nordkap’tan Türkiye sınırına dek arabayla geliyorsunuz, böyle bir tahribat görmüyorsunuz. Türkiye sınırlarından geçer geçmez her yer delik deşik. Neden böyle?

Bu sorumuz üzerine ilginç bir görüş bildirdi.

Çünkü Türkiye’de bir maden bakanlığı yok. Gelişmeler, yeni teknikler takip edilmeli...

Bunun üzerinde mutlaka düşünülmeli.

Türkiye delik deşik. Kurtuluş Savaşı’ndakinden beter tahribat var.

Öğrendiğimiz kadarıyla, Ilbıra’da önce orman kesiliyor. Sonra toprağın üstünde binlerce yılda oluşmuş olan torf/gübre kazınıp satışa sunuluyor. Sonra da dinamitler, makineler yüzeyi paramparça ediyor. Daha sonra bir yerden girişle alta iniyorlar. Bu işlem yıllar sürecek bir süreç... Kim ne zaman buraları eski haline getire(bile)cek?!. Kim denetleyecek?!.

HESABI SORULUR

“Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner”

O günler gelecek...

Tam da büyük vatan şairi Namık Kemal’in sorduğu gibi:

Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini

Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?

Ve vatan kurtarıcımız Mustafa Kemal’in yanıtladığı gibi:

Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini

Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini...

Tüm siyasi partilerimizin ve demokratik kitle örgütlerimizin, doğa, çevre, ekosistem dostlarının, tüm yurtseverlerimizin, yurdumuzu bu tahribattan, karabasandan kurtarmak için etkin siyasetler geliştirmelerini ve etkin mücadeleler yürütmelerini diliyoruz.

Buyrun size yeni bir vatan savaşı için topyekûn seferberlik zorunluluğu daha...”