İran, Barzani'yi Kürtlerle kuşattı

"Tahran notları"na devam.

Konu: Kürt meselesi.

***

Önce, kısa tarih hatırlatmaları.

9-10 Haziran: IŞİD, Musul'u ele geçirdi.

11-12 Haziran: Peşmerge Kerkük'e girdi.

Barzaniler "bağımsızlık"tan söz etmeye başladı.

Hem de her gün.

14 Haziran: Erdoğan'ın yardımcısı Hüseyin Çelik konuştu:

"Kürtler kendi kaderini tayin hakkına sahiptir."

15 Haziran: Neçirvan Barzani Tahran'da.

Ardından Türkiye'ye geçti.

16 Haziran: Barzanilerin Tahran Temsilcisi açıkladı:

"Görüşmeler olumlu geçti."

22 Haziran: AKP'ye bağlı Yeni Şafak'ın manşeti:

"Kerkük pazarlığı."

İddia: İran Kürtlere cömert bir teklif yapmış.

Özeti: "Bağdat'ta Maliki'yi destekleyin. Kerkük sizin olsun!"

Doğruysa: "Kürt devleti"ne vize verilmiş demekti.

***

Bunların hemen ardından Tahran'da olsanız.

İlgilisini, yetkilisini karşınızda bulsanız... Ne yapardınız?

Aynen sizin düşündüğünüz gibi oldu. Peş peşe sordum.

Bir: "Neçirvan Barzani niye geldi? Ne istedi, ne verdiniz?"

İki: "Barzanilerle Kerkük pazarlığına mı girdiniz?"

Üç: "Kürt devleti artık kaçınılmaz mı?"

***

Bir itirafta bulunayım.

Soruları sıralarken farkına vardım.

Bir tür "gazeteci lüksü" yaşıyordum.

Karşımdaki devletti: Sıcak gelişmelerin içinden birisiydi.

Elbette "sır"larını paylaşmayacaktı.

Fakat: En azından, "birinci el"den tartışabilecektim.

Dolaylı da olsa sonuçlar çıkarabilecektim.

(Oysa: Ankara ile konuşamayalı yıllar oluyor.)

***

Tahran'da dinlediklerim: Sürprizden öteydi.

***

Muhatabım, ilk sorudan başladı.

"Neçirvan Barzani gelmedi, çağırdık."

Üslup: "Azarlamak için" der gibiydi.

Öyle de olmuş.

***

Barzanilere dört konuda ihtar çekmişler.

Bir: "Hayatınız İran'a bağlıydı. Yine öyle."

İki: "Bağdat'la sorunlarınızı Şiilerin yardımıyla çözdünüz."

"40-50 yıldır böyle bu. Yine Şiilere muhtaçsınız."

Üç: "Musul'un teslimindeki ihanetinizi kaydettik. Unutmayacağız."

Dört: "Bundan sonraki krizlerde bizi yanınızda göremeyeceksiniz."

***

İran'ın "yalnız bırakma" tehdidinin karşılığı var mı?

Cevabını en iyi Barzaniler bilir.

Zira: Tahran'ın etkisi iki sahada test edilmiştir.

Bir: Irak içi dengeler.

İki: Kürtler arası dengeler.

İran razı değilse: Hiçbir proje uygulanamaz.

Aslında: Türkiye de bu potansiyele sahip.

Fakat: Yanlış cephede duruyor.

***

İran'ın "Musul/Barzani" iddiası yeni.

Konu: Musul'un IŞİD'e anlaşmalı şekilde teslimi.

Kimler yaptı biliyorduk?

Bazı Arap Sünniler: Politikacılar, aşiret liderleri.

Oysa: Barzaniler de başroldeymiş.

Şimdi anlaşılıyor: IŞİD'in Barzanilere niye saldırmadığı.

***

"Kerkük pazarlığı"yla devam edelim

Muhatabım gülüyor:

Bir: "Kürtler Kerkük'te kalıcı olamayacak."

İki: "Kürtler uzlaşma sağlamadan adım atamazlar."

Üç: "Kerkük'te daha çok Talabani peşmergesi var."

"Talabani Kürtlerine güvenimiz daha fazla."

Muhatabım, Goran hareketini de "güven" sahasında sayıyor.

***

Sonuç.

Barzani, IŞİD hamlesinde Batı ve Erdoğan'la birliktedir.

İran buna iki "kuşatma" ile cevap veriyor.

Birinci kuşatma: Barzanilere.

Erbil 3 büyük Kürt partisiyle kuşatılmış durumda.

Doğudan Talabani ve Goran hareketiyle.

Batıdan da PKK'nın Rojava'sıyla.

(Güney'den Şii partileri hiç saymıyorum.)

***

İkinci kuşatma: Erdoğan'ın Kürt politikasına.

Tahran iki kabiliyete sahip görünüyor.

Bir: Barzani kartını etkisiz kılmak.

İki: Erdoğan'ın dahili Kürt projesini istediği aşamada boşa çıkarmak.

Görünen:

Birincisini yapmaya başladılar.

İkincisi için bir işaret göremedim.