İsrail’i kim durdurabilir?

İsrail’in Gazze’de ulaşmak istediği amaçları tahakkuk etmesi kolay olmayacak. “Kolay olmayacak” ama gerçekleşebilir. Netanyahu ve savaş kabinesini durdurmaya muktedir dört asli kuvvet var; ABD, Filistin Savunması, İsrail halkı ve Papa. Bunak Biden, ABD adına İsrail-Filistin savaşından istediğini elde etti. Aksi değil ABD’nin İsrail’in efendisi olduğunu ibraz etti. Savaşın sonucunu ve barışın şeklini etkileyecek en önemli güç olduğunu kabul ettirdi. Netanyahu’nun bu savaştan kayıtsız-şartsız mutlak galip ayrılmasına razı değil. Filistin direnişinin zaferine de tahammül edemez. Kendilerinin deyimiyle “İti ite kırdırma” üslubuyla her iki tarafı muhtaç etme ve dayatacağı çözüm formülünü kabul etme kıvamına getiriyor.

ABD, şimdilik bölgesel devletlerin savaşa direkt dâhil olmalarına engel olmayı başardı. Savaşın bölgesel bir karakter kazanmasına mani oldu. İsrail’e saldırı ve işgalleri için yeşil ışık yakarken, İsrail’e yönelik Lübnan ve Yemen’den gelen saldırılara da “önlem alma ve tehditler” dışında bir yaptırımda bulunamadı. Yeni bölgelerde yeni cepheler açmaya da ne takati ne de heyecanı var. Filistin savaşı Ukrayna savaşının önüne geçti. Ukrayna savaşı üzerinden yeterince kazanımlar elde eden ABD zaten 2014’te Rusya’nın desteklediği Ukrayna formülünde bir anlaşma sağlansın istiyor. Ukrayna, Rusya ve Avrupa, Rusya husumetini meçhul bir krize dönüştürdü. Bu savaşın seyrine ve kaderine hâkim olduğunu gösterdi. Avrupa üzerindeki hâkimiyetini de bir kez daha tescillemiş oldu.

DİRENİŞ CEPHESİNİN GEREKLİLİĞİ

ABD’nin elini rahatlatan ve bölgesel projelerini adım adım hayata geçirmesini sağlayan temel faktör Rusya, Çin, Türkiye veya İran’ın ABD, müttefikleri ve İsrail’e karşı henüz bölgesel bir direnç cephesi oluşturamamasıdır. Rusya ve Çin, şimdilik ABD veya İsrail’e karşı açıktan cephe almak yerine onunla uzlaşmayı daha ehven görüyor. Yakın meçhul şartlar için her taraf ciddi bir askeri yığınak ve ilişkilerini yeniden tanzim etmenin gayretinde. Türkiye de bölgesel cepheyi inşa etmek ve ayaklarına pranga oluşturan köprüleri yakmak yerine kendisine ihtiyaç duyan herkesten faydalanma taktiklerini daha çok önemsiyor. Aslında İran’ın pozisyonu ve tavrı da farklı değil. Orta ölçekli devletlerin “yalnız büyüme” tamahları büyük devletlerin projelerinde boğulma dışında bir seçenek sunamıyor. Bu politikalar Irak, Filistin, Yemen, Lübnan ve en önemlisi Suriye’nin dirliği ve bütünlüğüne şu ana kadar esasi kazanımlar sağlayamadı. Bu zihniyet, ABD ve İsrail’in bölgesel planlarına karşı da etkili bir mücadeleyi zora sokuyor.

İSRAİL’DE MORAL ÇÖKÜNTÜSÜ

“Filistin Savunması” faktörüne gelecek olursak; Korkunç boyutlardaki can ve mal kayıplarına mukabil İsrail ordusuna ağır kayıplar verdirmeye devam ediyor. Direniş, İsrail ordusunda ciddi bir moral çöküntü sağlamış. HAMAS’ın 7 Ekim “El-Aksa Tufanı” operasyonlarına mukabil İsrail ordusunun Gazze’ye yönelik başlatacağı savaşa katılmak üzere Türkiye dâhil dünyanın her yerinden Yahudi veya İsrail dostu gönüllü savaşçılar İsrail’e gitti. İsrail ordusu, istihbaratı ve devleti için tedavüle sokulan mitolojik propagandalar sebebiyle meselenin bir savaş oyunu kadar basit ve eğlenceli olacağı sanılıyordu. Bugün sayısı henüz kamuoyu ile paylaşılmayan ama ordu subayları, askerleri ve ölenlerin aileleri tarafından bilinen yüzlerce İsrail askerinin ve binlerce yaralının sabit olması ordudan kaçışların, yurtdışından gelmek isteyen gönüllü ramboların gelişlerinin bıçak gibi kesilmesi ve gelenlerin İsrail’i terk etmesine yol açtı.

NETANYAHU’NUN ÜSTÜNDEKİ BASKI

Bu gelişmeler ve rehinlerin ailelerinde oluşan kanaat, savaşın onları kurtarmak için değil Netanyahu ve savaş kabinesinin hukuksuzluklarını örtbas etmek için yapıldığı yönünde. Hükümetin soykırım sebebiyle savaş suçlusu olarak yargılanmalarını isteyen İsrail vatandaşlarının İsrail’de devam eden eylemleri, İsrail devletini Allah’ın emirlerine riayet etmeyen bir küfür devleti olarak telakki eden ehl-i kitap Musevi-Yahudilerin Netanyahu hükümeti üzerinde ciddi bir baskı oluşturdukları aşikar. Katolik Dünyanın Ruhani lideri ve genel Hristiyan nüfus üzerinde etkili olan Papa’nın kiliselerin bombalanması, Hristiyan Filistinlilere yönelik katliamların artmasına yönelik gösterdiği tepkiler savaşın seyrine ciddi bir etki yapacaktır.

Türkiye dâhil birçok devlet irade gösterdiği ve somut adım attığı takdirde bu savaşı hemen durdurabilir. Bunu da ancak güçlü bir bölgesel cephe kurarak yapabilir. Zira İsrail’e karşı atılacak maddi veya manevi bir adım sizi önemli devletlerle karşı karşıya getirecektir. Bunun dışındaki söylem ve eylemler umut pazarlayan Ponzi Umutları zerk eden siyasi söylem ve eylemlerden ibaret kalacaktır.