Kadın çalışınca ülke çöker mi?
Tanıdık ve sözde “muhafazakâr” bir görüş son zamanlarda sosyal medyada sıkça karşımıza çıkıyor. Doğum oranlarının düşmesi, kadınların çalışmasına bağlanıyor. Yetkili ağızlar ortalığı karıştıran, yarım yamalak açıklamalar yapıyor. Devamında sosyal medya devreye giriyor; troll hesaplar, organize propagandalar, aynı kalıptan çıkmış mesajlarla bir algı yerleştirilmeye çalışılıyor.
Neymiş, kadınlar çalıştığı için çocuk doğurmuyormuş, kadın istihdamı doğum oranlarını düşürüyormuş, çalışan kadın annelikten kopuyormuş. “Güçlü olmak” bahanesiyle dayatılan kariyer hedefi kadının evine, eşine, çocuğuna karşı sorumluluklarını yerine getirmesine engel oluyormuş…
ÜRETMEYEN DEĞERSİZLEŞİR
Bu söylemlerle ne yapılmak isteniyor, kadınları işten çıkarmak mı, eve kapatmak mı? Ya da kadına “çocuk doğur da nasıl yaşarsan yaşa” mı denmeye çalışılıyor? Amacı bilmiyoruz ama istihdamdan, üretmekten, üretim ilişkilerinden uzaklaşan kadının en azından değersizleşeceği sonucunun altını çiziyoruz.
Şu gerçeği öncelikle ortaya koyuyoruz: En büyük amacı kârın artması olan kapitalist sistem üretim süreçlerinde kadının var olmasından hoşnut değil. Çünkü kadının ailesi var, doğum yapıyor, çocuk bakıyor; yani işveren için “maliyetli” bir iş gücü. Erkek ise daha az sorun çıkarıyor, her işe koşturulabiliyor! Sistem daha ucuz ve sorunsuz iş gücü olarak erkek çalışanı tercih ediyor. Ama burada kapitalizmin çıkarı ile kamusal çıkarı birbirinden ayırmak gerekiyor.
Bir devletin, bir toplumun görevi kârı değil, insanı merkeze koymaktır.
Devletin sorumluluğu, kadını çalıştığı için cezalandırmak değil, desteklemek olmalıdır.
Kadının kendini bulması, varlığını hissetmesi ancak çalışmakla, üretmekle, ürettiğinin bulduğu değerle ortaya çıkar. Kadın çalışarak, üreterek özgürleşir, güçlenir. Kadınların güçlenmesinden mi korkuluyor?
ACI GERÇEKLER
Doğum oranlarındaki düşüşün gerçek sebebi, kadının çalışması yüzünden çocuktan vazgeçmesi değil, çocuk büyütmenin maddi olarak katlanılmaz hale gelmesidir.
Bugün aileler çocuk sahibi olmayı neden erteliyorlar? Çünkü geçinemiyorlar, barınamıyorlar. Kadın da erkek de işsiz. Kreşler yetersiz, üstelik ateş pahası. Çocuklara ücretsiz veya ucuz bakıcı desteği yok. Annelik devlet tarafından desteklenmiyor.
Peki, kadınlar neden çalışıyor? Çünkü hayat pahalı, tek çalışanla ailenin geçimi sağlanamıyor.
Doğum oranlarındaki düşüşün sorumluluğunu kadınlara bağlayanlara, kadının istihdamına, çalışmasına, üretmesine burun kıvıranlara hatırlatacak gerçekler bu kadarla da sınırlı değil.
Kadınlar hâlâ eğitimde erkeklerin gerisinde. Kız çocukları hâlâ okula gönderilmiyor, erken yaşta evlendiriliyor. Kadınların emeği hâlâ değersiz. Aynı işi yapan kadın, erkeğe göre daha az ücret alıyor. Kadınlar daha çok kayıt dışı çalışıyor. En önce ve en çok kadınlar işten çıkarılıyor. Kadın yoksulluğu çığ gibi büyüyor…
SORUMLUYU DOĞRU BELİRLEMEK
Doğum oranları düşüyor, evet. Ama bu düşüşün sorumlusu ne kadınlar ne de onların çalışması. Sorumlu, sosyal devlet ilkesini göz ardı eden politikalar. Sorumlu, çocuk yapmayı da yetiştirmeyi de tamamen ailenin sırtına yükleyen anlayış. Sorumlu, kadınların omuzlarına hem çalışmayı hem ev içi emeği yıkan sömürü düzeni.
Kadınlar çalışmalı, ayrıca eşit ücret almalı, sosyal desteklerden faydalanmalı, çocuk yaparken ve büyütürken yalnız bırakılmamalı. Kadın, üretimin de yaşamın da merkezinde olmalı.
Kadını eve kapatarak doğum oranlarını yükseltmeyi umanlar, sadece kadınların değil, toplumun tamamının geleceğini ipotek altına alıyorlar.
“Kadın çalışınca ülke çöker” anlayışına karşı, “kadın çalışmazsa toplum durur, toplumun gelişmişliği kadına verdiği değerle ölçülür” diyoruz.