LGBT dayatması İnsan hakkı değil Lüks değil Nefret değil Prangadır

ABD emperyalizmi üst üste yenilgiler aldı. Çok kutuplu dünyaya geçiş sürecini yaşıyoruz. Bu tarihin her döneminde olduğu gibi hâlâ büyük değişim enerjisi barındıran genç, diri, gelecek umudu taşıyan bizim ülkemizi, insanımızı da etkiliyor.

Kör karanlık kuyulara düşer gibi olduğumuzda taşlar yerinden oynuyor.

Sanki bu bir görev çağrısı.

Hemen bir seferlik ilanı. İnşa faaliyeti başlıyor.

Türk milletinin sorumluluk duygusu müthiş bir geleneksel miras!

Saraçhane’deki Büyük Aile Buluşması işte buydu.

Binlerce farklı görüş, yaşam ve giyim tarzından kadınlar, erkekler oradaydı.

Ama Vatan Partisi Öncü Kadın Başkanı Meltem Ayvalı’nın milli duygulara vurgu yapan konuşması sırasında önümdeki bir dinleyici hafif sesle mırıldanarak tekbir getirerek destek veriyordu. TGB Genel Başkanı Dilek Çınar’ın da, CKD adına konuşan Av. Elif Eskin’in de en çok alanı ayağa kaldıran LGBT dayatmasına karşı mücadele ve bağımsızlığımızın simgesi bayrağımızı daha yükseğe daha yükseğe kaldırma çağrıları oldu.

Bu bir sebep sonuç ilişkisiydi.

Doğru algılanıyordu.

Evet, çocuklarımızı korumak için oradaydık.

Ancak Büyük Aile korunursa sorunu çözebilirdik.

Bu yüksek duyarlık bu bilince dayanıyordu.

Yola çıktık. İlerleyeceğiz. Ayağımıza takılanları birer birer temizleyeceğiz.

Apartman topuklu ayakkabıyla koşamazsınız, örneğin. Ya da benim karım evden çıkamaz diyemezsiniz, çünkü bu vatan hepimizin, bu çocuklar hepimizin. Elele vereceğiz mecbur. Tıpkı ninelerimizin yaptığı gibi. Vatan meselesi, bir namus meselesi.

Önemli olan da bu temeldi.

Zaten üç dakikada bir sahneden “dayatmaya karşı olunduğu”, nefret ve hakaret sözcüklerinin kullanılmaması yönünde uyarı yapıldı.

KEŞKE BAKANIMIZ DA ORADA OLSAYDI

Keşke Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Derya Yanık da orada olsaydı. O zaman şöyle konuşmazdı.

“Herkesin bir değerler sistemi vardır. Bu değerler sistemi çerçevesinde eleştirebilme özgürlüğünüz vardır.

“Hükümetimizin de doğal olarak değerleri var. Eşcinselliği normalleştirmek ya da normal görmek gibi bir lüksümüz yok.

“Ancak devletin ve hükümetin, her vatandaşın temel insan haklarını korumak ve teslim etmek yükümlülüğü bulunuyor.

“Her grubun protesto hakkı vardır.

“Nefret söylemini yanlış buluyorum. Ben bir hukukçuyum ve mesleğimin büyük bölümü insan hakları temelinde geçti. Nefret söylemini kime karşı olursa olsun yanlış buluyoruz.”

Bakanımızın her cümlesi ve sözcüğü baştan aşağı yanlış!

Yalnızca yanlış da değil, çok tehlikeli.

Çünkü o karar verici bir makamda.

Dayatmaya en başta karşı durmalı.

ORTAK MİRAS

Evet, bizim bir değerler sistemimiz var. Biz Türk milletiyiz.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda yapılan ilk tanımın gereklerini yerine getiriyorduk.

Alanda irademiz ortaktı.

Sahip olduğumuz zengin hatırat mirasını korumakta kararlıydık.

Beraber yaşamak hususunda müşterek arzu ve rızada samimiydik.

Çünkü bu “dayatmanın” nereden geldiğini işte o zengin “hatırat” mirasından biliyorduk.

Bizim meselemiz eşcinsel avcılığı değil ki…

Biz 200 yıldır emperyalizme karşı bazen savaş alanında bazen siyaset bazen toplumsal yaşamda, silahlı silahsız, ideolojik ve kültürel her türlü saldırıyı göğüslemişiz…

Acılar yaşamışız. Bedeller ödemişiz.

Ama doğru hedefin, eylemin, önderliğin sayesinde zaferler kazanmışız. Olmaz denileni başarmış. Mucizeler yaratmışız.

EMPERYALİZMİ AYAK SESİNDEN TANIYORUZ

Biz bu emperyalizmi tanıyoruz.

Ayak sesinden.

Siz duymuyor musunuz, Sayın Bakanım?

Türkiye bütün benliğiyle haykırıyor.

-Böyle gitmez!

Ekonomisinden siyasetine kültür sanatından yaşam tarzına kadar her alanda mücadele veriyor.

Türkiye Atlantik sisteminden kopuyor!

Emperyalist devletlere sesleniyor.

Yeter artık çek ellerini üzerimden ve geleceğimden, diyor.

Diyarbakır’da PKK’nın kapısında da aynı çığlık.

Amerikan uşağı yapamazsınız bizim çocuklarımızı!

Çekin ellerinizi bedenlerinden, giyimlerinden!

LGBT dayatması bir fantezi değil.

Bir insan hakkı değil.

Lüks değil!

Nefret değil!

Özgürlük değil!

Özgürlük uğruna doğru ve etkin mücadeleden alıkoymak için, ayağa vurulan prangadır.

Bir rahatlatma, enerji boşaltma ve hedef şaşırtmadır.

Hedefi, insanlarımızı özellikle gençlerimizi; Milletimize, milliyetimize ve bağımsızlığımızın simgesi bayrağımıza, milli sınırlarımıza, ekonomimize, işçimize, köylümüze, farklı inançlardan ve mezheplerden vatandaşlarımıza yabancılaştırmadır.

Sizin dostunuz da başka, düşmanınız da başka, bayrağınız da başka; dayatmasıdır bu!

Ülkünüz ise yok.

Hiçlik.

TALANDAN BİR PARÇA KEMİK

Emperyalizm milli sınırları böylece kaldırıyor, gençlerimizi ellerindeki rengarenk bayrakla yanına çekiyor, talanını kolaylaştırıyor, hatta fonlayarak talanından paylarına bir kemik parçası da atıyor, yalancı özgürlük tatminleriyle oyalıyor.

Kemir dur, komutudur bu!

“Protesto” edilmesi gereken işte bu komutlardır.

O alanda toplanan binlerce kişinin iradesi, gerçek “insan hakkı” Türkiye’nin bağımsızlığı için mücadeledir diye birleşti, daha sıkı birleşecek.

Bağımsız ekonomidir.

Başıdik yaşama ve geleceğine kendinin karar vermesidir.

Milli değer yargılarımıza ve ahlâk anlayışımıza sahip çıkmadır.

Evet, biz emperyalizmden “nefret” ediyoruz.

Çocuklarımızın, ailemizin ama hepsinden önce Büyük Ailemizin, milletimizin ve vatanımızın birliği bütünlüğü, refahı ve mutluluğu için mücadele alanındayız.

Bu dayatmalara onun için karşı duruyoruz.

Yolumuzdan alıkoyamazlar!

YARIN BÜTÜN TÜRKİYE’DE YÜRÜYECEĞİZ

Bu kaynakları kurutacağız. Gençlerimizi aynı kaynaktan beslenen

  • Terörden de uyuşturucudan da kurtaracağız.
  • LGBT’nin pençesine düşmelerine, doğal olanı olmayana çevirmeye çalıştıkları için kendi bedenine yabancılaşmalarına, acılar yaşamalarına engel olacağız,
  • Çocuklarımızı vakıflardaki, yurtlardaki, kurslardaki, barlardaki, aile içindeki istismardan da,
  • Kadınlarımızı şiddet ve cinayetlerden de böyle koruyacağız.

Gençlerimizi özgürlükleri ve bağımsızlıkları için mücadelede seferber edeceğiz.

Mutlu birlikteliklere ve özgür iradeye dayanan aileler kuracağız.

Ekonomimizi şahlandıracağız. Üreticimiz baş tacı olacak.

Başı dik ve bağımsız bir ülkenin özgür ve eşit vatandaşları olacağız.

Bugün Saraçhane’den Beyazıt’a yürüdük.

Yarın bütün Türkiye’de.

Durduramazlar.

NASILSINIZ KUTAY HOCAM

Taceddin Kutay, Hocamız canlısını yazmış. Ben de daha önce şu telefonlardaki cansız mekanik laubaliliği yazmıştım. Sosyal medyada da aynı Amerikanca konuşma tarzı var. Şule şöyle yap, imza ver filan… Düğmeye basıp susturup her seferinde diyesim geliyor.

-Ya bu kadar senli benli konuştuğunuza göre çok eskilerden tanışıyoruz, nereden çıkaramadım…

Normalde konuşurken de yazarken de “ya” demem de birden onların düzeyine düşüverdim anlaşılan. Silmedim artık. Ama özrümü dileyeyim, yine de…

Sözü Hocamıza ve telefon görüşmelerine ve de kıymetli sorusuna bırakayım:

“Profesyonel telefon görüşmelerinin tonu son zamanlarda mekanik bir laubaliliğe büründü. Herhangi bir kurum adına telefon açıp 'merhaba ...bey/ hanım nasılsınız' diye söze giriliyor. Üşenmeyeceğim bir gün 'ah kardeş sorma öyle dertliyim ki...' diye başlayacağımı anlatmaya.

Bu soruyu sormak birkaç vecihle uygunsuz. Evvela yabancılara, büyüklere, amire, hocalara hanımlara 'nasılsın' diye sorulmaz. Böyle öğrendik. Sana ne be adam nasıl olduğumdan? Bu çok mahrem bir sual. Derunumu soruyorsun. Ne samimiyetimiz var? Ne ayıp şey.

Nasılsın suali giriş formalitesi değildir. Selamdan sonra 'müsait misin' diyene rastlamadım. Öyle bir neokapitalist kibir ki şirketlerdeki, ne haddimize müsait olmayacağız? Lütfedip aramışlar. Görüşmeyi ben talep etmişim gibi önden şart cümleleri de cabası kayıt altına alınıyor vb

'Müsait miydiniz' diye sorsa iki elim kanda olsa 'estağfurullah' diyeceğim. Lakin nasılsın diye sorulup cevap beklenmeden direkt konuşmalarımız kayıt altına alınıyor şeklinde devam edince cinler tepeme üşüşüyor.

Ayrıca nasılsın kıymetli sualdir. Samimiyetle gerçekten alakadar olmak üzere sorulur ve cevabı otomatik olarak iyiyim değildir. Kötü dememek için hamd ederiz. Profesyonel soğuklukla bu kıymetli suali saçma bir formalite derekesine indirmeleri belki beni en çok sinirlendiren.”

DİJİTAL EVCİL HAYVAN

  • İPhone'unuza Dijital Bir Evcil Hayvan Ekleyin
  • iPhone 14 Pro'nuzu Tamagotchi benzeri bir hayvanın yuvası yapabilirsiniz.
  • iPhone ekranınıza ‘sanal bebek’ benzeri bir evcil hayvan ekleyebilirsiniz

Daha başlıklar beni irkiltiyor. Hani o kadar paraya ne yapıyorlar, telefona kuş mu konduruyorlar derdik ya… gözünüz aydın… onu da yapmışlar. Hayvan sevgileri de işte buraya kadar.

Yeni iPhone 14 Pro’yla birlikte gelen Dynamic Island özelliği de geliştiricilerin odağı durumundaymış. Bu ekrandaki kamera deliği üzerine evcil hayvan eklemenizi sağlayan bir uygulama ortaya çıkmış. Bunlar benzersiz yenilikler diye sunuluyor. Söylediklerini de itiraf edeyim, teknolojide fena değilim ama bu beni de aşıyor. Yarısını anlıyorum yarısına anlamıyorum.. Örnek olarak, bir zamanlar Türkiye’de de çok varmış Sanal Bebek (Tamagotchi) benzeri bir sanal evcil hayvanı Dynamic Island kısmına yerleştirebiliyorsunuz. Bu hayvanın tek özelliği şimdilik etrafta koşmak, sevimli görünmek ve uyuyarak rüya görmek.

Hani, bilin diye yazdım. Bilin de kızın diye…