Ne kadar bela içindesiniz Sn. başbakan?

Başbakan Starmer geçenlerde Liverpool stüdyosunda BBC'ye röportaj verdi. Liverpool'da İşçi Partisi’nin yıllık konferansı var, röportajın hedefi de bu konferansa yönelik idi. BBC ve Skynews, geleneksel olarak İngiltere'nin lider haber kanallarıdır. Son dönemde ise GBNews kanalı bu ikiliyi geçti. Starmer’ın GBNews'e çıkması pek mümkün değil çünkü GBNews, rakibi Nigel Farage ile çok yakın olan sağcı bir haber kanalı. Zaten Farage da tüm anketlerde en popüler lider durumunda. BBC'ye sağcı bir kanal denemez ancak Siyonizm sempatizanı diyebilmek için yeterince örnek var. Yaygın bir inanışın aksine, BBC, hükümet yönetiminde veya Devlet sahipliğinde bir kanal da değildir. Özel de değildir. Sanki Devlet kurumu gibi tüm haneler TV lisansı ismi ile BBC'ye para aktarırlar ama BBC yönetimi özerktir ve kendi yönetim kurulunca yönetilir. Türkçesi 'Küreselci yapı' tarafından yönetilir. Gelelim röportaja. Adet olduğu gibi Starmer tüm röportaj boyunca savunma yaptı. İsrail, Gazze konularında hiçbir soru gelmedi. Sorular iç politikadan ibaretti. Röportajın ilk cümlesini ben yazayım siz gerisini tahmin edin. 'Sn. Başbakan programa hoş geldiniz. Ne kadar bela içindesiniz?' ( ing: How much trouble are you in?" Başbakan soruya cevap 'kem küm' bir şeyler söyler. İkinci soru şöyle gelir: 'Bunlar ne kadar politik belada olduğunuzdan farklı konular. En son toplum anketine göre bugün bir seçim olsa İşçi Partisi'nin 100'den daha az sandalyesi olacak. Size tekrar soruyorum, ne kadar bela içindesiniz?"  Starmer yine bir şeyler gevelemeye başlamışken sunucu sözünü keser ve tekrar sorar: 'Şu anda ne kadar bela içindesiniz?' Velhasıl bu trajik röportajı yazmaya elim gitmiyor ama Starmer’ın belli başlı mesajlarını özetleyeyim: "Bu kötü gidişat Muhafazakar Parti'nin 14 sene süren kötü iktidarının sonucudur. Henüz bir senedir iktidardayız. Biz düzeltmenin 12 aydan uzun süreceğini söylemiştik. Bazı düzeltmeler başladı ve bunu ülke sathına yaymamız lazım. Norveç'e 10 milyar Sterlinlik savaş gemisi sattık bunun istihdama katkısı olacak. NHS'i daha iyi duruma getirmek için çalışıyoruz ve bunun için teknolojik imkanları devreye alıyoruz. Ben güzel, toleranslı ve çeşitli ( İng: diverse) bir ülkeye inanıyorum ve buna hizmet etmek istiyorum Reform Partisi buna inanmıyor, onlar bu ülkeyi parçalamak istiyor. Legal olarak yıllardır bizimle beraber olan, sağlık sistemimizde, okullarımızda, topluluklarımızda  çalışan, işyerleri kurmuş olan göçmenlerimiz var. Reform partisi bunları deport etmek istiyor. Bu ülkemizi parçalamak demektir. Biz bugün Putin karşıtı bir koalisyona Avrupa'da liderlik ediyoruz ve Putin'in agresifliğine karşı mücadele ediyoruz. Düşünsenize Farage iktidara gelse ve Putin ile yakınlaşsa ne olacak? Bunun güvenliğimize ve savunmamıza getireceği sonuçları düşünün. Yıllık konferansımızda da bu mesajı vereceğim. Bu farklı bir mücadele. Geleceğimiz ile ilgili, bizim kim olduğumuz ile ilgili. Vatanseverliğin ne olduğu ile ilgili. Biz dünyada nerede duruyoruz bununla ilgili. Bu içinde olmamız ve kazanmamız gereken bir mücadele ve kesinlikle kazanacağımıza inanıyorum. Göçmenlerin kaldığı oteller ile ilgili sorunları biliyorum, bu otelleri boşaltmaya çalışıyoruz, bunun bölgede yarattığı ürpermeyi anlıyorum. Bize önceki hükümetten on binlerce adet dokunulmamış  göçmen dosyası miras kaldı. Bunları işlememiz lazım. Otelleri göçmenlere tahsisleyen önceki hükümet oldu. Bu dosyaları işledikçe göçmenlerin ülkelerine geri gönderilmesini de yapacağız. Yeni dönemde dijital kimlik uygulaması getireceğiz, dijital kimliği olmayan kaçaklar çalışamayacaklar." Sunucu ise bu topa gelişine vurur ve doksana takar: " Zaten sigortası olmayan göçmenlerin çalışamıyor olması lazım ama çalışıyorlar, siz dijital kimlik getirdiğinizde de aynı şekilde dijital kimliksiz çalışacaklar ne farkı var ki? Neden getiriyorsunuz bu sistemi?" Starmer’ın diğer mesajları ile devam edelim: "Ülkemizde gençler ev alamıyorlar, ev sahibi olma (yani ev kredisi alabilme) yaşı 35'lere kadar çıktı. Bütün bir jenerasyonu kaybettik. Bütçe ve vergiler konusunda spekülasyon yapmak istemem, bütçe konusu Kasım'da ele alınacak."

Velhasıl İngiltere'de Keir Starmer döneminin pek uzun sürmeyeceği yönünde toplum, politik ve basın çevrelerinde hayli geniş bir uzlaşı mevcut.  Şahsi görüşüm Kasım ayındaki bütçe döneminde vatandaş vergi artışlarını görünce çin çarpmışa dönecektir ve akabinde Starmer'in bileti kesilecektir. Eğer ciddi bir vergi artışı Kasım bütçesinde gelmez ise ülke çok yüksek seviyeli enflasyonist ortama girecektir ve kredi notu düşürülecektir. Buna İngiltere Merkez Bankası'nın izin vermesi pek olası değil.

AKDENİZ'DE NEPTÜN TATBİKATI

 

Tam ismi 'Neptün saldırı tatbikatı' olan askeri tatbikat 22-26 Eylül arasında NATO gemileri tarafından tamamlandı. Neptün malum Antik Roma'nın deniz tanrısıdır. Yunan mitolojisinde ise karşılığı Poseidon'dur. Bati ittifakı Roma ve Yunan medeniyetlerinin devamı oldukları iddiasında oldukları için sıklıkla tatbikatlarda bu tür isimler seçilir. Neptün tatbikatı çok sayıda denizde yapıldı. Bunlar arasında Akdeniz, Adriyatik, Kuzey Denizi ve Baltık Denizi var. Türkiye dahil 13 ülke toplam 10.000 asker ile katılım sağladı. Tatbikatın ana gemisi Amerikan uçak gemisi Gerard R.Ford oldu. Bizim Anadolu çıkartma gemimiz ve diğer başka gemilerimiz de tatbikata katılım sağladılar. Tatbikatın idaresi Portekiz'de Oreias şehrindeki NATO deniz üssünden yapıldı. Tatbikatın amacını Rusya'ya karşı gövde gösterisi olarak özetlesek yanlış olmaz. Bu vesile ile son iki haftadaki İngiltere ile ilgili askeri haberleri de özetleyelim: Eylül sonunda Agamemnon isimli avcı sınıfı nükleer itkili İngiliz denizaltısı donanmaya Kral Charles’ın da katıldığı tören ile katıldı. İlgili tören BAE firmasının Blackpool şehri yakınlarındaki tersanesinde yapıldı. Eylül ortalarında İngiltere'nin iki uçak gemisinden biri olan HMS Queen Elizabeth ise tekrardan İskoçya tersanesine bakım için giriş yaptı. Bu uçak gemilerinin bakım sorunları mı bitmiyor yoksa gizlenen başka durumlar mı var belli değil. Şöyle salına salına rahatça okyanuslarda gezemiyorlar. Yine Eylül sonu gibi tip 23 sınıfı firkateyn ise Filipinler'i ziyaret etti. Malum Filipinler, ABD ve Atlantik bloğunun Çin'e karşı konumlandırdığı bir numaralı Pasifik müttefiki. Rusya'ya karşı Polonya'ya ne görev verildiyse, Çin'e karşı Filipinler'e de aynı görev verilmiş vaziyette. Son savunma haberimiz ise Norveç kıyılarından gelsin. İngiliz donanmasının HMS Somerset firkateyni ilk defa Eylül sonunda başarılı bir yeni anti-gemi füzesinin denemesi yaptı. Aegir 25 tatbikatı sırasında NSM füzesi ( ing: Naval Strike Missile) hedefine gönderilmiş. Böylece İngiltere Amerikan Harpoon füzesi bağımlılığından kurtuluyor ve uzun menzilli, hem deniz hem kara hedeflerine atılabilen gelişmiş hedefleme sistemi olan Norveç firmasınca üretilen yeni bir füzeye kavuşmuş oluyor. Bizim donanmadaki Atmaca ile Çakır arasında kalan bir füze modeli denebilir.

DAİLY MAİL 'FARAGE' DEDİ

İngiltere'nin meşhur gazetelerinden Daily Mail, son haftalarda yaptığı bazı haberler ile Reform Partisi Nigel Farage'i parlatıyor ve destek veriyor. Bu olayı daha genel çerçevede, sağcı basının desteğini Muhafazakâr Parti'den Reform Partisi'ne kaydırması olarak da okuyabiliriz.

Nigel Farage'in ilk seçimleri kazanacağı daha belirgin oldukça, medya da ona göre kendi pozisyonunu alıyor. Hatırlarsanız Liz Truss başbakan yapılmadan önce Daily Mail tam sayfa Liz Truss'in ne kadar muhteşem başbakan olacağını haberleştirmişti ve ülke hayli trajik ve kısa bir Liz Truss dönemi yaşamıştı. Laf gazetelerden açılmışken, 24 Eylül günü The Guardian gazetesi , Ekrem İmamoğlu’nun mektubunu yayınladı. Mektup şöyle başlıyor: 'Ben İstanbul belediye başkanı seçilmiştim ama şimdi bunu hapisten yazıyorum, Türkiye demokrasisi çok ciddi tehdit altında'. Mektupta genel olarak Türkiye'nin otoriterliğe savrulduğu ve demokrasinin tehdit altında olduğu vurgulanıyor ve Avrupa'ya 'kayıtsız kalınırsa bela size de bulaşacak' mesajı kapalı şekilde veriliyor.

Gelin bu vesile ile yıllar önce politik hiciv dizisi 'Emret Başbakanım' da  'İngiliz gazetelerini kim okur?' repliğini hatırlayalım: Başbakan, müsteşarına ders vermektedir: 'Daily Mirror'u ülkeyi yönettiğini sananlar okur. The Guardian, ülkenin kendilerince yönetilmesi gerektiğini düşünenlerce okunurlar. The Times, ülkeyi gerçekten yönetenlerce okunur. Daily Mail, ülkeyi yönetenlerin karıları tarafından okunur. Financial Times, ülkenin sahipleri tarafından okunur. Morning Star, ülkenin başka bir ülke tarafından ( Sovyetler/Rusya kastediliyor-MA) yönetilmesi gerektiğini düşünenlerce okunur. Daily Telegraph ise ülkeyi zaten başkalarının ( Sovyetler/Rusya-MA) yönettiğini düşünenlerce okunur. Müşavir sorar: 'Peki başbakanım 'Sun' gazetesini kim okur?' Cevap arkadan gelir: 'Sun okurları kimin yönettiğine bakmaz yeter ki büyük memeleri olsun!' 

MUSTAFA ÇETİNKAYA DA İŞÇİ P.'DEN AYRILDI

Türklerin en yoğun yaşadığı Londra bölgelerinden olan Enfield'de İşçi Partisi'nden meclis üyesi olan Mustafa Çetinkaya ağır bir eleştiri mektubu yazarak İşçi Partisi'nden istifa ettiğini açıkladı.

Mustafa bey,  2003 yılından beri İngiltere İşçi Partisi Üyesi, tüm seçim çalışmalarına katılmış ve Türkiye kökenli vatandaşlarımızın yoğun olduğu bölgelerdeki siyasi bilincin uyandırılması için büyük işler başarmış bir arkadaşımız. Aradan geçen dönemde Türkiye kökenli meclis üyeleri ve hatta parlamento koltukları kazanılabildi. Mustafa Bey’in serzenişleri haklıdır. Der ki: İşçi Partisi değerlerinden ayrılmıştır. İşçi sınıfını ve dar gelirlileri unutmuştur, kesintileri hep dar gelirlilerden yaptılar, popülist sağ kanadın yükselişini frenlemek için değerlerinden vazgeçerek sağcı politikalara yanlamaktalar. Ülkenin birçok yerinde demokratik seçimler ile aday belirlemek yerine atama ile adaylar tepeden indiriliyor. Parti içindeki bir kesimi bıktırıp partiden uzaklaştırmak için entrikalar döndürülüyor, nepotizm hastalığı mevcut. Müslüman ve Türkiyeli toplulukların eskiden İşçi Partisi'nden başka alternatifleri yoktu ancak artık 'Your Party' ( Corbyn'in partisi -MA) ve 'Yeşiller' gibi alternatifler var vs.. Mustafa Arkadaşı başarılı çalışmalarından ve aldığı karardan ötürü tebrik ediyoruz, çalışmalarında başarılar diliyoruz.

HACKERLER JAGUAR VE LAND ROVER'İ  ÖPTÜ

İngiltere merkezli Jaguar ve Land Rover firmasını bilirsiniz. Bunlar tek firma, JBL olarak geçiyorlar. Aslında bu firma Hintli Tata grubuna ait ama halen merkezleri İngiltere'de. İngiltere dahil farklı ülkelerde de montaj fabrikaları var. Geçtiğimiz 31 Ağustos günü bu firmaya bir siber saldırı gerçekleşti ve işin faturası firmaya çok acı oldu. Saldırı sebebiyle firma tüm bilgisayarlarını kapatmak zorunda kaldı. Üretime 1 ay kadar ara verildi ve uzatma gelebilir. Tedarikçi ödemeleri, siparişleri alt üst oldu. Firmanın siber saldırı konusunda sigortası da yokmuş. Firmanın 1 ay üretim kaybının ciro etkisi 1,7 milyar Sterlin. Karlılığa ise eksi 120 milyon Sterlin etki yapacak. Firma İngiltere'de 33.000 kişiye doğrudan istihdam sağlıyor ve tedarik zinciri üzerinden 200.000 kişi, yüzlerce firmada JLR için ürün ve hizmet üretiyorlar. Firma yetkilileri hükümetten destek istediler. Hem firma yetkilileri hem ilgili hükümet yetkileri firmanın batmaması ve nakit akışını çevirebilmesi için gerekli krediyi ayarlama arayışındalar. Hazine bakanı ve başbakan JLR'ye gerekli desteğin ve kredinin sağlanacağını belirttiler. Bu hacker saldırılarının ekonomiye verdiği etkiler muazzam miktarlara ulaşmaya başladı. Türkiye'nin de bu konularda önlem almasında fayda olacaktır. İlk akla gelen önlemler, anti-virüs, firewall ve VPN gibi kritik güvenlik yazılımlarının yerli ve milli olarak oluşturulması ve yaygın olarak kullanıma alınmasıdır. Bunlar işin ABC'si. Diğer taraftan, sigortacılıkta bu işin gerekli kayıp koruma hizmetlerinin doğru risk değerlendirmeleri yapılarak üretilmesi, maliyetlendirilmesi ve pazarlanması uygun olacaktır.