Uçak sabotajlarını nasıl engelleyebiliriz?
C-130 askeri kargo uçağımız düştü veya düşürüldü ve çok sayıda kahraman askerimizi kaybettik. Bu olay bir kaza mıdır yoksa bir sabotaj mıdır, yapılacak incelemeler sonucunda aydınlanacaktır. Gelin bu olayın bir sabotaj olduğu varsayımı üzerine beyin fırtınası yapalım ve ülkemizin askeri kargo taşımacılığı alanında güvenlik seviyesini artırıcı bazı politikaları ilgili politika yapıcılarımızın değerlendirmesine sunalım.
Kaza hakkında internetteki yorumlarda elbette ciddi bir bilgi kirliliği var. Sabotaj varsayımı altında yapılan yorumları gruplarsak şunlar öne çıkıyor:
1. Türkiye ve Azerbaycan’ın arasını bozma amacıyla düzenlenen bir kumpas olduğunu savunanlar var.
2. Azerbaycan zaten İsrail ile yakın stratejik, istihbarat ve askeri iş birliği içinde, bunun getirdiği şüphelere sahip olan yorumcular var.
3. FETÖ malum, Türkiye’den sonra en eski yapılanmasını Azerbaycan’da kurmuştu. Yüzden fazla okul, bir adet üniversiteleri vardı. Mücadele yapıldığı biliniyor; ancak örgütün hâlâ etkili olduğunu savunanlar, kazayı bununla ilintilendirenler var. FETÖ’nün ailecek sürekli hedefinde olan Binali Yıldırım, 2022 Ekim ayında Azerbaycan’da şüpheli bir trafik kazası geçirmişti ve ölümden dönmüştü. Ayrıca İran Cumhurbaşkanı Reisi, hayatını kaybettiği havacılık kazasından birkaç saat önce Azerbaycan sınırında İlham Aliyev ile buluşmuştu. Bu konuların bağlantısını sorgulayan yorumcular var.
4. Kaza veya sabotaj olmasından bağımsız olarak Türk milletinin yoğun duygular içinde olduğu bu konuyu, önümüzdeki dönemde kendi jeopolitik amaçlarına göre şekillendirmek isteyecek istihbarat örgütlerine dikkat çekenler var. Yani yapılacak incelemeler sonucunda “Bu bir sabotajdır ve sorumlusu İran’dır veya Rusya’dır veya Azerbaycan’dır veya Ermenistan’dır veya X ülkesidir.” şeklinde yönlendirmeler bekleyenler var.
Uçağın havada füze veya dron kaynaklı vurulmasının tespiti enkazdan ve kara kutudan mümkündür. Enkaz incelendiğinde içeriden dışarıya bir patlama olup olmadığı da kolayca anlaşılacaktır. Kargo uçaklarının tabanlarında metal ızgaralar vardır ve içeride patlayan bomba veya patlatılan mühimmatın yeri, bu ızgaraların hangisinin ne derecede, ne şekilde büküldüğü incelendiğinde ortaya çıkacaktır. Yükleme planı da varsa, uçağa yüklenen hangi palet veya sandığın patlamanın kaynağı olduğu da bulunabilecektir. Bu palet veya paket hangi firmanın ürünü, bu paleti hangi forkliftçi yerleştirmiş, en son paketi kim açmış, uçağa kimler yaklaşmış, uçağın yakıtını kim yüklemiş, kamera görüntüleri vs. konuları incelendiğinde de soruşturma doğru yöne ilerletilecektir.
Aklı başında bir istihbarat örgütü için hedef ülkenin askeri kargo uçağını imha etmenin en kolay yolu, yükleme sırasında veya öncesinde içine bomba koymak veya zaten yüklenen bir malzemeyi bombalaştırmaktır. Diğer yöntemlerin hemen hepsinde kaynağa erişmek kolaydır; kargo uçağına bomba yüklenmesi ise engellenmesi ve geri izlenmesi en zor olan ve bu yüzden en çok tercih edilebilecek yöntemdir. Uçaklara konan bombalar genelde basınç ayarlı yapılır ama saat ayarlı, sinyal tetiklemeli uygulamalar da mümkündür. Maksat, bomba dışarı sinyal göndermeden az çok istenen yer ve zamanda patlayabilsin. Uçak kabinleri zaten basınçlandırılır; bu yüzden avuç içi kadar küçük bombalar dahi etkili olurlar.
Ülkemizin başından son 20–30 senede geçen olayları düşündüğümüzde, her türlü komplo teorisini milletimiz kolayca sahiplenir hale geldi. Hatta bu komplo teorilerinin bir kısmı da zaten zaman içinde gerçek çıktı. Elbette spekülasyonun, komplo teorilerinin sonu yok. Gelin biz bu konuların araştırmasını askeri uzmanlarımıza bırakalım ve askeri kargo uçaklarımızın güvenliğini artıracak politika önerilerine geçelim. Mevcut kazanın derinlemesine araştırılabilmesini kolaylaştıracak ilave öneriler de sunalım.
1) Kargo uçaklarımız, hele ki personel taşıdıkları yolculuklarda çok değerli varlıklar (ve düşman için hedef) hâline gelmektedirler. Kargo uçaklarımıza önemli yolculuklarda destek İHA’sının eşlik etmesini sağlayabiliriz. Böylece kargo uçağının uçuş ile ilgili verileri eş zamanlı olarak İHA’ya aktarılır ve İHA aynı zamanda kargo uçağına yedek kara kutu görevi yapabilir. Ayrıca İHA’nın sistemlerini uçak pilotu da belki bir tablet üzerinden kontrol edebilir olur ve böylece kendi uçağının bazı sistemlerini (radar, altimetre, hız, gece görüş vs.) yedeklemiş gibi olur ve uçuş güvenliği artar. Malum, ithal ürün olan kargo uçakları yabancı sistemler, yazılım ve aviyonik kullanırlar. Destek İHA’sı ise yerli sistemler kullanacaktır ve kumpas riski azaltılacaktır. İHA kamerası sayesinde uçak pilotu, uçuş sırasında uçağının dış kısımlarını görebilir hale gelecektir. Yakıt sızıntısı ve iniş sırasında teker durumları için ilave kontrol oluşacaktır. İHA’daki sinyal çoklayıcılar sayesinde kargo uçağının kara ve belki uydu iletişim becerileri artabilecektir. İHA’ların saatlik uçuş maliyeti artık çok ucuzlamıştır ve bu tür refakat uçuşlarını önümüzdeki dönemlerde daha çok görmeyi beklemeliyiz.
2) Askeri kargo uçaklarında personel ve patlayıcı kargonun beraber taşınması durumunu bazı hallerde sınırlayıcı tedbirler alınabilir.
3)Askeri kargo uçaklarının iniş yaptığı havalimanlarının güvenlik risk değerlendirmelerinin yapılması ve buna uygun ilave tedbirlerin alınması uygun olabilir. Türkiye’ye düşmanlık yapan ülkelerin müttefiki olan ülkelerde veya FETÖ’nün tam olarak temizlenemediği ülke havalimanlarında kargo uçaklarının mümkünse geceletilmemesi, uçağa kimsenin yaklaştırılmaması, yakıt yüklemesi, forklift ile mal yüklenmesi gibi işlerin kendi personelimiz ile yapılması, yüksek teknolojili tarama ekipmanlarının yüklerde kullanılması uygun olabilir.
4) Kaza veya kumpas sonucu kaybettiğimiz askerlerimizin yerine kimlerin geçeceğine özellikle dikkat edilmelidir. Misal, uçak bakım personeli gibi kritik personel görevlendirmelerinde sicil ve güvenlik soruşturmaları derin yapılmalıdır.
5) Askeri kargo uçaklarımız çeşitli sebepler ve kumpaslar ile düşürülse dahi, asker kaybı yaşamayacağımız bir sistem kurabilir miyiz? Bu problemin çözümü insansız, otonom kargo uçaklarında. Buyurun bu seneki Tianjin’deki havacılık fuarına: “Ibis Shadow 60” isimli kargo uçağı tam otonom, yani pilot yok. 60 ton yük taşıyabiliyor. Belli ki bu işin geleceği insansız kargo uçaklarında. Elbette Çinliler bu işe 60 ton ile başlamadılar, yapa yapa tonajı yükselttiler. Bizim de zaten drone konusunda tecrübemiz yeterli, yazılımlar büyük ölçüde hazır. Gelin, 10 tonluk dahi olsa şu otonom kargo drone’u projesini başlatalım. Bunlar zaten akaryakıt tankerine de dönüştürülebiliyor; yani savaş uçaklarımızın ve drone’larımızın havada yakıt ikmali olayını da çözme fırsatı mevcut. İnsansız uçakların zaten projeden envantere girme süreleri insanlı uçaklardan çok daha kısa oluyor; bu yüzden her açıdan verimli projeler oluyorlar.
6) Kara kutu analizi konusu da problemli bir alan çünkü kutular genelde Amerika’ya gönderilip orada çözümleri yapılıyor. Bu konuda Türkiye birçok kötü tecrübe yaşadı. Amsterdam’da düşen THY uçağından tutun, Atlasjet kazasına kadar. Bizim bu konuyu da çözmemiz lazım. ABD’den kara kutu çözümlemeleri konusunda TUSAŞ gibi bir kurumumuzun yetkilendirilmesini isteyebiliriz. Kara kutudaki kriptoyu çözemesek dahi bu analog ve/veya dijital verinin kopyasının çıkartılması işini yapabilir olmalıyız; böylece gelecek kuşaklar için orijinal, bozulmamış kayıtlar saklanabilir ve bir gün o kripto yeni nesil işlemciler ile kırılabilir. Uçaklara kendi yazılımımız olan ilave bir ikinci kara kutunun konmasını sağlayabiliriz. Diğer bir olasılık ise uydu bağlantısı veya farklı röle sistemleri ile uçak dışındaki bazı veri ortamlarına uçakta kaydedilen verileri canlı olarak aktarabiliriz. Böylece kara kutunun görevinin bir kısmını yedekleyebiliriz.
7) Sivil uçuşlar öncesinde yolcuların bavulları özel cihazlardan geçirilir. Bu cihazları ve yazılımları hangi ülkeler üretiyorlar? Bavulların tarama görüntüleri lokalde mi kalıyor yoksa bulut tabanlı bazı veri tabanlarında çeşitli ülke ve istihbarat örgütlerinin erişimine açılıyor mu? Bazı kişilere ait eşyalar veya bazı özel şekilli cisimler riskli olsalar dahi bunların taramada risksiz olarak algılanması yazılımların marifeti dâhilinde mi? Türkiye, kendi tarama cihazlarını tasarlayıp üretebilmeli ve kendi yazılımları ile bu kontrolleri yapabilmelidir. Askeri kargo yüklerinde muhtemelen bu X-ray tarama imkânları daha kısıtlı oluyordur. Zaten tüm sistemin en zayıf noktası bu alan. Küçücük bombanın konacağı dev gibi sandıkların, paletlerin ve gabari dışı tabir edilen büyük parçaların hepsinin düzenli olarak taranması, ağırlıklarının ölçülmesi, farkların karşılaştırılması pek mümkün olamaz; olsa dahi tam sonuç alınamayabilir.
8) Askeri uçağa konan ambalajlı paketler farklı firmaların ürünleri olabilir. Bunların güvenlik taramaları için özel yöntemlerin geliştirilmesi değerlendirilebilir. Yabancı bir ülke dahi olsa, Türk kargo uçağına yakıt dolduran, mal yükleyen, bakım yapan, mal paketleyen, içine inip çıkan, saha yöneten, güvenlik sağlayan personelin güvenlik kayıtları, telefon/e-mail/sosyal medya, GSM konum bilgilerinin, banka hesabı kayıtlarının, aile bireylerinin ilişkilerinin geriye yönelik incelenmesi uygun olabilir. Eğitim dönemlerinde veya sonrasında terör örgütü veya istihbarat ilişkilerinin olup olmadığına da bakılabilir.
9) Şüpheli durumlarda bazı “açılamayan” paketlerin portatif basınç odalarında basınç değişimi yapılarak uçuş sürecindeki basınç değişikliklerinin simüle edilmesi uygun olabilir.
10) Askeri kargo uçaklarımızın sabit personelinin (pilot ve ekibi) terör ve sabotaj risklerine karşı en üst seviyede eğitim almalarının sağlanması, yükleme süreci dâhil çeşitli konularda tam yetkilendirilmeleri ve istemedikleri kargo ve personeli uçağa almamaları (barış döneminde) uygun olabilir. Hatta personelin forklift ehliyeti alıp yabancı sahalarda yüklemeyi kendi yapmaları, yakıtı kendilerinin doldurmaları da risk değerlendirmesine göre tercih edilebilir.
11) Türk havacılık tarihinde çok sayıda cevaplanmamış soruların bulunduğu kazalar vardır. İlk akla gelenler arasında Atlasjet kazası vardır. Bu vesile ile bu eski kaza dosyalarının tekrar açılması ve sorulmamış soruların sorulması uygun olur. Atlasjet kazasında sorulmayan sorular, cevaplanmayan sorular, kaybolan deliller, korunan kişiler vs. konuları açıkçası mevcut hükûmetin üzerinde hâlen bir lekedir. İncelemeler sonucunda en yetkili ağızdan Atlasjet kazasının veya kumpasının ne olduğu vatandaşa izah edilmelidir. Zamanında bu konuda bir makale yazmıştım, aşağıdaki bağlantıdan okuyabilirsiniz. Hâlen o yazıda sorulan 27 soru bakidir, günceldir, cevap beklemektedir
Tüm. kahraman şehitlerimizi saygı, minnet ve rahmet ile anıyoruz, kederli ailelerine sabırlar diliyoruz.