Ranta kurban edilen Hatay

Hatay’ın nadide sembolüydü Amik Gölü. Ülkemizi yöneten basiretsiz ve vicdansız hükümetler bir gece kararı ile coğrafyamızın nadide bir gölünü kuruttular. Dünya coğrafyasının orijinal oluşumundan beri var olan Amik Gölü köylülere toprak kazandırmak amacıyla 1955-1980 yılları arasında kurutuldu. Takriben 400 bin dönüm genişliğindeki göl kışın yekpare, yazın ise birbirine yakın, ama jeolojik bir kum hattıyla ayrılan 4 ayrı göl haline gelirdi. Amik Gölü ılık ve tatlı suyuyla Göçmen Kuş Cennetiydi. Göç yolu üzerinde bulunuyor ve kışın donmuyordu. Her mevsim, yeşil kamışlık sazlıklar göz alabildiğince uzanıyordu. Doğayı katlettiler, paha biçilmez antik köprüleri yıktılar ve yüzlerce tür on binlerce göçmen kuşu ve doğal konaklama yerleşkesini yok ettiler. Hâlbuki daha bir müddet öncesine kadar benim yaşıtım olan herkesin hatıralarını süsleyen tarihi bir mekândı Amik gölü. Sazlıklar, kamışlıklar, yırtıcı memeli hayvanlar, kuşlar, sürüngenler ve balıklarla tam bir yeryüzü cenneti idi.

Hatay’ın ikinci önemli simgesi Asi Nehri’dir. Lübnan, Beka vadisinde doğar, Lübnan ve Suriye topraklarını bereketlendirir ve Hatay, Samandağ’ında aslına döner Akdeniz ile buluşur. Asi Nehri Lübnan, Suriye ve Anadolu kardeşliğini simgeler. Amik Gölünün boşaltılması için Asi Nehri’nin genişletilmesi ve yatağının taranması çalışmaları sırasında Antakya kentinin Roma Çağı’ndan beri ayakta duran ünlü Roma taş köprüsü 1972 yılında yıkıldı. Yerine bugünkü çirkin betonarme köprü inşa edildi.

1759 BİNANIN 975’İ RUHSATSIZ

Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı raporuna binaen depremin ilk aylarında tetkik edilen sadece 1759 binanın 975’i ruhsatsız çıktı. Sağlık, eğitim, konut, altyapı, içme ve günlük kullanım su ihtiyacı, tarım, sanayi, dünyanın en zengin tarihi eserleri, moloz, asbest ve hava kirliliği sorunları devasa boyutta. Bu acılar ve yıkımlar yaşanırken bankalar (6 aylık ertelemenin ardından) sanki yaşam normale dönmüş, iş, aş, konut sorunları çözülmüş gibi verdiği kredileri faiziyle geri istiyor. Ödeyemeyenlere utanmadan haciz kararı aldırıyor. Hatay ekonomisini ayakta tutan yurtdışı pazarlarıdır. Üretilenin yüzde 60 yakın-uzak komşu Arap ülkelerine, yüzde 30’u Rusya ve Ukrayna’ya ihraç ediliyor. Suriye ile dostluğumuzu rafa kaldırdılar. Kara hudut kapılarını kapattılar. Açık olan kapılar terör örgütlerin denetiminde. Bu pazarlara Hatay ulaşamıyor.

RUSYA’YLA SORUNUN BEDELİNİ HATAYLILAR ÖDÜYOR

Ukrayna savaşıyla bu kapı da zora girdi. Rusya ile iyi isek ticaretimiz devam ediyor. Sorun yaşandığında bedelini Hatay insanı ödüyor. Önce tabiat, önce insan, önce vatan zihniyetinde olmayanlar, Hatay’a bir meyve suyu fabrikası kuramadı. Mevcut olan domates salçası fabrikalarını kapattı. Pamuk zengini Hatay’a bir tekstil fabrikası inşa edemedi. Her yerinden tarihi eser fışkıran beldelere, şehirlere, köylere müzeler açamadı. Tüm dinler ve inançların, kadim-yakın uygarlıkların yurdu Hatay’a inanç turizmini yaşatmadı. Kıbrıs’a, Suriye’ye, Lübnan’a denizden komşu Hatay’a bir deniz seyri seferini yüzüne gözüne bulaştırdı, ardından rafa kaldırdı.

Zeytin ve incirin, her çeşit sebze ve meyvenin, zengin madenlerin, denizin ihtiva ettiği nimetlerin, petrol ve doğal gazın, stratejik körfezlerin ve adem oğullarının tüm renklerinin vatanıdır Hatay. Tabiatına saygı duymayan, onu yağmalayan, çirkinleştiren, kurutan mahalli ve merkezi idareler aslında insanı, tarihi, çirkinleştirdiklerini, bindikleri dalı kestiklerini idrak edemediler. Şimdi suçlu arıyorlar. Birkaç müteahhitti, mühendisi, mimarı, müfettişi günah keçisi yaptılar. Ya benimsin ya toprağın hasta zihniyeti ile bana oy vermezseniz hizmet alamazsınız tehdidi yapmaya cüret edebiliyorlar. Ne hesap verme ne istifa ne de özür kültürü hakim.

YAŞAM VE ÜRETİM ALANLARIMIZI KURBAN ETTİK

Depremden 20 gün sonra “Deprem Afet Değil, Afiyettir” yazımızı kaleme aldık. Bazı kısımlarını iktibas edelim; Deprem yerküre içinden yer yüzeyine can suyu taşır. Hayattır, doğumdur, huzurdur ve berekettir. Dünyanın merkezinden gelen hayat kaynağı ateş baba ile toprak ananın bu muazzam eserinin gerçekleştiği fayların tam üstüne localar, fabrikalar, sanayi bölgeleri, devasa binalar, havalimanları kurduk. Yaşam ve üretim alanlarımızı demirden, çimentodan, malzemeden çalarak yapan, toprak zeminine uygun inşa etmeyen, habis maganda müteahhitlerin kar etme tamahlarına, bunları denetlemeyen mahalli idareler ile belediyeler ve merkezi hükümetin sorumsuzluklarına, fesadına, rüşvetine, imar aflarına kurban edildik. İbret ve ders alınmazsa tekerrür eder. İbret ve ders alınırsa, acılarımız bir nebze dinebilir, depremin bir hayrı dokunmuş olur.

6 Şubat depremi, “biz size zulüm etmedik etmeyiz. Bu zulmü kendinize siz ettiniz” mesajıdır. Bu sonuç sizin eserinizdir mesajıdır deprem. Kuran’da Zilzal (şiddetli sarsıntı, deprem) suresi var. Verilen mesajı okuyalım: …O gün (deprem günü) insanlara amelleri (yaptıkları) gösterilecek. Kim zerre şer (kötü amel) yapmışsa, kim zerre hayır (iyi amel) yapmışsa onu görecek. Bu çirkinliğimize, bu aymazlığımıza, bu had bilmezliğimize, tamahımıza, bencilliğimize ateş baba toprak ana yeter artık dedi. Canlarımızı kaybettik. Binlerce yaralımız var, uzuvlarını kaybedenimiz, göçe zorlanmış, halen enkaz altında canlarını arayanımız var. Halen akıbeti bilinmeyen, bulunamayan canlarımız var.

ÖZEL AFET BÖLGELERİ İLAN EDİLMELİ

Canlarımız sevdiklerini, yatırımlarını, birikimlerini, fabrikalarını, işletmelerini, bahçelerini, hayvanlarını, traktörlerini, hayallerini kaybetti. Travma ve depresyonlar had safhada. İntihar vakaları yaşandı. Elbette umutlu olacağız. Elbette ki umut saçacağız. Elbette ki karamsarlığa mahal vermeyeceğiz. Elbette ki gün dayanışma ve yardımlaşma günüdür. Ancak ateş düştüğü yeri yakıyor. Sırtında kırbaçları yiyenle sayan bir olmuyor. Bu depremin enkazı acilen kaldırılmalı. Yaralar acilen iyileştirilmeli ve işletmeler, eğitim için okullar, sağlık için hastaneler, tarım, sanayi, tarih ve inanç turizmi ihya edilmelidir. Depremden zarar görmüş tüm illerimiz yaralarını sarıncaya kadar “özel afet bölgeleri” ilan edilmelidir. Evsize ucuz konut, çiftçiye ucuz mazot, öğrenciye ucuz eğitim, hastaya ucuz sağlık hizmeti, sağlanmalı tarım ve sanayi ürünleri için başta komşularımızla en iyi ilişkiler yeniden kurulmalı, siyasi, askeri ve mali tüm imkanlar seferber edilmelidir.

BU KÖHNEMİŞ SİSTEMLE DEVAM EDİLEMEZ

Çarpık, dengesiz, yamuk ve delikli fıçı misali olan şimdiki sistemi, üstünde ve altında olanları başka hiçbir çare ve kuvvet kurtaramaz. Millet, hükümet ve muhalefet olarak toptan bu depremin altında kaldık. Bu köhnemiş çürük sistem ile yola devam edilemez. Kargaşadan, krizden, yıkımdan, hatalarımızdan, tamahlarımızdan, acılarımızdan istifade etmek isteyen mahalli ve yabancı habis kuvvetler olacaktır. Bu dünyayı çocuklarımızdan emanet ve miras aldık. Ya emaneti koruyacak cenneti burada da yaşayacağız ya da emanete ihanet edip burada cehennemi yaşamaya devam edeceğiz. Afet olan ve sağlıklı olması gereken tabiat değil doğanın kurallarına saygı duymayan, tabiat ana ile ahenk içinde yaşamayan, tabiatı talan eden ardından bu talanın sonuçları altında ezilen bizleriz.