Suriye’de yeni Amerikan yığınağı

Gözler ve kulaklar, ABD ile İsveç ve F-16 pazarlığına kilitlenmişken, Washington Suriye’de askeri yığınağını sıradışı bir şekilde artırıyor. Resmi açıklamalara göre, ABD’nin Suriye’deki askeri personel sayısı 900 civarında. Ancak, diğer unsurlarla birlikte resmi Amerikan personelinin sayısının 2 bini aşkın olduğu bildiriliyor. Buna, istihbarat görevlileri ve PKK/PYD ve diğer yerel unsurların arasına yerleştirilmiş elemanlar dahil değil. Ayrıca sahada faaliyet gösteren başta İngiliz, Fransız ve Norveç özel kuvvetlerinden unsurlar da bulunuyor.

Amerikan medyasında yer alan bir habere göre, Pentagon Irak ve Suriye’ye toplam 2 bin 500 Amerikan askeri konuşlandıracak (wwnytv.com, 14 Temmuz 2023). Haberde hangi ülkeye ne kadar Amerikan askeri konuşlandırılacağı belirtilmiyor. Fakat son dönemde ABD’nin odaklandığı ana bölge, Suriye’nin petrol ve doğalgaz yataklarının bulunduğu Irak sınırındaki Deyrizor bölgesi. ABD’nin, sınırın iki yanında esasen Suriye’deki PKK yapılanmasını ve Amerikan işgalini güvenceye almaya yönelik bir hazırlığı söz konusu. Bölgeye ikinci defa, yüksek performanslı çok namlulu roketatar sistemleri HIMARS’lardan da yeni bir takviye yapıldığı Lübnan, Suriye ve İran basınında yer aldı (Al Akhbar’dan aktaran The Cradle, 18 Temmuz 2023).

KÖRFEZ’DE SAVAŞ UÇAKLARI SAYISI ARTIRILDI

Bahane her zamanki gibi IŞİD. Ama aynı zamanda bir süredir yoğun bir şekilde gündemde tutulan ABD üslerine yönelik “İran tehdidi” de gerekçeler arasında. Şimdi buna Rusya tehdidi de eklenmiş durumda. Pentagon’dan sızdırılan haberlerde, Rusya, İran ve Suriye’nin Amerikan işgalini sona erdirmek için bir plan üzerinde anlaştığı, ABD’nin de buna karşı harekete geçtiği bilgisi yer alıyor. Haziran ayı ortasında Ürdün’deki Muvaffak Salti Hava Üssü’ne F-22 hayalet avcı uçağı konuşlandırıldı. Bunun gerekçesi, Rusya’nın ABD uçaklarına yönelik tacizini önlemek. Ayrıca Körfez bölgesinde “İran tehdidi” bahanesiyle yığınak yapılması dikkat çekiyor. 17 Temmuz’da Pentagon, USS Thomas Hudner güdümlü füze destroyerinin Bahreyn’e gelişinden ve önceki bir F-16 filosunun konuşlandırılmasından sadece birkaç gün sonra, Hürmüz Boğazı’na ve Umman Körfezi’ne daha fazla F-35 ve F-16 savaş uçağı konuşlandırıldığını duyurdu.

Bu yığınak propaganda ve tehdit haberleriyle de destekleniyor. ABD’li üst düzey bir savunma yetkilisinin, “F-35’lerin Körfez ve Hürmüz Boğazı üzerinde hava sahsında ihtilaf çıkması durumunda bu bölgede ve Rusya’nın daha önemli bir tehdit oluşturması durumunda Suriye üzerinde kullanılabileceği” şeklindeki sözlerine yer veriliyor (Air&Space Force Magazine, 17 Temmuz 2023).

TÜRKİYE-SURİYE NORMALLEŞMESİ NASIL ETKİLENİR

Bu gelişmelerin, Türkiye için en hassas cephe olan Suriye’deki durum açısından nasıl bir etkisi olacağını değerlendirmek büyük önem taşıyor. ABD’nin bu eylemleri, Türkiye-Suriye normalleşmesini ne bakımdan ilgilendirmektedir ve nasıl etkileyecektir? Açık olan durum şudur: Bir yanda ABD’nin NATO ve AB ile birlikte yönlendirdiği ve Suriye’de Amerikan işgalini kalıcı hale getirerek ülkeyi parçalamayı hedefleyen bir operasyon sürmektedir. Karşısısında ise Türkiye’nin de Astana süreci ve son dörtlü görüşmelerle dahil olduğu Türkiye-Suriye-Rusya-İran ve Çin başta olmak üzere Avrasya’nın büyük güçlerinin desteklediği, Suriye’nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü yeniden tesis etmesini amaçlayan bir cephe vardır.

3 yıl ara verdikten sonra ilk fiziki toplantısı 19 Temmuz 2022’de Tahran’da yapılan Astana süreci liderler zirvesinde, ABD’nin Suriye’den çıkarılmasının ortak irade olduğu sonuç bildirisine ve liderlerin açıklamalarına yansımıştı. Zaten ağır aksak da olsa Türkiye-Suriye normalleşmesi, bu ortak irade sonucunda şekillenmeye başladı. Bu yöndeki ilk adım, 28 Aralık 2022’de Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan’ın Suriyeli muhataplarıyla Moskova’daki görüşmeleri olmuştu. Daha sonra görüşmelere İran dahil oldu. 4 ülkenin dışişleri bakan yardımcıları, 3-4 Nisan'da Moskova’da görüştü. 25 Nisan’da da 4 ülkenin savunma bakanları ve istihbarat başkanları arasında görüşmeler yapıldı. Son görüşme ise 10 Mayıs’ta dışişleri bakanları düzeyinde oldu. Toplantıda, Türkiye-Suriye ilişkilerinin ilerletilmesi için yol haritası hazırlanmasına karar verildi, dışişleri bakan yardımcıları, savunma bakanlığı ve istihbaratın katılımıyla dörtlü komite kurulması kararlaştırıldı. Bu görüşmeler temel olarak, Türkiye ile Suriye arasında teröre karşı ortak mücadelenin nasıl sağlanacağına düğümlenmiş durumda. Suriye tarafının beklentisi, Türkiye’den konuyla ilgili bir yol haritası ve güvenceler verilmesi. Ankara, Astana’daki sürecin sonunda bu yola girdi girmesine ama bir adım ileri iki adım geri politikasını sürdürüyor. Ankara’da ise Suriye ile derhal normalleşme çizgisiyle, bu sürece karşı çıkan ABD ile “ilişkileri düzeltme” politikası arasında bir mücadele sürdüğü görülüyor. Son dönemde ABD ile uyum yönünde politikanın daha ağır bastığı ortada.

Yukarıda sıraladığımız gelişmeler, Suriye’yi parçalama operasyonunda mevzi kaybeden ABD’nin bölgede yeniden üstünlüğünü kazanmaya çalışmasının sonucu. ABD, yasadışı işgalini sürdürmek için PKK’ya desteğinde pervasızlaşmakta ve Türkiye’nin altını oymaktadır. Türkiye’nin ihtiyacı, Suriye ile işbirliğini bir an önce sağlamaktır.