Tahran-Riyad, Ankara-Şam hattında ‘Bir Kuşak Bir Yol’

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in 2013’te Kazakistan’da ilan ettiği ve Çin Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu’nun 2015’te eylem planı olarak resmiyet kazanan “Kuşak ve Yol Girişimi”, tarihi ‘İpek Yolu’nu canlandırmayı amaçlamaktadır. Daha sonra ‘Bir Kuşak Bir Yol’ olarak adlandırılan girişimde “Kuşak” İpek Yolu Ekonomik Kuşağı’nı, “Yol” ise 21. Yüzyıl Deniz İpek Yolu’nu ifade etmektedir. Çin 30-35 yılda projeyi tamamlayarak kuruluşunun 100. yılında (2049) tamamlamayı hedeflemektedir. Erdoğan hükümeti Kazakistan’da dünya kamuoyu ile paylaşılan bu projeye destek vereceğini açıklamıştı. Birçok sebeple birlikte, Türkiye’nin bu projeye 2013’te desteğini açıklaması Erdoğan ile iktidarının önünü açan, destek veren uluslararası mahfil ve ülkemizdeki kıymetlileri Gül, Gülen, Davutoğlu ve şürekâsı arasındaki fay hattında ciddi bir kırılmaya sebep oldu.

UYGUR KIŞKIRTMASINDA AMAÇ

Özellikle ‘Uygur Türkleri ve Türkistan’ konusu üzerinden Türkiye-Çin hattına mayın döşenmek istendi. Irkçı, faşist, sömürgeci, bölücü, işgalci ve yağmacı tekelci hegemonyanın lideri olan ABD emperyalizmi ve şürekâsının karanlık tarihi tüm kıtalarda tecrübeyle sabittir. Irak halkı ve Türkmenlerine yaptığı mezalim, Türk ve Müslüman Dünyasına, mazlum milletlere ve azınlıklara karşı uyguladığı soykırım, katliam ve ekonomik ambargolarla yoksullaştırma eylemleri de tescillidir. Konu hakkındaki eleştiri hakkımız saklı olmak kaydıyla, Çin ile yaşadığı siyasi, askeri ve ekonomik çatışmada Pekin’e karşı suiistimal ettiği “Uygur ve Türkistan” konusunda münafık, ikiyüzlü, yalancı olduğu ve iblisi bir amaç edindiği aşikârdır.

İYİ PARTİ’NİN ‘SOYKIRIM’ OYLAMASINA HDP DESTEĞİ

Bu politikaların ülkemizdeki memurları konumundaki siyasi partilerden İYİ Parti 3 Mart 2021’de TBMM Başkanlığına sunduğu dilekçede, Çin’in Doğu Türkistan’daki faaliyetlerinin ABD’nin güdümünde olan Hollanda ve Kanada gibi Türkiye tarafından da ‘soykırım’ olarak tanınmasını istemişti. Dilekçede, “Çin Halk Cumhuriyeti yönetiminin Doğu Türkistan’daki Uygur Türkleri ve diğer Müslüman kökenli uluslara yönelik uyguladığı mezalim birden fazla boyutla Sözleşme’nin (Soykırım suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi) koşullarını karşılamakta olup söz konusu fiiller, ‘insanlığa karşı suç’ hatta ‘soykırım’ olarak tanınmalarını haklı kılacak boyutlara erişmiştir.” denilmiş ve TBMM’den ortak bir karar almasını ve uluslararası topluma ilan edilmesini istemişti. Şimdi sıkı durun; Oylamada bu talebin arkasındaki hinliği gören AK Parti ve MHP karşı çıkarken, CHP ve HDP, evet yanlış okumadınız HDP destek vermiştir.

MÜSLÜMANLARI KATLEDEN ABD VE İSRAİL’E KARŞI SUSPUS

“Diğer Müslüman Kökenli Uluslara” yönelik uyguladığı mezalim (soykırım) ifadesi bile bunların ikiyüzlülüğünü ve riyakârlığını göstermek için yeterlidir. Filistin, Lübnan, Suriye, Irak, İran, Yemen, Türkiye ve daha nice Türk ve Müslüman ve de farklı halklara karşı uygulanan mezalim (soykırım) için, “Milleti Sadık” olarak gördüğümüz Ermeni kardeşlerimizin acılarını karanlığın temsilcisi emperyalizmin parlamentolarında oylanmasına karşı, bu partilerin ve örnek aldıkları Kanada ve Hollanda’nın ABD, İsrail, Fransa, İngiltere, Kanada, Hollanda’ya, İsveç’e karşı bir dilekçesi, eylemi, kararı, ilanı var mıdır? Irak Türkmenleri ABD işgal kuvvetleri ve sahadaki işbirlikçi silahlı yapılar tarafından mezalime uğrarken, Türkmen liderler güvenli liman olarak gördükleri Şam’a sığınırken İYİ, CHP veya HDP’nin hassasiyetleri, halkların demokrasisi, adalet, özgürlük söylemleri tatilde miydi? Söz konusu Rusya, Çin, İran, Suriye, Irak, Filistin, Lübnan, Yemen olduğunda dilsiz ahraz olanları, çıkarlar ABD, İsrail, NATO’yu ilgilendirdiğinde amigo olanları, münafık ve riyakâr olanları Allah ve vicdanlı tarih not etmiştir.

KUŞAK VE YOL’DA ORTA KORİDOR

Erdoğan hükümetinin birçok politikasını, söylemini, yaptırımlarını eleştirmiş ve halen eleştirenler olarak şu gerçeği esgeçemeyiz: Türkiye Orta Koridor Girişimi ile Kuşak ve Yol’un vazgeçilmez bir parçası olma yolunu seçti. Orta Koridor Türkiye’den demiryoluyla Gürcistan ve Azerbaycan’a, buradan da Hazar denizini aşarak Türkmenistan ve Kazakistan’ı geçerek Çin’e uzanıyor. Geçtiğimiz yıllarda açılan Bakü-Tiflis-Kars demiryolu, Yavuz Sultan Selim ve Osman Gazi köprüleri, Marmaray ve Avrasya tünelleri, 1915 Çanakkale Köprüsü, Türkiye içinde yapılan bölünmüş yollar, otobanlar, hızlı tren hatları, lojistik üsleri ve iletişim altyapıları da Orta Koridor Projesi kapsamında gerçekleşen alt yapı yatırımları. Halen tamamlanması gereken altyapı çalışmaları var. Ancak bu yöndeki adımın sekteye uğratılması için de çok ciddi karşıt çalışmalar var. Erdoğan ve hükümetine duyulan haklı tepkiler baki kalabilir ama ve lakin Türkiye’nin içinde yer aldığı bu tarihi projeye karşı basiretsiz ve önyargılı olmamızı gerektirmiyor.

‘KAZAN-KAZAN’ PROJELERİ

Konunun iktisadi uzmanlarından olan Doç. Elif Nuroğlu’nun çok önemli bir çalışmasından iktibas edelim; “Günümüzde bir yıl içinde Çin’den Avrupa’ya gönderilen 10 milyon konteynırın yüzde 96’sı denizyolu, yüzde 4’ü ise Kuzey Koridoru olarak adlandırılan Trans-Sibirya demiryolu hattı üzerinden gitmektedir. Orta Koridor Kuzey Koridoru ile karşılaştırıldığında 2 bin kilometre daha kısa, daha ucuz, iklim koşulları bakımından daha elverişli. Bu sayede deniz yoluna kıyasla ulaşım süresini üçte bir oranda azaltarak ürünlerin hedeflerine 15 gün daha önce varmasını sağlayacak. Türkiye bu koridoru tamamlamak için Çanakkale Boğazı Köprüsü, 3 Katlı Tüp Geçit Projesi, Filyos, Çandarlı ve Mersin Limanları inşası ve Edirne-Kars hızlı tren ve bağlantıları demiryolu projesine yönelik çalışmaları, 2015 yılında Çin ile imzaladığı mutabakat çerçevesinde devam ettiriyor. Türkiye-Çin ilişkilerinin ‘kazan-kazan’ düzleminde ilerlemesi, Türkiye’nin Çin’i büyük projelerde bir finansör olarak kullanırken yapacağı anlaşmalarda son derece dikkatli olmasına bağlı. Çin’in oldukça iyi olduğu yenilenebilir enerji, bilgi teknolojileri, robotik ve 5G alanlarında yapılacak işbirlikleri Türkiye açısından faydalı olabilir.” tespitini yaptıktan sonra, Türkiye’nin ucuz Çin mallarına karşı alınması gereken önlemleri de önermektedir.

TAHRAN-RİYAD ANLAŞMASI KÖKLÜ DEĞİŞİMİN HABERCİSİ

Çin Halk Cumhuriyeti’nin başarı hanesine yazılacak en önemli gelişme Pekin’in inisiyatifinde sağlanan Riyad ve Tahran arasındaki stratejik yakınlaşmadır. İki devasa petrol ülkesi İran ve Suudi Arabistan’ın yeniden diplomatik ilişki kurmaları, iki ay zarfında karşılıklı büyükelçilerini açmaları bölgemizde köklü bir değişimin önünü açacaktır: ABD ve önderliğindeki Batı’nın dördüncü nesil savaşlarına darbe vuracak. Yemen savaşını bitirecek. Suudi Arabistan-Suriye ilişkileri iyileşecek. Lübnan iç çatışmaları ve savaşlarına son verecek. Irak iç siyaseti, güvenliği ve ekonomik kalkınmasına olumlu katkılar yapacak. İsrail’in İran, yemen, Suriye, Lübnan ve Filistin konularında “daha akıllı, temkinli ve dikkatli” olmasına vesile olacak. İsrail iç siyasetinde ciddi bir kırılmaya sebep olacak. Yemen Denizi, Arap-Farisi Körfezi ve Kızıl Deniz’in güvenliği Çin ile yapılacak askeri antlaşmalarla tahkim edilecek. Bu yakınlaşma Ankara-Şam görüşmeleri ve normalleşmesi sürecine hız kazandıracak.

SIRADA ANKARA-ŞAM HATTI VAR

Bu önemli gelişme sonrasında İran Dışişleri Bakanı Şam’da ikili temaslarına başladı. Bu esnada Şam’ın Moskova’dan önemli bir heyet misafiri vardı. Önümüzdeki günlerde önce Türkiye ve Suriye Dış İşleri Bakan yardımcıları Moskova’da bir araya gelecek. Ardından iki ülkenin bakanları iki ülke diplomatik ilişkilerin normalleşmesi kararını Dünya kamuoyu ile paylaşacak. Bu süreci depremin yarattığı acı ve felaketleri suiistimal ederek ve Pekin-Moskova inisiyatifinde örülen Riyad, Tahran, Ankara, Şam hattına karşı son çırpınışlarıyla sekteye uğratmaya ve tarihi süreci tersine çevirmeye uğraşacaklar. Seçimi bu kuvvetlerin çatışması çerçevesinde de okumak halkımızın en ivedi görevi olmalıdır.