Tarım, Aşil’in topuğudur!

Yalnız gıda ve geçimle ilgili değil, her anlamda tarım, yaşamsal bir sektördür.

Bu gerçeği kısmen kavramış, kısmen ihmal etmiş;

üreticiyi sahipsiz, çiftçiyi öksüz bırakmış durumdayız.

Oysa, toprağı, suyu, doğasıyla, hayat devam etmekte;

Dünya nüfusuna her yıl Türkiye kadar insan eklenmekte;

83 milyona dayanan Türkiye’nin nüfusu ise, yılda en az bir milyon kişi artmaktadır.

İnsanlarımıza sağlıklı, temiz, “pahalı olmayan” gıdayı temin etmek zorundayız.

O arada, nüfusumuzun halen hatırı sayılır bir kısmı tarımdan “geçinmeye çalışmakta”,

Buna karşılık GSMH içinde tarımın payı -sektörel gelişmelerle- açıklanmayacak kadar düşmüş bulunmaktadır..

Tarımdan “sökün veren” kitle, “sanayi istihdamı” tarafından da emilmemektedir.

Basına da yansıdığı gibi çiftçimize 2020’de beklediği “desteğin” ancak yarısı kadar; 22 milyar TL kaynak sağlanmaktadır..

Bu olgu; Bakanlığın 2023 hedefi olan; 150 milyar dolar üretim ve 40 milyar dolar dış satım hedefini zorlaştıracaktır.

Bir zamanlar kendine yeten bir ülkeyken; Ukrayna’dan buğday, Hırvatistan’dan arpa, Brezilya’dan mısır, Kanada’dan nohut ithal etmeyi deneyimledik!

Tohum pazarının yarısını yabancılara kaptırdık, üstünlük alanlarımızdan adeta ricat ettik.

Oysa ürün deseniyle, hayvancılık zümresiyle, su ürünleri boyutuyla ve buğdayıyla, nihayet, mazot, gübre ve ilacıyla tarım, destek beklemekteydi…

Nasıl bir destek?

Arazi toplulaştırma uzantısında eğitim, sağlık, içme suyu gibi sosyal projelerle entegre şekilde ve ulusal temelde, adam akıllı bir destek!..

Çalışkan ve fedakar köylümüz bunu her şeyiyle hak etmiştir ve

Tarım, aynı zamanda iktisadi bağımsızlığımızla da ilgili bir konudur.

Böyle okunmak, böyle anlaşılmak, böyle ele alınmak ve tarım alanındaki üretici unsurlara, bankasıyla, kooperatifiyle, tam bir desteği sağlamak gerekirdi…

Kaldı ki, dünyada kalkınmış, refah içinde ne kadar devlet ve toplum varsa, mutlaka tarım alanında da etkili, yeterli, yarışmacı düzeyde konumlanmıştır.

Bizim de gelişmeyi köyden başlatmak, tarım kalkınmasını bir plana bağlamak, tarım endüstrisini güçlendirmek gibi hedeflerimiz olmalıdır.

Tarım alanında ziraat mühendislerinden azami olarak yararlanılması, kitle iletişim araçlarıyla çiftçimizin bilgilendirilmesi düşünülmelidir.

O arada gübre ve ilaçta yerli üretime önem vermeli, son yıllarda soframıza sızmaya çalışan GDO'yu (Genetiği Değiştirilmiş “ürünleri”) engellemeliyiz.

Tarım, Türkiye için Aşil’in topuğundan daha değerlidir.

Tarım, tüm boyutlarıyla sağlıklı, yeterli, güvenli gıdanın öznesi ve gelişen bir ekonominin dinamosudur; işte bu, tam olarak kavranmalıdır.

Sonuç olarak; ulusal bağımsızlığımız açısından tarım, yaşamsal bir konudur.