‘Türkiye ekseni’ ve NATO

Bir süredir Hükümet’in izlediği dış politika yaklaşımını tanımlarken kullanılan bir niteleme var: “Türkiye ekseni”. Bu yaklaşımın oluşturulmasında rol aldığı bilinen Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu üyesi ve SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, “KKTC-Azerbaycan seyahati, Türkiye ekseni ve Fidan” başlıklı yazısında, “Erdoğan, beş yıl boyunca yürüteceği diplomasi aktivizmini ekonomi ve dış politikayı birlikte ele alan bütüncül politika ile yönetecek” diye vurguluyor. “Bu vizyonun adı Türkiye Ekseni” diyen Duran, “Türkiye Ekseni, dar milli çıkarlara ya da dominasyon arayışına dayanmıyor. Aksine kapsayıcılığı, barışı, hakkaniyetli paylaşımı ve karşılıklı menfaatleri temel alıyor. Açılımları ve yeni işbirliği hamlelerini içeriyor.” diye yazıyor. Duran, Hakan Fidan ve MİT Başkanlığına getirilen Kalın’ın “bu vizyonun hayata geçirilmesinde hem stratejik hem de taktik anlamda kritik roller üstleneceğini” savunuyor. (Sabah, 13 Haziran 2023)

HEDEFLERLE GERÇEK ARASINDAKİ FARK

AK Parti’nin seçim beyannamesinde de Türkiye ekseninden şöyle bahsedilmişti:

“Türkiye Yüzyılı'nda dış politika, güvenlik ve savunma alanlarındaki millî önceliklerimizi üç stratejik kuşakta hayata geçiriyoruz. Bir; çevremizde barış, istikrar ve refah kuşağı inşa edeceğiz. İki; kıtasal açılımlarımızı yeni hamlelerle kurumsallaştıracağız. Üç; daha adil bir küresel düzenin kurulmasına öncülük edeceğiz. Bu üç kuşaktaki politikalarımızı da çok boyutlu ve çok yönlü bir diplomasi yürüterek Türkiye eksenini kuracağız. Ülkemizin etrafında bir barış, istikrar ve refah kuşağı tesis etmek ana hedefimizdir. Bu doğrultuda komşu ülkelerle ve bölgelerle ilişkilerimizi, iyi komşuluk ilkesi ve uluslararası hukuk çerçevesinde yürüteceğiz.”

Peki, kimilerinin “Ne Doğu ne Batı, Türkiye ekseni” diye tarif ettiği bu yaklaşımda yukarıda açıklanan bu iddialı hedeflere uygun bir strateji izleniyor mu?

Mesela, Suriye ile normalleşme görüşmelerini ABD, Rusya, İran ve Çin ile ilişkilerde bir pazarlık meselesi olarak ele almak, “çevremizde barış, istikrar ve refah kuşağı oluşturma” hedefiyle nerede örtüşüyor? Daha önemlisi, ABD’nin küresel hedeflerinin uygulaması olan NATO’nun genişlemesine destek politikasıyla, “daha adil bir küresel düzenin kurulmasına öncülük etme” hedefi arasında herhangi bir uyumdan bahsedilebilir mi?

İlan edilen hedeflerle uygulama arasında bir çelişki olduğu çok net görülüyor.

“Rusya için ABD’yi, ABD için Rusya’yı kenara atamayız” şeklinde ifade edilen, hatta “aralarındaki çatışmalar bizim önümüzü açıyor” görüşüyle desteklenen “dans politikası”, öve öve bitirilmeyen bu “Türkiye ekseni”nin uygulaması oluyor.

DÜNYADAKİ SAFLAŞMADA NEREDEYİZ?

Türkiye ekseni yaklaşımı, dünyadaki gerçek saflaşmayı ve Türkiye’nin buradaki konumunu es geçiyor. Şunu bir kez daha vurgulayalım: Dünyada, ABD merkezli tek kutupluluğun sona ermesiyle yeni bir uluslararası düzenin oluşum sancıları yaşanmaktadır. Herkesin de kabul ettiği çok kutuplulaşma, önlenemez bir süreçtir. Ancak ABD, küresel tahtından indirilmeyi beklememekte, süreci mümkün olduğu kadar geciktirmek için dünya çapında savaşı yaymak dahil her türlü emperyalist müdahaleyi hayata geçirmeye çalışmaktadır. Bu koşullarda ABD saldırganlığını önlemek için gelişen dünya ülkelerinin önünde ortak çıkarlarda buluşmaktan başka seçenek yoktur. Bu nedenle, BRICS, Kuşak ve Yol Girişimi gibi büyük çaplı ortaklıklar ve Afrika, Asya, Latin Amerika’daki bölgesel örgütler giderek birbirleriyle eşgüdüme doğru yönelmektedir. Washington’un başta Suriye ve Doğu Akdeniz olmak üzere birçok cepheden sıkıştırdığı Türkiye’nin önünde de, Atlantik tehditlerini bertaraf etmek için gelişen dünya ülkeleri cephesinde kararlı bir şekilde yer almak dışında seçenek yoktur.

“Türkiye ekseni” pratikte bu koşullarda NATO’culuğun ve Batı sistemine bağlılığın örtüsü olarak işlev görmektedir.