Türkiye’nin önündeki dış politika gündemi

Yerel seçimler bitti. Çoğu kişinin beklemediği bir tablo ortaya çıktı. AK Parti’nin büyük oy kaybıyla yaşadığı ağır yenilginin, içeride olduğu kadar dışarıda da yansımaları olacak. Özellikle Türkiye’ye yönelik güvenlik tehditleri açısından. Bu yazıda, Türkiye’nin önündeki güvenlik tehditleri, yapılması gerekenler ve seçim sonuçları arasındaki ilişkiyi değerlendirmeye çalışacağız.

YENİLGİDE BİR NUMARALI ETKEN

En önemli dış politika konusu ABD ile ilişkiler. Masadaki en hassas başlık ise ne F 16’lar ne de karşılıklı ticaret konusu. Türkiye açısından esas mesele ABD’nin PKK’ya desteği. AK Parti ise bu konuyu diğer meseleler arasındaki başlıklardan biri sayıp, esas olarak Washington’un sıcak para musluklarını açmasına odaklanan bir çizgi izliyor. 2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra benimsenen bu ekonomi politikası, AK Parti’nin yerel seçimlerde kaybetmesinde tek değil ama bir numaralı etken oldu.

Peki bu politikanın, iddia edildiği gibi Türkiye ekonomisinde herhangi olumlu bir sonucu oldu mu? Mehmet Şimşek, “notumuz arttı” diyor ama ekonomi uzmanlarına göre bu politikanın herhangi bir getirisi olmadı, beklenen düzelme ufukta da görünmüyor.

ABD’YE YARAYAN EYLEMLER

Sıcak para için uluslararası finans oligarşisinden medet uman, Erdoğan’ın “kabullendik” diye itiraf ettiği politika bütünsel bir paketin parçası. Türkiye’yi üretimden koparan, krizin yükünü üreticilerin sırtına yıkan bu politika, Turgut Özal’dan beri “dünya ile bütünleşme” diye tarif ediliyor. Sonuç, uluslarası finans baronlarına teslimiyet. Bu yola girince, iç ve dış politikada bir paket programı da kabul etmiş oluyorsunuz. Bu durum, Türkiye’nin ihtiyaçları için hem ekonomide hem de dış politikada atılması gereken zorunlu adımlarla çelişiyor.

Paketteki en önemli başlık olan NATO ile uyum, dış politikanın bütününe büyük ölçüde yön veriyor. ABD’nin, gelişen dünyaya karşı açtığı savaşta en etkili aracı olan NATO’nun genişlemesine verilen destek, Türkiye’ye karşı Ege ve Doğu Akdeniz’den kaynaklanan tehdidin ağırlaşmasına yol açtı. NATO ve ABD ile uyum nedeniyle, Yunanistan’ın haksız taleplerine karşı Türkiye’nin milli menfaatlerini koruma kararlılığını ortaya koyan eylemlerden geri adım atıldı. Dahası, Türkiye ile Rusya’nın ortaklaşa barış içinde kalmasını sağladığı Karadeniz’de, huzuru ortadan kaldıracak NATO girişimine dahil olundu. Romanya’da kurulacak NATO’nun Karadeniz Üssü, Türkiye’nin sadece Rusya ile ilişkilerini bozmakla kalmayacak, Irak’tan, başlayıp Suriye’den Doğu Akdeniz’e, Ege Denizi’nden Balkanlara ve Karadeniz’e kadar uzanan ABD askeri kuşatmasında yeni bir halkanın kurulmasına yol açacak.

NATO ve ABD politikasıyla, “yerli ve milli” iddiası çöktü, bu da AK Parti’nin ağır seçim yenilgisinde belirleyici etkenlerden oldu.

BÜYÜK ZAAF

ABD’nin PKK’ya desteği konusunda ise, seçimler öncesine daha geri bir noktada bulunuyoruz. NATO’nun sözde demokrasisine bağlılık nedeniyle PKK’nın siyasi uzantısına karşı yasal tedbirler uygulanmadı. PKK’nın yasal partisi, bu koşullarda CHP eliyle yerel seçimlerde büyük kentlerde rant ortağı haline getirildi. AK Parti, PKK/DEM’in ikiz kardeşi, Ortaçağ gericiliğinin ve bölücülüğün birleştiği Hüda-Par’ı kuyudan çıkararak, bölücülüğe nefes aldırdı.

DEM ve Hüda-Par’ın meşrulaştırılması, Türkiye Cumhuriyeti devletini zaafa uğratıyor. HDP’yi kapatmayan, terör örgütünün başka isimle yasal parti kurmasına izin veren devlet, kendi ayağına kurşun sıkıyor.

AĞIRLAŞAN TEHDİTLER

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 9 Mayıs’ta Washington’da ABD Başkanı Biden ile görüşeceği açıklanmıştı. Erdoğan, Biden’ın karşısına bu seçim sonuçlarının ardından daha zayıf bir şekilde oturmuş olacak. Ama şunu da belirtelim, Biden’ın da bir ayağı çukurda. Gazze, Ukrayna savaşı gibi akut krizleri kendi lehine sonuçlandırmak, Çin ile mücadele gibi uzun vadeli sorunlara odaklanmak zorunda olan ABD’de, neocon/siyonist takım, Biden’ın şahsında iktidarı kaybetme riski ile karşı karşıya. Fakat şunu unutmayalım, Biden kaybetse Trump kazansa da herşey birden bire değişmeyecek. Ağırlaşan ABD tehditlerini bertaraf etme görevi, Türkiye’nin önündeki en önemli gündem.