27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Görevimiz Tehlike’ Turandot ve aklayıcılar

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Yaz sezonunun en iddialı filmlerinden, sinemalarımızdaki gösterimi devam eden “Görevimiz Tehlike-5” (Mission Impossible - Rogue Nation), seriye bağlanmış bir serüven olarak 1970’li yılların ünlü televizyon dizisinin ruhundan çok uzakta kalan, tümüyle hıza dayalı baş döndürücü bir Hollywood aksiyon örneği. Siz bakmayın yere göğe konulamadığına... Kulaklarımızda yer etmiş ünlü tema müziği de olmasa herhangi bir bölümünü estetik açıdan “Cehennem Silahı” ya da “Zor Ölüm”ün herhangi bir bölümünden ayırt etmek nerdeyse imkansızlaşacak ve sırtını dur durak bilmeyen bir tempoya dayamış vasat maceralardan hiçbir farkı kalmayacak “Görevimiz Tehlike-5”in. İç içe geçmiş istihbarat örgütlerinin birbirlerine kazık atma çabaları, ikili mi üçlü mü oynadığı kolayca kestirilemeyen ve kontrolden çıkmış ajanlar, İngilizler, Amerikalılar, suikastler, ihanetler, kumpaslar, sahte dostlar, Tom Cruise’un karizması, Rebecca Ferguson’un güzelliği falan derken bir çırpıda tüketilen bir film var karşımızda. Öte yandan, öyküsünün bir yanıyla önümüzde ilginç bir manevra alanı açtığı da söylenebilir... Eleştirmenlerimiz fark etmemiş ya da üstünde durma gereği duymamış olsa da Avusturya başbakanına suikast sahnelerinde Puccini’nin ünlü “Turandot” operası boş yere uzun uzun gösterilmiyor kuşkusuz ki. Tamam, filmin yapımcıları arasında Çinliler de var ve varlıklarını böylesi bir vurguyla belli etmek istemiş olabilirler ama bunun ötesinde de bir anlamı var “Turandot”un. Öyle ki buradan hareketle “Görevimiz Tehlike-5”e bir “bilmeceler bütünü” olarak da bakmak mümkün. Puccini’nin Çin kültürüne ilgisinden doğan klasik yapıtta herkesin herkese oyun oynaması gibi 2015 yapımı Christopher McQuarrie imzalı filmde de kimin eli kimin cebinde, kim kimle ittifak halinde belli değil. Tıpkı dünyada, Ortadoğu’da, Türkiye’de olduğu gibi... Örneğin ABD-AKP-PKK üçgenindeki ilişkilere bakın, “filmi” daha iyi anlarsınız! “Turandot” isminin “Turan’ın Kızı” anlamına geldiğini de belirteyim ve “Görevimiz Tehlike-5” açısından “Hollywood filmlerinin sonunda mutlaka ABD kazanır” prensibinin değişmediğini söylemekle yetineyim. Fakat isterseniz “Turandot” konusunda Puccini’yle yetinmeyip, Brecht’e de uğrayalım... Çünkü orada final çok daha farklı!
KOKUŞMUŞ SARAYLAR VE YASAKLI ADAMBrecht, “Galilei’nin Yaşamı”nda “aklın aydınlanan sabahı”nı anlattığını, “Turandot ve Aklayıcılar Kongresi” adlı yapıtında ise “aklın akşamını” ele aldığını vurgular. Elimde Sezer Duru çevirisiyle Kaynak Yayınları’nın 1986’da bastığı ilk nüsha var ve Brecht’in “tui”leri yani “aklayıcı entelektüelleri” anlattığı bu tiyatro yapıtının günümüz Türkiyesi açısından çok önemli olduğunu bir kez daha fark ediyorum. Yalnızca 1950’lerin yozlaşmış SSCB’si açısından değil, “haksızlığın kol gezdiği” her ülkede ve dönemde tepeden tırnağa çürümüş iktidarları, sarayları “aklamaya çalışan” aydınlar açısından çağlar üstü bir değeri var “Turandot...”un. “Görevimiz Tehlike-5”te ve Puccini’nin operasında olduğu gibi “bilmeceler”le doludur Brecht’in oyunu da ama pencereden bakan kadının “Yasaklı Adam başkente 150 mil uzakta!” diye bağırmasıyla çözüm de kolaylaşır. Çünkü ok yaydan çıkmıştır bir kez ve nihai soru, “Tui’misiniz, yoksa Yasaklı Adam mı?” halini almıştır. Kısacası, “aklın akşamı”ndan “aklın aydınlanan sabahına” geçiş mümkündür ve kim ne kadar aklamaya, beyazlatmaya, korumaya çalışırsa çalışşsın kokuşmuş saraylar ve sistemler yıkılmaya mahkumdur. Hollywood filminden başladık, günümüz Türkiyesinden çıktık... İsterseniz “Turandot ve Aklayıcılar Kongresi”nden bir bilmeceyle bitirelim: “Köpeğiniz size her sabah ‘pirzola nerede...’ diye sorarsa, ne kadar zaman tutardınız onu yanınızda?”