29 Nisan 2024 Pazartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Diyarbakır Halk Musiki Cemiyeti’ni kurdu-2

Diyarbakır Halk Musiki Cemiyeti’ni kurdu-2
A+ A-

Geçen hafta meslek yaşamına nasıl başladığını anlattığımız, Atatürk’ün ‘Şark Bülbülü’ dediği Celal Güzelses’in türkü serüvenine devam ediyoruz.

Diyarbakır’daki memuriyeti sırasında Halkevi’nde Musiki Kolu Şefi olan Güzelses, 22 Haziran 1943 tarihinde birkaç arkadaşı ile birlikte "Diyarbakır Halk Musiki Cemiyetini" kurar. Yedi yıl cemiyette onun başkanlığında, arkadaşlarıyla birlikte çalışmalar yapar.

Cemiyet, Elazığ, Mardin, Malatya, Bingöl, Bitlis, Erzurum, Muş, Siirt ve Batman’da konserler verir. Bu konserler çok ilgi görmüştür.

Celal Güzelses, Ziya Gökalp Lisesi ve Sanat Enstitüsü'ne haftanın iki günü giderek talebelere İstiklal Marşı ve Onuncu Yıl Marşı’nı öğretir, haftanın belli günlerinde saz, söz ve nota çalışmaları yaptırır.

EMEKLİLİK VE MÜEZZİNLİK

1950 yılında Diyarbakır Özel İdare Kalemi’nden emekli olur. Bu arada kendisini tamamen musikiye verir ve hocalarının yanında bilgisini artırmaya çalışır.Başkanı olduğu Diyarbakır Musiki Cemiyeti’nde talebelerini yetiştirmekle ve konserlerle ilgilenir.

1956 yılında ve daha önceleri müezzinlik yaptığı Ulu Camii'nin baş müezzinliğine müracaat eder, kabul edilir göreve başlar.

ANKARA'DA SON KONSER

Yıl 1958. Ankara'da çeşitli fakültelerde okuyan öğrenciler "Diyarbakır Gecesi" düzenlemişler ve Celal Güzelses’i de, "Saygıdeğer Celal Ağabeyimiz, sizi gecemizde görmek, bizler için en büyük bahtiyarlık olacaktır. Bizleri öksüz bırakmayacağınızdan eminiz. Hürmetle ellerinizden öperiz" yazılı bir telgraf ile geceye davet ederler. Kendisi rahatsızdır. Fakat bu duygulu telgraf onu çok duygulandırır ve arkadaşlarına Ankara'ya gideceklerini haber vererek hazırlanmalarını ister.

Oğlu Erdem Güzelses, "Baba sen rahatsızsın, hava ve yol koşulları müsait değil gidemezsin" der. Celal Bey, "Telgrafı iyi okudun mu? Hatırladığım kadarıyla sen öğretmen falandın değil mi? Hiç okuduğunu anlamayan, hissetmeyen öğretmen olur mu? Bir daha oku" der. Erdem'in yüzü kızarır ve başını önüne eğer, cevap vermez. Celal Bey devamla "Ankara'da yüzlerce Diyarbakırlı okuyor, bin bir türlü meşakkate katlanıp yarı aç yarı tok okuyup memlekete faydalı olmak isteyen bu genç evlatlarımız beni çağırıyor. Ben gitmezsem onların durumları ne olur, bunu hiç düşündün mü? İhtiyaçları için gece yapıp geliriyle tahsillerine devam edecekler" der ve müzisyen arkadaşı Hüsnü İpekçi ile beraber daha sonra Ankara’ya hareket ederler.

Hava çok soğuktur. Sahnede terleyen, gece bitiminde çok soğuk bir havada otele dönmek için bekleyen Celal Güzelses üşütür. Otele dönünce hemen yatağa girer. Ertesi gün radyoda programı vardır.

Sabah kalkıp radyoyu açtıklarında bir anons duyarlar: "Diyarbakır'dan Ankara'ya misafir olarak gelen Celal Güzelses bu akşam Yurttan Sesler Programı'na konuk olacaktır." O arada Muzaffer Sarısözen arayarak bir araba gönderip kendilerini aldıracağını ve devlet konservatuarında programdan evvel sohbet etmek için beklediğini bildirir. Araba ile davet edilen yere giderler. Sarısözen ile biraz sohbet ettikten sonra akşam için deneme yaparlar. Celal Bey, Hüsnü İpekçi'den bir muhalif makam geçmesini ister. Celal Bey okur ama sesi ses değildir. Orada bulunan Aliye Akkılıç, Nezahat Bayram, Saniye Can ve Muzaffer Akgün şaşkın bir şekilde Celal Bey'e bakarlar, çünkü Celal Bey’in sesi bu ses değildir.

Akşam program için radyoya giderler. Canlı yayın başladığında Hüsnü İpekçi kemanıyla bir uzun hava taksimi yapar. O sırada herkes nefesini tutmuş Celal Bey'e bakmaktadır. Çünkü Celal Bey'in hasta olduğunu ve sesinin çok kısık olduğunu bilmekteler. Taksim bitince Celal Bey aslı Kürtçe olan "Gül ektim evlek evlek, Dadandı kara leylek, Yazı beraber geçirdik, Kışın ayıracak felek" uzun havasını sanki hasta kendisi değilmiş gibi çok güzel bir şekilde okur ve ardından diğer eserleri icra ederek programını başarı ile bitirir. "Bu nasıl oldu?" diye sorunca Celal Güzelses, Hüsnü İpekçi’ye dönerek hafif tebessümle "Sen taksim geçerken ben içimden şeyhime yalvararak beni mahcup etmemesini diledim ve dileğim yerine geldi, hepsi bu kadar" diye cevap verir.

Celal Güzelses, 14 türküyü derler ve 67 türküye kaynak kişi olur.

Celal Güzelses 1 Şubat 1959 günü vefat eder.

*Bu bilgiler için REPERTÜKÜL sitesinden yararlanılmıştır.
Son Dakika Haberleri