08 Mayıs 2024 Çarşamba
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Neşe Dilekçioğlu Aydınlık'a konuştu:Türkülerdeki müstehcenlik sansür edilemez

“Köy yerinde bu türkü söylenirken bu açık sözleri okuduğunda hiçbir köylü kadın “aboo” diye tepki göstermiyor. Mesela “Gaydırı gubbak Cemile”de, Ege türkülerinde de vardır o müstehcenlik kimse de umursamaz.

Neşe Dilekçioğlu Aydınlık'a konuştu:Türkülerdeki müstehcenlik sansür edilemez
A+ A-
Emine Sağlam AKFIRAT

TRT sanatçımız İbrahim Can ile birlikte, TRT sanatçısı Neşe Dilekçioğlu ile, radyo sınavlarıyla birlikte türkü okuma hakkını nasıl elde ettiğini, geçen hafta barkodunu verdiğimiz “Eldivan’ın Kirazı” türküsünün derleme sürecini ve türkülerin sözlerinin neden değiştirildiği konularını konuştuk. Gelin ayrıntılarını birlikte dinleyelim…

Radyo sınavından sonra kurs eğitiminiz yeterli oldu mu?

Çok başarılı bir kurstu. Hocalarımız bir yıla, beş yılı sığdırdı. Sıkıştırılmış bir konservatuar kursuydu. Sabah saat 09'da başlıyor, aralıksız akşama kadar sürüyordu. Bence yeterliydi. O kurs döneminden çok iyi türkü söyleyen, derleyen, notaya alan sanatçılar çıktı. Yaşar Aydaş'ın bunda çok etkisi vardır. İller arası yarışta gibiydik. Ankara, İstanbul, İzmir sanatçıları…Yaşar Aydaş kursun dışında bize özel dersler de verirdi. Hafta sonu dershaneye giderdik.

TRT'nin ilk yayın yaptığı yerde kurs görüyorduk. Fakat şöyle çok enteresan bir durum vardı. Kursta, sanki devlet dairesinde memurmuşum duygusunu yaşadım. Çünkü bize her ay 900 tl para veriyorlardı. İyi de bir paraydı. Ayrıca TRT'nin yemekhanesinden yemek yeme hakkı verdiler. Yemekler de muhteşemdi.

Neşe Dilekçioğlu Aydınlık'a konuştu:Türkülerdeki müstehcenlik sansür edilemez - Resim: 1

1981 DÖNEMİNİN YETİŞTİRDİĞİ ÜNLÜLER

Kurs bitti, tekrar sınava mı girdiniz?

1981 yılında kurs bitti. 12 Eylül darbesi yeni olmuştu. Son sınava kadar da 7-8 sınavdan geçtik. Kazandıktan sonra hemen yetiştirilmek üzere ses ve saz sanatçısı sınavı açıldı ve eğitime geçildi. Eğitimden sonra oryantasyon, uyum, mikrofon sınavlarına girdik. O zamanlar itiraz etmek isteyenler için sınavların kaydı yapılıyordu. Şimdi kayıt yapılmıyor.

Sizin döneminizde TRT’nin yetiştirdiği sanatçılardan kimleri sayabilirsiniz?

1981 dönemi eğitiminden çok sanatçı çıktı. Biri İbrahim Can’dır. Kendisini çok takdir ederim. Sümer Ezgü, Gülşen Kutlu, Canan Başkaya, Emine Koç…. Bizi öyle bir yetiştirdiler ki, derleme, notaya alma, halk edebiyatı, çok yönlü bir eğitim aldık. Mesela bir türkü okunduğunda hemen notasını yazabilecek şekilde yetiştirildik. Konservatuvarda beş yılda öğrettiklerini bize bir sene içerisinde öğrettiler. Hatta “Ateşim yanmadan tütünüm biter” türküsünü kurs döneminde notaya aldım.

Radyoda ilk hangi türküyü okudunuz?

Bizi hemen mikrofon karşısına geçirmediler. Uzun bir müddet ablalarınızı, abilerinizi dinleyin dediler. Bir tane türkü okumak için Yaşar Aydaş’ın gözünün içine bakardık. Kulağımız iyice türküye yatkınlaştıktan sonra denetimden geçerse, Yurttan Sesler Korosu’nda bir türkü okuma hakkı veriliyordu. Sadettin Gölhan rahmet olsun, Halk Müziği Müdürümüzdü. Herkes mikrofondan bir türkü okuyacaktı. Ben de Adana türküsü “Kalenin üstü direk, nidem nidem nideyim; suyu nerden indirek, garibem ben yâre gideyim”i okudum.

Saadetin Hoca yanıma geldi, “Seni dinledim, olmamış biraz daha çalışman gerekir. Bir daha dene, bir daha gir” dedi. “Olur hocam, tekrar çalışırım” dedim. Tam çıkarken, gel bakayım otur şuraya dedi. “Defalarca dinledik. Aferin sana. Çok çalış, onlar senden bir adım önde. Bol bol türkü dinle” dedi. O zaman basmalı teypleri vardı. Rahmet olsun Mustafa Özgül Hoca “al bununla çalış” diye vermişti.

SANAT MÜZİĞİ İLE HALK MÜZİĞİNİN FARKI

Sizi türküye çeken halkın yaşadıklarını bütün duygularıyla ezgilerle anlatılması mıydı?

Olabilir. Zaten türküler halkın yaşamından ortaya çıkmıştır. Belki halk müziğini seçme nedenim de bundan kaynaklanıyordur. Türk Sanat müziğinde örneğin;

“Dün kahkahalar yükseliyorken evinizden

Bendim geçen, ey sevgili, sandalla denizden” tamam güzel bir aşk şarkısı.

Ama;

“Bitlis’te beş minare (Beri gel oğlan beri gel),

Yüreğim dolu yâre (Beri gel oğlan beri gel),

İsterem yanan gelem (Beri gel oğlan beri gel),

Cebimde yok beş pare (Beri gel oğlan beri gel)” türküsü ne diyor?

Yani parasızlıktan sana gelemiyorum demenin güzelliğiyle, “Bendim geçen, sandalla denizden ey sevgili” arasındaki fark beni farklı etkilediği için, halk müziğini seçtim. Türkünün sözlerine bakarsanız “Eldivan’ın kirazı dosta gider birazı”… Buradan şuraya gelmek istiyorum. Çok güzel bir nokta yakaladım bu sözlerden. Halktan daha namuslu bir anlayış olamaz.

Ayrıca çeşitli gerekçelerle türkülerin sözleri ile çok oynandı. Örneğin, “Öte git kötü gelin kemiklerin batıyor” ya da Karadeniz atışmalarında “Dam üstünde çul serer, tombul tombul memeler.” Çok fazla bunun gibi müstehcen türküler var. Bu yanlış diye üzerini karalayıp değiştirmek olur mu? Olmaz!

HALKTAN DAHA MI NAMUSLUSUNUZ?

İ. Can. Anadolu'da tarih boyunca Göbeklitepe'den gelen kültürde aşk var, acı var, sevgi var. Ama cinsellik de var.

Tabi… Köy yerinde bu türkü söylenirken bu açık sözleri okuduğunda hiçbir köylü kadın “abo” diye tepki göstermiyor. Mesela “Gaydırı gubbak Cemile”de, Ege türkülerinde de vardır o müstehcenlik, kimse de umursamaz.

Ama türkü denetime gittiğinde, bunlar yanlış deyip, kendi ürettikleri sözleri türkülerin arasına iliştirirlerdi. Nejat Birdoğan hocamız bu duruma çok kızardı. Aramızda konuşurduk hep… Halktan daha namuslu musunuz kardeşim siz. Halka ahlaksız diyorsun o zaman. Türkülerini okuyorsun. Üstelik halkın yarattığı bir değeri değiştiriyorsun ve daha kötüsünü yapıyorsun.

İ.Can Bizim oraların türküsü “okşadı yanağımı, kırıldı dişim” diyor mesela. Bu türkünün sözlerini değiştirmişler. Değiştirilmiş hali daha kötü ya, “okşadım yanağını” deyince kadına şiddet anlaşılıyor. Türkünün orijinali ise, “Dişledim yanağını, kırıldı dişim”. Burada da kadının yanağı o kadar güzelmiş ki dişlemiş ve kırılmış dişi. Çok güçlü bir ifade var burada. İfadeyi güçlendirmek için yanağını demir gibi anlatmaya çalışıyor.

DERLEDİĞİ TÜRKÜ SANATÇININ SERMAYESİ

Derleme konusuna devam edelim mi?

Devam edelim. Azerbaycan'a gittiğimde oradan da türkü derledim. Derlediğim diğer türküler şöyle, “Güvercin başlı gelin”, “Ejder emmi”, “Aygız sen Haralısan”, “Beyaz geceler”, “Bilmem feleğin kastı ne?”, “Kız saçların, saçların”.

“Beyaz geceler” türküsünü rahmet olsun Nuray Hafiftaş okudu. Müşerref Akay, Selma Geçer de okudular. Derlediğim türkünün şöyle bir anısı var. Zafer Gündoğdu'nun bayram programında Beyaz Geceler türküsünü okudum. Türküyü Belkıs Akkale istemişti. Kendisini çok da severim ama vermedim. Niye vermedim, biraz kıskançlık mı yaptım acaba?

İ.Can: Muhakkak yapmışsındır.

Yaptım. Ama nedeni var. Beni daha yeni çıkış yapıyorum. Bu türküyü yakalamışım. O senin dediğin teypte sürekli dinlemişim. Otur notasını yaz, sözlerini yaz. Çünkü türkü Azerbaycan dili farklı olduğu için sözlerini de yazarken dikkatli olmak gerekir.

İ.Can: Genç bir sanatçının derlediği türkü, onun sermayesi oluyor. Sanatçıların türkülerini başkası okumazdı.

O kadar uğraşmışım, emek vermişim biraz saygı duyulmalı.

Hatta Almanya'da çikolata yapımcıları Eldivan’ın kirazını tercih ediyor. Çünkü Eldivan’ın kirazı beyaza yakın bir kırmızı ve serttir. Çikolatanın arasına girdiği zaman erimez.

NEŞE DİLEKÇİOĞLU’NUN MEŞHUR ETTİĞİ TÜRKÜ

ATEŞİM YANMADAN TÜTÜNÜM TÜTER

Ateşim yanmadan tütünüm tüter (ah)

İrem bahçasında bülbülller öter

(Ey) bana bir iş oldu ölümden beter (ah)

Bağlantı:

Kalmadı sabrı tahammül ağlarım her gün

Yarın hak divanında söylesem bir gün

Aşkın kemendini daktı boynuma (ah)

Felek komaz gidem kendi yoluma

Geyin urbaların gel gir koluma (ah)

Yöresi: Antakya

Kaynak Kişi:

Sıdıka Şerbetçi

Derleyen

Ankara Devlet Konservatuarı

Notaya Alan:

Neşe Dilekçioğlu

Makamsal Dizi: Mahur

Konusu-Türü : Aşk-Sevda

Ses Genişliği: 10 Ses

Neşe Dilekçioğlu Aydınlık'a konuştu:Türkülerdeki müstehcenlik sansür edilemez - Resim: 2

"Bu hafta türkümüzü huzur veren sesiyle iş insanı, sanatçı İsmail Işık yorumladı..."

Neşe Dilekçioğlu Aydınlık'a konuştu:Türkülerdeki müstehcenlik sansür edilemez - Resim: 3

İsmail Işık Çankırılı, Ankara’da doğdu. ODTÜ inşaat mühendisliği bölümünü bitirdi. ODTÜ Türk Halk Bilimi Topluluğu Halk Müziği başkanlığı yaptı. Folk-Tur (Folklor Araştırma Turizm ve Eğitim Derneği.) kurucusu olup Nida Tüfekçi ve Coşkun Güla ile Ankara’da çalıştı. Çeşitli gruplarla bağlama eserleri icra etti. TV programlarına konuk solist-bağlama olarak katıldı.

Neşe Dilekçioğlu Aydınlık'a konuştu:Türkülerdeki müstehcenlik sansür edilemez - Resim: 4

İLLA Kİ KİRAZIN BİRAZI DOSTA GİTMELİ

Geçen hafta yayınladığımız “Eldivan'ın kirazı” türküsünün derleme sürecini anlatabilir misiniz?

Tabi… Bu türkünün kaynak kişisi Ramazan Sarıca benim çocukluğumu, bebekliğimi bilir. Köy Enstitüsü mezunudur ve öğretmendir. Çok aydın, halk oyunlarını bilen; zaten Köy Enstitüleri öyle yetiştiriyor biliyorsunuz. Türkü okuyabilen, bağlama çalabilen, mandolin çalabilen bir insan. Eniştem de askerde rahmetli deniz astsubayıydı. Onun arkadaşıydı. Çocukken o okuduğunda dinlerdim Çankırı türkülerini. O benim idolümdü. Okul tatillerinde, bayramlarda Çankırı'da köye gittiğimizde hep onu dinlerdim. Yıllar geçti… Ben radyo sınavını kazanınca bize sürekli türkü derleyin ve derlemeye de yörenizden başlayın demişlerdi.

Ben de Ramazan abiye gittim ve “Hani çocukken bana okuduğun türküler vardı ya. Repertuarla o türküler yok. Bana tekrar birkaç okur musun” dedim. “Hayhay” dedi. “Gel bakalım, otur karşıma sana çalıp, okuyayım” dedi. O çaldı söyledi ben de kaydettim hepsini.

Eldivan’da kiraz çok mu?

Eldivan’ın kirazı meşhurdur. Türküdeki gibi diyor ya, “Eldivan'ın kirazı

Dosta gider birazı”. Bizde öyledir, bahçeye girersin, sahibi istediğini̇ al, ye ve götür der.

Ramazan Bey “Eldivan’ın kirazını” türküsünün hikayesinden bahsetti mi?

Bahsetmedi ama türkülerde ilk iki mısra son ikiye ne kadar hazırlık için olsa da bir coğrafyayı çerçeveliyor. Şimdi Eldivan’ın kirazını sorduğunda “Kiraz çok mudur?” diye. Evet diyor. Niye?

İ. Can: Çünkü aşk orada geçiyor. Kiraz toplayan iki sevgili var. Derdini orada birbirlerine anlatabiliyorlar. Karadeniz'de de aynıdır. Gelin fındığı “dalda fındık kalmasın” diyerek toplar.

Türkünün başka bir kıtasında da “dosta gider birazı” diyerek oradaki paylaşımı anlatıyor. Gerçekten de festival alanında çok gittim ve gördüm. Belediye başkanı gelen konuklara kasalarla kiraz gönderdiğini biliyordum. Diğer sözleri de “Üzüm koydum sepete, yar oturur tepede. Öyle bir yar sevdim ki şan olsun memlekete” diyor. Üzüm de var ama kiraza daha çok önem verilir türkülerde.

Türkü Aydınlık Neşe Dilekçioğlu