09 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Süleyman Şenel, Aydınlık'a konuştu 3: 'Nida Tüfekçi, ununu elemiş ama eleğini duvara asmamıştı'

Usta sanatçı Nida Tüfekçi'yi anlatan Şenel, 'Hayat dersleri, öğrenci dimağının en diri olduğu zamanda bir baba tavrı ve tavsiyesi ile aktarıldığında, ömür boyu akılda taşınacak bir bilgiye dönüşür. Nida Tüfekçi, bilgi vermeye ilave olarak bunları yapardı' dedi

Süleyman Şenel, Aydınlık'a konuştu 3: 'Nida Tüfekçi, ununu elemiş ama eleğini duvara asmamıştı'
A+ A-
EMİNE SAĞLAM AKFIRAT

TRT sanatçımız İbrahim Can ile birlikte İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Sanatçı Öğretim Görevlisi, araştırmacı, yazar Dr. Süleyman Şenel ile söyleşimize Kastamonu’dan bir mahpushane türküsü ile devam ediyoruz. Değerli hocamız bize, Devlet Konservatuvarında öğretim üyeliği yapmış, TRT sanatçısı, Türk kültürüne katkılarıyla halk müziği dünyasında adından tarihe yazdıran, hocaların hocası, usta sanatçı Nida Tüfekçi’yi anlattı. Kastamonu ile sahil kültürünü ve özelliklerini hocamızdan izleyelim.

Süleyman Şenel, Aydınlık'a konuştu 3: 'Nida Tüfekçi, ununu elemiş ama eleğini duvara asmamıştı' - Resim: 1

  • Nida Tüfekçi, Yücel Paşmakçı ve sizde iz bırakan diğer hocalarınızdan küçük anılar aktarabilir misiniz? Nida Tüfekçi ile başlayalım mı?

Nida Bey, talebelerinin aklında, şuurunda ulaşılmaz bir bilgi kaynağı, ayaklı bir kütüphane, canlı bir “arşivist”ti. Biz talebeleri, onu, öncelikle bir eğitimci-sanatçı olarak tanıdık. Sanat hayatında çok çeşitli görevlerde bulunduktan sonra çok sevdiği eğitimcilik hayatını tercih etmiş, ununu elemiş ama eleğini duvara asmamıştı. Çok yoğun çalışırdı, çok yorgun olurdu ama şikayet etmezdi. Sanki ülkemizin halk müziği adına bütün sorunları ve çözüm yolları ona çıkar, ona sorulur ve ondan gelen görüşler ve yanıtlar da değişmez bir kural gibi algılanırdı. Hatta üzerinde günlerce konuşulurdu da. Nida hocamız bu durumdan memnundu sanki. Bir ayağı daima TRT'deydi, oradan hiç kopmadı. Bazen de kafası çok karışık olurdu; çünkü idarecilik yapıyor, haftada yetmiş saat bağlama, solfej, halk müziği bilgileri vd. derslere giriyor ve hocası olmayan dersleri de üstleniyordu. Her bölümde dersi vardı ve gerek idarecilik alanında gerekse de kendi mesleki alanında pek çok işe yetişiyordu.

  • Sert karakterli miydi?

Topuk sesinden tanırdık gelişini. Otoriter bir insandı, ama talebelerine karşı çok şefkatli, koruyucu, altın kalpli bir insandı. Herkes, adeta bir ailesi olduğunu unuturcasına 7/24 ondan bir şeyler beklerdi. Böylesine zor bir hayatı olan Nida Tüfekçi, tecrübeli bir eğitimci olarak derslerimize girdiğinde, onu sömürmek de biz talebeleri için vazgeçilmez bir amaç olurdu adeta, yarışırdık arkadaşlarla. Hocamız da derslerimizi keyifli hale getirmek için doğal öğretim yöntemlerini tercih eder, bilgi aktarımını daha ziyade öğrencilerin akıllarında kalan sorularını cevaplamak amacıyla işlerdi. Bu yöntem, ayrıca talebelerin enerjilerini boşaltmalarını sağlar, özgür düşünme ve sorgulama yeteneklerini güçlendirirdi; ama hiçbir soruyu da cevaplamadan havada bırakmazdı. Derslerini mecbur kalmadıkça aksatmazdı. Kuralsız dersler yapardık. Canı konuşmak istemediğinde ya da sınıfın iştahına göre şöyle bir etrafa bakar ve: "Süleyman, bana soru sor!” derdi. Ben de hemen bir soru sorardım. Bütün ders öyle giderdi. Bazı arkadaşlarımın, soruyu çoğaltmama ve sözü uzattırmama kızdıkları da olurdu tabii.

  • İ.C.: Nida Hoca orada geleceği olan kişiyi seçiyor. Hem Süleyman’ı eğitiyor, ona bir rol çiziyor hem de Süleyman üzerinden diğerlerini eğitiyor.

MAYASI, HAMURU, KÜLTÜRÜ ÖZ BE ÖZ ANADOLU İDİ

Bu akademik eğitim, aslında benim en sevdiğim ders işleme tipi. Ders notlarını takip etmek şeklindeki dersleri sevmem ben, öğrencilerime de bunu aktarmam. Onlara notlarını veririm ve hazmedip üzerinde konuşabilecek hale gelmelerini beklerim. Hazır malzemedir zaten. O hazır malzemeyi, bilgiyi hatmetmek ve hazmetmek zaman alır. Gerisi talebeye anahtar bilgi verme meselesidir. Nida Bey bilgisini verdiği derslere, hayat tecrübelerini de eklerdi. Bunlar, kolay öğrenilebilecek şeyler değil elbette. Böylece, çoğunlukla bir yerlere yazılmamış tarihi notlar size bir ders sohbeti olarak aktarılmış olur. Anlatan için de bir vesile olmadan asla akla gelmeyecek aktarımlardır bunlar. Hayat dersleri, öğrenci dimağının en diri olduğu zamanda bir baba tavrı ve tavsiyesi ile aktarıldığında, ömür boyu akılda taşınacak bir bilgiye dönüşür. Nida Tüfekçi, bilgi vermeye ilave olarak bunları yapardı. Nida Hocamın, bana veya grubumuza uluorta söylediği birtakım lafların, yeri geldiğinde hayatımın/hayatımızın bir yerine oturduğunu ve ne kadar önem taşıdığını meslek hayatımda çok gördüm ve hissettim. Nida hocamın bende, böyle kulağa küpe olacak cinsinden, aklımın daima bir köşesine sakladığım nasihatleri vardır. Diğer yandan Nida Bey adeta bir Anadolu bilgesiydi. Kısa konuşur, az konuşur ve söyleyeceğini bazen bir minik fıkra ile anlatır, ama çok şey söylerdi. Bunları da öğretti. Marifet, çok konuşmakta değil, öz ve doğru konuşmakta. Nida beyin kendine özgü bir muhakeme ve seziş yeteneği vardı ki tamamen Anadolu'ya özgüydü. Tek başına ulu bir Anadolu insanı idi sanki karşımızdaki. Mayası ve hamuru, kültürü öz be öz Anadolu idi. Onun için de Anadolu'yu tanımaya ve Anadolu insanını kavramaya çok önem verirdi. "Masa başı folklorcusu olma! Masa başı folklorcusu olmak önemlidir, iyidir; ama sen tek başına masa başı folklorcusu olma!” derdi. Çok haklıydı. Bu düsturu da hem aklımdadır!... Masa başı folklorcusu olmamaya çok gayret ettim.

  • Nida Hoca ne demek istedi açabilir misiniz?

Yani; "kitâbî bir eğitim ve kitâbî bir bilgi donanımıyla kendini yürütme; bizzat halkın ayağına git, halkın kavrayışını kavra, halkın yanında ol; ne demek istediğini anla ve onu gözle, gözlemle, daha fazla bilgini çoğalt; masa başında öğrendiklerinle de ona göre mukayese et!” Mealinden, çok katmanlı bir tavsiye... Alanımda, üstat derecesinde olan hemen herkesin savunduğu ve doğruluğuna inandığı bir tavsiyedir bu. Ben de öğrencilerime ve etrafımdaki gençlere aynı tavsiyelerde bulunuyorum.

KASTAMONU’NUN KÜLTÜREL AĞIRLIĞINI YETERİNCE ARAŞTIRMAMIŞIZ

  • Kastamonu'nun bugünkü kültür coğrafyası ile tarihi kültür coğrafyasını karşılaştırdığınızda ne çıkıyor karşımıza hocam?

Kabaca söylemek gerekirse, iki büyük yapı çıkıyor karşımıza. Bu arada bilinmeyen ve keşfedilmeyi bekleyen yönleriyle saklı bir potansiyeli de aklımızda tutmamız gerek. Kastamonu, büyük bir sahil çizgisi içerisinde çok önemli bir yerde duruyor. O ilişkiyi ortaya koyacak sahil kültürünün malzemelerini, pek fazla ortaya çıkarabilmiş değiliz aslında.

Süleyman Şenel, Aydınlık'a konuştu 3: 'Nida Tüfekçi, ununu elemiş ama eleğini duvara asmamıştı' - Resim: 2

  • Sahil kültürünün önemi nedir?

Sahil kültürü çok önemli. Sahil kültürü içinde de bir taraftan tarihi yerleşik kültür ile, biraz daha içerilerde, göç almış Yörük kültürünün kaynaşmış halini görme imkanımız var. Sahil diye tanımlayabileceğimiz Küre dağlarının ve uzantılarının Karadeniz'e bakan yüzü ile merkeze ulaşan ara yüzü arasında kalan bölgede, enteresan bir kaynaşma kültürü var. Yani bir taraftan belki de antik çağlara giden bir kültürel varlığın izini sürebilirsiniz, diğer taraftan farklı medeniyetlerin izlerini yerleşik kültürle ve yarı yerleşik Yörük kültürü ile kaynaşmış olarak keşfedebilirsiniz. Çepniler çok baskındır mesela, özellikle yükseklerde çok yaygın yerleşimleri vardır. Aslında bütün Karadeniz hattındaki ortak unsurlardan biridir Çepniler ve Kıpçaklar... Kastamonu'nun bu yaşam kaynağı üzerinde de hemen hiç durulamamıştır. Buna bağlı olarak giyim, kuşam, yeme, içme, müzik, oyun, çalgı, fonetik kimlik vs. folklorik-etnografik yüzlerce konu araştırılmaya, korunmaya ve yazıya geçirilmeye muhtaç...

ZEYBEK/SEKBAN/SEYMEN BAĞLANTISI

  • Kastamonu merkezinde hangi kültür hakim?

Kastamonu merkezi dediğiniz zaman Seymen kültüründen, zeybek kültüründen bahsetmek lâzım. Bunun da enteresan bir kültürel dağılım yolu var ki bu yol bizi adeta Zeybek/Seymen kültürünün Anadolu’yu neredeyse yarı yarıya kucaklayan bir kolunu, daire çizerek kuzeye ulaştıran bağlantısını temsil eder. Zeybek/Sekban/Seymen bağlantısı da Selçuklu dönemi askerlik kültürü ile alakalı bir yerleşim ve sivil yerleşim kimliğini tanımlar. Bu anlamda, Kastamonu; çok önemli kültürel, idari odaklardan biri. Merkez başta ve baskın olmakla beraber, merkezi kuşatan çevrede de bunu görürsünüz. Tosya'da, Taşköprü’de, Araç'ta, Safranbolu’da; diğer taraftan Çankırı’da, Ankara’da, Bolu’da, Sinop'ta, Çorum'da... Kastamonu; bir yönüyle de halay bölgesidir, ama bu bilgi kayıtlarda hemen hiç görülmez; çünkü henüz üzerinde çalışılmamış, saha araştırmaları yapılmadığı için bu yönü keşfedilememiştir. Kastamonu'da da Alevi/Bektaşi kültür yaşantısı vardır; ama bu konu da kayıtlarda hemen hiç görülmez ve bilinmez. Sonra, müthiş bir mistik müzik, tarikat-mezhep müzikleri cennetidir; ama bu alanda da yeterince çalışılmamıştır ve nice kültür varlığı tarihin çöplüğüne gitmiş, göçenlerle beraber toprak olmuştur.

  • İ. C.: Hocam Ankara zeybeği ile Kastamonu zeybeği birbirine çok benziyor mu?

Çok farklılıklar var tabii. Genel bir karakter olarak birbirini çağrıştıran yapılar vardır; biraz daha içerilere gelindiği zaman mesela Ankara üzerinden Eskişehir, Afyon, Kütahya koridoruna girdiğinizde birbirini takip eden izleri bir dizi halinde ilişkilendirebilir, ipuçlarını görebilirsiniz. Ortak terminolojileri de duyar ve benzeşmeleri fark edersiniz. Ortak metinler, ortak melodik stiller de görebilirsiniz. Netice itibariyle aslında kısmen Trakya'dan, Adalar üzerinden Ege'yi kapsayan ve Akdeniz'e inen büyük Zeybek halkasının, biraz daha yukarı çıkarak yay çizen uzantısındaki duraklardan birinin Kastamonu olduğunu söylemekte hiçbir sakınca yoktur. Bunu, biraz daha uzatırsak izleri Giresun’a kadar gider; hatta Ordu'yu, Amasya'yı da içine alır, Trabzon'a kadar çıkabilir.

  • İ. C.: Onu da sizden öğreniyorum. Bir kaynakta, Mete'nin ordusunun, zeybek oynadığı, zeybeğe benzeyen bir savaş görüntüleri izlemiştim.

Kastamonu ve o coğrafya Türk askerinin de çok merkezi bir yaşam alanı.

SÜLEYMAN ŞENEL MEŞHUR ETTİ

Mapushane Çeşmesi

Mapushane çeşmesi yandan akıyor yandan

Mapusluk birşey değil yanukluk var bir yandan

Ben verem oldum yar yoluna (of)

Mapusluk birşey değil yanukluk var bir yandan

Ben ölüyom yar yoluna (of)

Hey gardiyan gardiyan tabancamı ver bana

Bir güzelin yoluna ceza verdiler bana

Ben ölüyorum yar yoluna (of)

Bir güzelin yoluna ceza verdiler bana

Ben verem oldum yar yoluna (of)

Türkü SÜLEYMAN ŞENEL kültür NİDA TÜFEKÇİ