08 Mayıs 2024 Çarşamba
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Süleyman Şenel Aydınlık'a konuştu:'En acil ihtiyaç: Merkezi Müzik Arşivi kurulması'

Türkiye'de: "Benim bu topladıklarım ne olacak? Kime teslim edebilirim? diyen belki 50 kişi bulursunuz. Hadi ben üniversitede hocayım, öğrencilerim var; bağlı bulunduğum bir kurumum var, imkanım biraz daha fazla... Ya benim dışımda olanlar...

Süleyman Şenel Aydınlık'a konuştu:'En acil ihtiyaç: Merkezi Müzik Arşivi kurulması'
A+ A-

TRT sanatçımız İbrahim Can ile birlikte İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Sanatçı Öğretim Görevlisi, Dr. Süleyman Şenel ile, türkülerimize kaynaklık eden kişileri yavaş yavaş kaybettiğimizi, şehirlere göç ile birlikte türkü derlemenin zorluklarını, derlenen türkülerin korunması ve halka tanıtılması konusundaki sıkıntıları konuştuk. Gelin birlikte dinleyelim.

Hocam geçen hafta derlemenin kuralları ve zorluklarından bahsetmiştik. Bir yandan da türkülerimizi bugüne taşıyan nesil gidiyor. Yani o alanlardaki kültürü bilen aktarıcı nesil gidiyor.

Evet, biraz öyle. Çünkü hafıza gidiyor. Biz arkeolojik kazıyı beyine yapıyoruz, insan beynini kazıyoruz. İnsanlar hafızalarında taşıdıklarının öneminin ne olduğunu bilmedikleri için, onları tanımlama, anlatma, karşı tarafa aktarma konusunda ne kadar çaba sarf etmeliler bir düşünün. İmkansız bir şey bu...

Nihayetinde, seçtiğimiz birilerine, gel senin beyninin bir köşesinde şöyle bir bilgi var, bu bilgileri bana ver, diyoruz. İşin sırrı beynin sahibini keşfetmek, sabretmek, konuşturmak, beklemek, beklemek, beklemek... Eğer bunların hepsini bir arada yapamazsanız ortaya verim çıkmıyor. Onun için, bu kültür ürünlerinin ortaya çıkartılmasında bilim adamlarının, sanat adamlarının, düşünce adamlarının yaptığı hizmetler çok çok değerlidir. Ve çok büyük bir takdiri de aynı ölçüde hak etmektedirler. Zor iştir bizim işimiz, çok zor…

Süleyman Şenel Aydınlık'a konuştu:'En acil ihtiyaç: Merkezi Müzik Arşivi kurulması' - Resim: 1

Bu sorununun çözümünü merkezi olarak ele almak gerekmez mi? Devletin, Kültür Bakanlığının bu sorunu gündeme alıp çözüm üretmesi ve uygulaması gerekmez mi? Bireysel çaba önemli ama derya gibi bir alan, soruna kişilerin tek başına çözüm getirmesi zor.

Tabi efendim devletin yapacağı hizmetler var. Kişisel olarak, sivil örgütler olarak yapılacak işler de var. Ama bunların hepsinden öte artık üniversiteler ve devlet konservatuarları var, yerel yönetimler, belediyeler, yerel konservatuvarlar var. Çok daha fazla proje yapma imkanı var. İçinde bulunduğumuz şartlar altında her şeyi devletten beklememek lazım. Diğer yandan, devletin imkan verip de yaptırdıkları da daha arşivlerde duruyor. O tarafa da bir bakmakta fayda var. Onlar ne olacak peki?

İ. CAN: Hocam, iki bin tane türkü derledi... Malzeme tamam, altın malzeme, ham madde tamam... Yazılmış... Ama bunları, birisinin de işlemesi lazım; konser olarak, CD olarak halka ulaşması lazım...

Tabi ki. Takdir edersiniz ki hepsi ayrı işler.

70-80 YILDIR KONUŞULUR AMA ADIM ATILMAZ

O zaman derleme mezarlığı gibi olmuyor mu? O türküler halka ulaşmadıkça kenarda köşede unutulmaz mı?

Halk ağzından derlenenleri halka ulaştırmak elbette ayrı bir iş. Ben size daha önemli bir şey söyleyeceğim. Arşiv meselesi... Günün birinde hepimiz öleceğiz... Türkiye'de: "Benim bu topladıklarım ne olacak? Kime teslim edebilirim? diyen belki 50 kişi bulursunuz. Hadi ben üniversitede hocayım, öğrencilerim var; bağlı bulunduğum bir kurumum var, imkanım biraz daha fazla... Ya benim dışımda olanlar… Elinde çok ciddi malzeme tutanlar, koruyanlar ve bir üniversite ile alakası olmayan, güvenebileceği kurumları olmayanlar ne yapacak? Çok değerli insanlar, profesyoneller de var... Bende iki bin tane varsa, başkasında belki üç bin tane var. Alanda derleme meselesi ayrı, bir de koleksiyonerler var mesela... Farklı arşiv malzemeleri toplayanlar var. Bunları düzenli olarak yaşam biçimi haline getiren değerli insanlar var. Uzun lafın kısası, ülkemizde, acil bir Merkezi Müzik Arşivi ihtiyacı var. Nerden baksanız 70-80 yıldır konuşulur bu mesele ve feryadını bir duyan olmaz.

ŞEHİRLERİN MÜZİĞİNİ YAZMAK ÇOK DAHA ZOR.

Bu durumu çözecek merciler kimler? Kültür Bakanlığı mı, yoksa herhangi bir kurum ile ortak mı planlanacak?

Kültür Bakanlığı'nın işi mi, Üniversitelerin işi mi, Özel Sektör'ün işi mi bilmiyorum. Ama buna artık birilerinin karar vermesi lazım. Esas mesele bu. Arşivin düzenli hizmet verecek hale gelmesi, işler hale gelmesi önemli. Bilmemiz gereken şu ki, yerel kültürler yaşıyor. Çok canlı bir kültür coğrafyası içerisindeyiz. Burada her saniye bizim için önemli, çünkü kaynak kişiler çok çabuk yok oluyor. Onlar, toprağa girdiği andan itibaren büyük bir hafıza da yok oluyor, yaşanmışlık yok oluyor. Belki birden çok kitap bir anda yok oluyor. Artık köyler boşaldı. Köylerin boşalması bizim için başka bir sıkıntı. Şehirlerde araştırma yapmak çok daha zorlaştı. Şehrin kılcal damarlarını dolaşmak lazım. Şehirlerin müziğini yazmak çok daha zor. Yerel kaynakları yazma imkanı zorlaştı. Bu belirsizlik içerisinde araştırmacılar el yordamıyla nasıl iz sürecekler?

ANONİM ESERLERİN SAHİBİ KİM?

Son dönemde ustalardan derlenen türkülerin bir de ekonomik olarak sahiplenilmesi sorunu var... Bu olayı farklı bir mecraya taşıyor mu?

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası var... Bu yasa ile bu işe büyük ölçüde bir çözüm getirdi. Ama, anonim eserlerin tescillenmesi meselesi hala büyük bir sorun olarak duruyor. Sahipli bir eserin sahibinin ölümünden itibaren 70 yıl sonra eserler anonimleşiyor yasa gereği. Bu durum bestekar üretimleri için. Ama, gelenekten gelen anonim karakterli sahipsiz eserlerin birileri tarafından sahiplenilmesi meselesi farklı bir ahlaki sorun olarak da karşımıza çıktı. Bu işten geçinenler var. Hepimizin bildiği, hepimizin söylediği bir türkü, bakıyorsun falanca kişi adına kaydedilmiş ve tescil edilmiş. Bu ne demek? Çalındığı, söylendiği her ortamda, maddi gelir, direkt olarak o sahiplenen şahsa gidiyor demek. Böylesine belirsizlikler var. Anonim eserlerin sahibi kim?

İ. CAN: Ya da ustaların haklarını satın alıp, onu ticarete döndürenler de var.

Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ona fazla cevaz vermese de yine de var. Bir defaya mahsus veriyor. Ama bunu ilelebet kullanacak birtakım yöntemler de kullanılıyor üçüncü şahıslar tarafından. Sonra da kendi malı gibi sahiplenebiliyorlar. Anonim haklar herkesin ortak malıdır. Ancak onun üzerinde yapılan en ufak bir katkı bile gelir getiren bir para kaynağına dönüştürülebiliyor. İçinden çıkılmaz bir hadise.

Anonim eserlerin sahiplenilmesi ve korunmasında devletin rolü nedir?

Anonim eserlerin sahiplenilmesi meselesinde devletin yapması gereken işler var. Bu konu da tartışılmalı. Ben tescil mekanizmasının devreye sokulmasını önermiştim yıllar evvel. Bu tescil mekanizması sadece türküler için değil, anonim unsurların, anonim yapıların tamamı için geçerli. Söz gelimi, devlet korumacılığında bir dönemsel, bölgesel bir motif tescili...

MESAM’IN YANLIŞLARI

Türkiye’de bu korumacılık var mı?

Bazı ülkelerde bu tür anonim eserlerin devlet koruması altında olduğunu biliyoruz. Ama Türkiye’de böyle bir şey yok. Üstelik Türkiye'de bu işi en çok karıştıranlar devlet adına kurulan Telif Hakları Daire Başkanlığı'ndaki birtakım dosyalar oldu. O dosyalar zamanında kime güvenerek kaydedilmiş ve kime güvenerek o dosyalarda birtakım eserlerin sahipleri başkaları olmuş, bilmiyoruz.

MESAM'a (Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği) devredildikten sonra bu dosyalar görüldü ki seslendirme hakkını elde eden veya adını bir şekilde o belgelere yazdıranlar, bu işten nemalanmaya başlamıştır. Yani komşu haklar, yorumcu hakları devreye girmiş ve yorumcu haklarını "sahiplenmeye gerekçe" zannetmişler. Derlemeleri ilelebet gelir getirici bir meta zannetmişler. Yani bestekar haklarını korumakla mükellef olan bir kurumun bünyesinden çok şey bekleyen insanlar çıkmış ortaya. Adı üzerinde, bestesi olan insanlar gelsin benden yararlansın ve ben onların haklarını koruyayım diyen bir sivil kuruluştan bile medet umanlar var. Bundan yola çıkarak "o türkü benim bestem" diye ortaya çıkıyorlar. Alakası olmayan kişinin anonim eserlere bestekar ve beste kimliği üzerinden sahiplenme durumu ortaya çıkıyor. Bunlar biraz daha en baştan yanlış anlamalar, elindeki malzemeyi değerli saymalar, gelir beklentisi, yasanın yetersizliği gibi mazeretlerin yarattığı bir istismarı ifade ediyor ki, işimiz gerçekten zor.

E.A. Hocam Menderes Kıyısında Kunduram Kaydı” Aydın yöresine ait bu ağıtın hikayesi var mı?

Bu ağıt askerden izinli gelirken Menderes Nehri'nde boğulan delikanlının ölümünden sonra nişanlısı tarafından yakılmıştır.

MENDERES KIYISINDA KUNDURAM KAYDI

Yöresi: Aydın

Kaynak Kişi: Fatma Güngör,

Fatma Güvenay, Ataman Erkul

Derleyen: Sadi Yaver Ataman

Notaya Alan: Süleyman Şenel

Makamsal Dizi: Hüseyni+Saba

Konusu-Türü: Ağıt

Ses Genişliği: 9 Ses

Türkünün Sözleri

Menderes kıyısında kunduram kaydı

Nişan çevrelerimi dalgalar aldı

Benim nazlı nişanlım ellere kaldı

Bağlantı:

Menderes Menderes hayın da Menderes

Aklımı da aldın fikrimi de çaldın

Yarimi de neylersen coşkun Menderes

Menderes kıyısında yaptığım işler

İnşallah hayırlıdır gördüğüm düşler

Benim nazlı nişanlım çeyizin işler

Bağlantı

Süleyman Şenel Aydınlık'a konuştu:'En acil ihtiyaç: Merkezi Müzik Arşivi kurulması' - Resim: 2

Önümüzdeki hafta türkümüz:“İzmir Ellerinde Naneler Biter”
Türkü SÜLEYMAN ŞENEL ege türküleri