02 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kan, ter ve gözyaşı şelalesi

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Doğan Avcıoğlu’nun yıllarca “tek kişilik üniversite” gibi çalışıp ortaya koyduğu, üzerinde yaşadığımız toprakların sosyal, siyasal ve ekonomik gelişimini anlamak açısından temel kaynaklardan biri niteliğindeki devasa “Türkiye’nin Düzeni” kitabının yeniden yayımlanması hiç kuşkusuz ki son günlerin önemli olayları arasında sayılmalı. 7 Haziran seçimlerine bir ay kala, tam da Türkiye’nin net biçimde milli-gayrı milli (ya da “Kralcılar- Cumhuriyetçiler”) şeklinde bölünmüşlüğünün çok netleştiği koşullarda, ilk basımının üzerinden neredeyse yarım yüzyıl geçmiş olmasına rağmen ilginç biçimde güncelliğini koruyan bir çalışma “Türkiye’nin Düzeni”. Kırmızı Kedi Yayınları’nın büyük boy halinde 800 sayfalık tek cilt halinde sunduğu kitap, 16. yüzyıldan 20. yüzyılın ortalarına dek Anadolu’da olan bitenleri, Batı’yla kıyaslandığında çok daha elverişli koşullara rağmen neden kapitalistleşemediğimizi, bu düzenin neden, nasıl ve nereye doğru değişmesi gerektiğini ayrıntılı biçimde tartışıyor ve sonuçta sosyalizmi işaret ediyor.
İnternette rastladığım bir yorumda, “Türkiye’nin Düzeni” şöyle özetlenmişti: “Kan, ter ve gözyaşı”. Bu yarı esprili tanım, 17. yüzyıl İngiliz şiirine, Winston Churcill’in İkinci Dünya Savaşı’nda “Size, kan, ter ve gözyaşından başka önerecek bir şeyim yok!” dediği ünlü konuşmasına ve 1960-70’lerin Amerikalı jazz-rock grubu “Blood, Sweat and Tears”e dayanıyor.
“Türkiye’nin Düzeni”ni okurken benim zihnimde ise sürekli olarak Cemal Süreya’nın “Şelaleye düşmüştür zeytinin dali / Celaliyim Celalisin Celali” dizeleri dolandı durdu. Kitabı bitirdiğimde ise şiir artık başka bir anlam taşıyordu.
Anadolu, kanla, terle, ister hüzün ve acıdan ister sevinçten kaynaklansın gözyaşıyla kaplı bir coğrafya gerçekten de. Aynı zamanda da gürül gürül bir şelale, barışın simgesi zeytin dallarının kapılıp gittiği... Doğan Avcıoğlu, emperyalizmin boyunduruğunu, sömürüyü, isyanları, “devlet ana”yı, Kurtuluş Savaşı’nı, işbirlikçiliği, ezilmişliği ve Cumhuriyeti anlatırken, hem ezber bozup tabuları yıkıyor, hem de tarih, Batı ve modernleşme bağlamında sorular ortaya atıp yanıtların peşine düşüyor. Abartmadan söyleyeyim, okunduğunda, insana bir üniversite bitirmiş kadar olmasa da üniversitede bir dönemi tamamlamış gibi doygunluk veriyor “Türkiye’nin Düzeni”. Her şeyden önce müthiş bir sorgulayıcılığı ve merak kışkırtıcı gücü var ki özellikle genç kuşakların okuyup tartışmasında, eleştirel bakışla yaklaşıp Avcıoğlu’nu aşmaya çalışmalarında sonsuz yarar görüyorum.
Madem Cemal Süreya’nın şiirinden söz ettim, örneği de o çerçevede vereyim... Özellikle ülkemiz solunun daha çok “isyan-direniş romantizmi” yle yaklaşmış olduğu 16-17. yüzyıldaki Celali İsyanları’na dair şaşırtıcı şeyler söylüyor Avcıoğlu: “Anadolu köy hayatını altüst eden Celali isyanları, ellerinde ‘hükm-i hümayun’ ya da ‘emr-i şerif” ile eşkıyalığa çıkan resmi sıfatlı kişilerin, geçim sıkıntısı içindeki işsiz köy delikanlıları kütlesini kullanarak, köylere karşı giriştikleri haydutluktan ibarettir. Yine aynı köy delikanlılarından kurulu, isyanları bastırmakla görevli devriye bölükleri de köye zulmetmekte suhteler ve Celali’lerle yarışmaktadır! Celali isyanlarını, köylü ayaklanmaları saymak gerçeği çok fazla zorlamaktır.” (s.42-43)
Okuru, üzerinde yeniden düşünmeye ve araştırmaya yönelten onlarca konu başlığı içeren “Türkiye’nin Düzeni”ne, kan, ter ve gözyaşından oluşan bir “Türkiye şelalesi” de denebilir rahatlıkla.