05 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kayseri’de FETÖ soruları-2

Oktay Yıldırım

Oktay Yıldırım

Eski Yazar

A+ A-

Konuya geçen hafta giriş yaptığım için bu hafta doğrudan soruları yazmaya başlıyorum: Erciyes Üniversitesi (ERÜ)’den FETÖ ile irtibatlı oldukları gerekçesiyle ihraç edilen öğretim üyelerinin kaçı bu rektör döneminde alındı?

FETÖ suçlamasıyla 22 buçuk yıl hapis talebiyle yargılanan Şakir Batmaz’ın (15 Temmuz gecesi Akıncı’da yakalanan ve FETÖ’nün sivil imamlarından olduğu belirtilen Kemal Batmaz’ın kardeşi) ve FETÖ’ye yakın olduğu bilinen çok sayıda öğretim üyesinin seçimlerde M.G’yi destekledikleri ve bu hususun Şakir Batmaz’ın ifadesinde yer aldığı doğru mu?

FETÖ’ya bağlı olduğu gerekçesiyle kapatılan “Anadolu Tıbbi Onkoloji Derneği”nin yöneticilerinin bazıları ERÜ’de halen görev yapmakta mıdır? Bunlarla ilgili ne gibi işlemler yapılmıştır? Yapılmadıysa neden yapılmamıştır?

Tarih bölümünde “Himmet Z” lakabıyla bilinen öğretim üyesi hakkında, Edebiyat Fakültesi Dekanı tarafından yazılı başvuru yapılmasına rağmen bir işlem yapılmadığı doğru mudur? Doğru ise bunun nedeni nedir?

FETÖ’cü oldukları herkes tarafından bilinen kimi öğretim üyelerinin “okuyucu”, “yazıcı” ya da “Menzilci” kisvesi arkasında korunduğu, bu kişiler hakkında yapılan başvuruların yargıya iletilmediği doğru mudur?

Pensilvanya’ya kadar gidip FETÖ’den tespih ve takke alan, 17-25 Aralık’tan sonra bile kendisi ve eşinin Bank Asya’da hesabı olan bir rektör yardımcısı olduğu doğru mudur? FETÖ’den ihraç edilen çok sayıda bürokrat ve öğretim üyesinin tez danışmanı ya da jüri üyesi olan bu kişi aynı zamanda FETÖ soruşturma komisyonunda başkan mıdır? Bu kişinin yürüttüğü soruşturmalar sağlıklı mıdır?

Bu rektör yardımcısı Kayseri Adliyesi’nin imamı olduğu bilinen A.T ve M.Ş ile arasındaki telefon irtibatı ve HTS kayıtları araştırılmış mıdır?

Daha önce bu soruşturma dosyasına adı geçen AKP’li bakanın rektörü koruduğu, başka bir AKP’li eski bakanın da rektör yardımcısını koruduğu doğru mu?

Bunlar gibi pek çok sorunun cevaplarının ve daha başka birçok iddianın, üniversiteden yakın zamanda istifa eden rektör yardımcısı K.Y’nin Kayseri’de yapılan ilk soruşturma sırasında verdiği ifadesinde olduğu, ama bu ifadenin soruşturma dosyasına konulmadığı doğru mu?

Bunları bana ERÜ’de sordular. Ben cevap veremedim. Aslında cevap verecek kişiler belli, ama asıl belli olan bu kadar soruya vatansever Türk yargısının da cevap arayacağıdır... Bekliyoruz!.

**

MEHMETÇİĞİN TÜRKÜSÜ

Hep kaynamaya durmuş bir kap su gibidir şairin kalbi... Kimi zaman, bu toprakların çayı, çorbası olur, kimi zaman dokunanı yakar...

Hüseyin Haydar ile Mehmetçiğin Türküsü’nü konuşuyoruz bu ara... Bir haber çağrıştırmaya görsün, hemen çalar telefonum... En çok ta Mehmetçiği hedef alan sözde solcu ve sözde savaş karşıtı dejenere aydın tipine kızmıştı şair: “Mehmetçik türkü söylüyor Oktay Komutan”, türkü söyleyen adam katliam yapar mı?”

Genelkurmay Başkanı Afrin operasyonu sırasında açıkladı ya, “Bir çocuk sesi duyduğumuz için operasyonu 15 gün beklettik, sivilleri boşalttık, sonra başladık...” Buradaki olağanüstü şey, o çocuk sesi yüzünden operasyonu ertelemek değil, o çocuk sesini onca mermi ve bomba sesinin arasında duyabilmek. O Mehmetçiğin insan kulağıdır işte, türkülerle, ninnilerle dolmuş kulağıdır. Bunu dünyanın başka ordularında göremezsiniz, Amerikan ordusu ile aramızdaki en büyük fark budur. Biz yaşatmak için savaşırız, onlar öldürmek için yaşar... Ve bunu, karşılığında para aldıkları bir iş olarak yaparlar.

Bugün bedelli askerlik yasası çıkartmak Mehmetçiğe vurulan en büyük darbedir. Onun çocuk sesi duyan kulağını, düşmana dikilmiş gözünü kapatmaktır. Ona “Senin kanının değeri şu kadar para ediyor, paran varsa kurtarırsın, paran yoksa kurtaramazsın” demektir. Vatan için canından vazgeçen yiğitleri, vatandan vazgeçirmeye çalışmaktır. Kim Mehmetçiğe vuruyorsa, kim ateş ediyorsa ona yardım etmek demektir.

**

NEREDEYDİLER

Düşman eli Türkiye’nin kalbine uzandığında neredeydiler?

Düşman, “Türk milleti soykırımcıdır” yalanını üstümüze yapıştırmaya ve Türk milletini tarih önünde mahkum etmeye çalıştığında Doğu Perinçek bu saldırıya en ön cepheden karşı koydu. Meydan okudu, yargılandı, bir hukuk savaşı başlattı ve kazandı. Bütün Avrupa’nın bileğini büktü.

Bu sırada Tayyip Erdoğan Ermenilerden özür diliyor, Ermeni açılımı yapıyordu.

Milliyetçi geçinen Devlet Bahçeli’nin ağzını bıçak açmıyor, kendi Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’na yapılan saldırıya bile karşı koymuyordu. O sırada Genel Başkan Yardımcısı olan Tuğrul Türkeş ise doğrudan Türk Milleti için hukuk savaşı veren Doğu Perinçek’i hedef almıştı.

Kılıçdaroğlu, Karamollaoğlu ve Meral Akşener konudan haberdar bile değildi. Ermeni soykırımı yalanının ne olduğunu bile bilmiyorlardı.

Düşman, Türk Ordusu’na kumpaslarla saldırıp, “fuhuşçu, suikastçı, darbeci, casus” gibi iftiralarla komutanlarını hapsettiğinde, Türk Ordusuyla birlikte Doğu Perinçek’i de hedef almıştı. İçeride hapsedilen komutanlarla, dışarıda ise mahkeme kapısına dayanan Türk milleti ile birlikte Silivri duvarlarını yıktı. FETÖ kumpasını bozdu, Türk Ordusu’nu dışarı çıkardı.

Bu sırada Tayyip Erdoğan “Ben bu davanın savcısıyım” diyordu. Devletin bütün imkânlarını hatta makam arabasını bile FETÖ savcılarına veriyor, onların ağzıyla Türk Ordusu’na saldırıyordu. Sonradan “kandırıldım” diyecekti.

Devlet Bahçeli “darbelerle hesaplaşılsın” diye FETÖ savcılarına destek veriyor, hapisteki komutanların eşlerinin görüşme taleplerine randevu bile vermiyordu. En sonunda bu kumpas yalanlarına sahip çıktığı için Org. Engin Alan bunlarla yollarını ayırdı. Bahçeli de sonradan “FETÖ düşmanı” kesilecek, cumhurbaşkanı adaylarına imza veren vatandaşa bile FETÖ’cü diyecekti.

15 Temmuz akşamı, Tayyip Erdoğan’ı o solgun, beti benzi atık yüz ifadesiyle hatırlıyoruz. Bahçeli ortada bile yoktu, bu yüzden Perinçek soruyor ona: “15 Temmuz’da hangi kümesteydin?”

Lider dediğin zor zamanda lazımdır, tozun dumana karışıp göz gözü görmeyen zamanda, ne tarafa gidileceğini söyleyendir. Doğu Perinçek, en önde yol gösterirken diğerleri neredeydiler? Sadece Silivri ya da Ermeni meselesinde değil, her konuda. Uçak krizinde, PKK açılımında, Irak ve Suriye işgalinde doğu Perinçek dışında hangisi doğru tutum aldı? O günlerde ortalıkta görünmeyenleri, bugün önder diye seçmek, bu zor günlerde kılavuz yapmak sadece yıkım getirir...

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları