04 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

2021’e ağlayarak mı gireceğiz?

Şehmus Yıldırım Gençer

Şehmus Yıldırım Gençer

Site Yazarı

A+ A-

Salı gecesi Habertürk’te Kübra Par’ın sunduğu tartışma programında TÜRKSAM Başkanı ve 24. Dönem Milletvekili Dr. Sinan Oğan, Ali Babacan’ın kongrede 28 Şubat olaylarına ağlaması üzerine itiraz etti ve Türkiye’de ağlanacak çok konu olduğunu söyledi ve sıraladı:

"Esnafın haline ağlayabilirdi, pandemiden dolayı intihar edenlere ağlayabilirdi, akşam evine ekmek götüremeyen, sokakta kalan insanlara, kadın cinayetlerinden ölen insanlara ağlamalıyız, üretim, tarım, hayvancılık, sağlıkçılar her gün hayatını kaybediyor ona ağlayalım, gençlerin bu ülkeden hiçbir beklentisi kalmadı, buna ağlayalım" dedi ve bununla birlikte daha birçok ağlanması gereken konu sıraladı.

Sayın Oğan’a soruyoruz; Hangi derdin dermanı ağlamak olmuş?

Ağlayarak, işsize iş bulabilir miyiz?

Ağlayarak, gençlerimizin ülkesinde kalmasını sağlayabilir miyiz?

Ağlayarak, kadın cinayetlerini durdurabilir miyiz?

Ağlayarak, sağlıkçılarımızın ölmesini engelleyebilir miyiz?

DİYARBAKIR ANNESİ AĞLIYOR MU?

İnsanlar, siyasilerden, aydınlardan çözüm bekliyor, ağlamasını değil. Derdini, karşısındaki insan ağlasın diye de anlatmıyor, ondan çözüm arıyor.

Ağlamak, onun acısına ortak olmak değil, acısını yanıtsız bırakmaktır. O sizden iş istiyor ama siz ağlıyorsunuz. Oldu olacak bir de sizi teselli etsin.

Diyarbakır anneleri ağlıyor mu? Evladı kaçırılan, üstelik 1 yılı aşkın süredir HDP Diyarbakır il binasının önünde nöbet tutuyor diye evi kundaklanan Ayşegül Biçer ağlıyor mu?

Sıkıntılar ve sorunlar insanların zaman zaman göz yaşı akıtmasına sebep olabilir fakat o göz yaşının içinde umut var. Kongre kürsüsünde ağlayan Ali Babacan’ın gözünde ise oy hırsı var.

Ağlamayacağız! İnsanlarımıza iyimserlik, umut aşılayacağız. Bu iyimserlik saf ve temelsiz bir iyimserlik değil elbette.

Türkiye, büyük sorunların ve sancıların içindedir. Fakat her sorun, çözümü beraberinde getirir, bir nevi sorun, çözümü mecburi kılar.

Tarihimizde de böyle olmuştur. Atatürk, Samsun’a henüz çıkmadan gazeteci Refi Cevat’a Türk Milletinin kurtuluşunun teşkilat olduğunu söylediği zaman Refi Cevat, Atatürk’e "deli değil zırdeli’" demişti. Fakat tarih Atatürk’ü haklı çıkardı. Onun iyimserliği hayali değil, gerçekti. Türk Milletinin içindeki cevheri gördü.

Refi Cevat ise ağlayarak en sonunda İngiliz mandacılığını savundu, 150’likler listesine girdi.

Bugün de ağlayarak varacağımız yer teslimiyettir. Ağlayanlara, karamsarlık yayanlara bakıyoruz hepsi Amerika’ya karşı ellerini havaya kaldırmış.

AĞLAYAN KOMUTANIN ARKASINDAN KİM GİDER?

Yaşar Kemal’in onca eziyete uğramış kırmızı sakallı topal karıncası ağlayarak devirebilir miydi filler sultanını yerinden?

Ağlayarak yapılan bir kahramanlık, kazanılan bir zafer yok.

Türkiye bir savaşta. Siyasi, askeri, iktisadi ve kültürel bir savaş. Bu savaşın cepheleri ve kuvvetleri var. Bütün cephelerde karşımızda ABD var. Ağlayan bir komutanın arkasında hangi asker savaşır? Ağlayan bir milletle savaşmak mı kolaydır yoksa zorluklara rağmen gülen, iyimserlik yayan bir milletle mi? Ağlayan toplum, yenilgiyi kabul etmiştir. Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek bir yazısında diyordu ‘’Ağlamak için savaşılmaz ve ağlayarak savaşılmaz.’’ Ne kadar haklı!

2021 yılına sayılı saatler kaldı. 2021 yılına ağlayarak değil, gülerek gireceğiz. Çünkü güleceğimiz günler yakındır. Zorlukların ve sıkıntıların yakamızda olacağı ortada. Görüyoruz ki zorluklar daha da artacak fakat ufukta aydınlık var, gülümseyerek ve kahkahalarla geçireceğimiz günler var. O günlere ağlayarak ulaşamayız.

Ağlayanlar Türkiye’nin önündeki sorunları çözemez. Çünkü sorunları çözmek istese ağlamaz. Ağlayanların tuzu kuru. Kendisi ağlamak istiyor ama millet gülmek istiyor. Milletimizi ağlayarak güldüremeyeceğimize göre onun ağlamasına sebep olan dertlere derman olacağız.

TÜRK GENÇLİĞİ AĞLAMIYOR

Türk gençliği ağlamıyor ama birileri gençliği ağlatmak istiyor.

Gençliğin işsizlik, gelecek sorunlar yok mu? Var hem de çok şiddetli. Fakat Türk gençliğinin ülkesinden başka çözümü de yok. Ona çözüm olarak sunulan yurtdışı da bir hayalden ibaret. Çöken, insanın değersizleştiği, salgından yaşlıların ölüme terk edildiği bir batı sistemi gençlerin çözümü olabilir mi?

Gençliği bugüne kadar ağlatan sistem Atlantik’ti. Atlantik’in içinde kalmayı savunanlar gençliğimiz ağlıyor diye yakınıyor. Atlantikçilere kalsa gençliğin yüzü hiç gülmez. Türk gençliğinin yüzünün güleceği, geleceğe umut ve güvenle bakacağı iklim Asya’dır. 2021 Türkiye’nin Asya uygarlığında onurlu yerini alacağı yıl olacak. Yüzümüz hiç solmayacak.

2021 yılına umutla ve iyimserlikle giriyoruz. "Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır" diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün gençleriyiz. Umutsuzluk Türk Milletine yakışmaz.