30 Nisan 2024 Salı
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

ABD-İsrail bayrağının mavisi

Serhan Bolluk

Serhan Bolluk

Gazete Yazarı

A+ A-

Deniz Kuvvetleri’ndeki görevinden istifa eden Cihat Yaycı, HaberTürk TV’de katıldığı programda şu fikirleri ileri sürdü:

1- “Türkiye ne ABD’ci, ne Rusyacı, ne de Avrasyacı olmalıdır.” Bu tezi, Yaycı’nın değişik platformlarda dile getirdiği “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” tezi ile birlikte değerlendirmek yerinde olur.

2- “İsrail’le derhal masaya oturup Deniz Yetki Alanları konusunda anlaşma imzalanmalı.”

3- “Yunanistan’la görüşme yapmak yanlıştır, Adalar’a abluka uygulayalım.” Yaycı, bu maddeyle ilgili İsrail’in daha önce yaptıklarını örnek veriyor.

Hangisinin Türk dış politikası açısından en yanlış olduğunu belirleyemedik. Birinciden başlayalım.

ABD’CİLİK 70 YILLIK GERÇEĞİMİZ 'RUSYACILIK' UYDURMA

“ABD’ci” olmayalım doğru. 70 yıllık bir gerçeğimizden söz ediyoruz. Yalnız tarih de değil. Hâlâ Amerikancılarla uğraşıyoruz. Sırtını ABD’ye yaslayan politikacılar, “Yaratıcı yıkıcı” aydınlar… Gelinen yerde, deyim yerindeyse ABD’nin kendisinden daha büyük bir sorunumuz.

Ama Türkiye’de “Rusyacılık” diye bir politika yok. Tersine, özellikle Akdeniz’de Rusya’yla beraber hareket etmek diye bir politika var. Var olmanın ötesinde mecburiyet. Karşımızda somut olarak ABD, Fransa, İsrail, Yunanistan ve GKRY var. Peki yanımızda?

Rusya burada ortak çıkarlarımızın en çok olduğu ülke. O derece ki, eğer Türkiye zor yoluyla Akdeniz’de geriletilirse sıra Rusya’ya gelir.

Suriye ve Mısır da bu kapsamda ittifak ülkeleridir. Mısır’a, ABD-İsrail cephesiyle aynı yola girmekten uğrayacağı zarar iyi anlatılmalıdır. En iyi Ankara anlatır.

Daha derinlikte ise Çin var. ABD-İsrail kampı, Akdeniz’de mevzi kazanırsa Çin’in bütün enerji yolları tehlikeye girer.

Aynı sorun İran için de geçerlidir. Çin ve İran, ABD’den daha fazla Akdeniz ülkesidir.

Fransa ve ABD’den zarardan başka bir şey görmemiş bütün Kuzey Afrika ülkeleri de bu çerçevenin içindedir. Başta Libya, Cezayir, Fas, Tunus hepsi ittifak potansiyelimizin içindedir. Libya’yla çoktan başladık. Diğerleri de sıradadır.

“Ne de Avrasyacıyız” denilerek Türkiye’yi bütün bu ittifaklardan uzak tutan politika, ABD-İsrail cephesinin hizmetindedir.

KORVETE KORVET

Dikkat buyurunuz, Akdeniz’de korvete korvet, fırkateyne fırkateyn karşı geliyor. Mesele, diplomatik planda işbirliği yapmayı çoktan geçti. Yunanistan’la Deniz Kuvvetlerimizi karşılaştırıp “ohh” diyenler olduğunu görüyoruz. Yunanistan’ın yanına ABD’yi, İsrail’i, Fransa’yı koyup öyle hesap yapılacak yerdeyiz.

Tam burada Rusya’nın önemi önümüze gelir. Kuzey komşumuzla ittifak bu gerçek zemininde mecburiyettir. “Rusyacılık” gibi uydurmalarla aramızı açan seslerin “Türkiyecilik” diye pazarlanmasını yutmamak bütün milliyetçilerin önündeki meseledir.

“Rusyacılık” uydurmasını öne sürüp Rusya’yla aramızı açar, İsrail’le dostluk yapmaya kalkarsanız Akdeniz’i düşmana yem yaparsınız.

“Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” diyenler, ülkemizi düşman karşısında yalnızlığa itmek dışında ne yapıyorlar. Komşularımızla çıkarlarımız üst üste gelmiş, çok geniş bir ittifak potansiyeli kazanmışız... Strateji ve politika bu gerçek zemininde yürütülür. Başarı da böyle gelir.

İNTİKAM TATBİKATLARI

“Ne Rusyacı, ne Avrasyacı” dediğinizde, merkeze İsrail’le anlaşma koymak da anlamlı oluyor.

Nedir bu İsrail sevdası?

İsrail’le de masaya oturulur elbette, Akdeniz’le hiçbir ilgisi olmamasına rağmen ABD’yle de. Ama siz tutup, Mossad’ın Başkanı 15 gün önce “Türkiye'yi en büyük tehlike, İran’dan da büyük tehlike” ilan etmişken, politikanızın merkezine İsrail’le anlaşmayı koyarsanız olmaz. Öyle bir anlaşma olacak iş değil ayrı mesele ama en azından milleti aldatmış olursunuz.

“E, politikada her şey olur, düşmanla da masaya oturulur…” Oturulur da doğru stratejiyle, dostu ve düşmanı doğru belirleyerek…

ABD, İsrail, Yunanistan ve GKRY namluları bize çevirip tatbikat yapmadılar mı? Neden bunu söylemiyorsunuz? Üstelik de tatbikatlarına intikam tanrıçalarının, efsanede tecavüze uğramış prenseslerinin Tevrat’tan alınma isimlerini koymadılar mı? Yaycı, ABD’yle Yunanistan’ın son ortak tatbikatı için “bizi ilgilendirmez” diyor. “Rusya düşünsün” diyor. Peki ABD’nin Dedeağaç’ta, tam karşımızdaki üslenmesini ne yapacağız? Ya Güney Kıbrıs’a kurmaya başladığı “Kiklop”u? ABD ve İsrail Türkiye’yi çepeçevre kuşatmaya çalışıyor, bu da bizi ilgilendirmiyor.

ASKERİ HEYETLER GÖRÜŞMESİN Mİ?

Gelelim Yunanistan’la masaya oturulmaz tezine. Askeri heyetler görüşüyor, görüşmesinler mi? Adalar’ı ablukaya alıp savaş durumuna mı geçelim? Hem de “Türk’ün Türk’ten başka dostu yok”ken.

NATO’nun “görüşme” önerisini ilk kabul eden Türkiye oldu. Yunanistan bir zaman ayak sürüdükten sonra masaya oturdu.

İyi de oldu.

GERÇEKÇİ VE ZARİF BİR EL UZATMA

Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu, Katimerini’ye yazdığı makalede koşulsuz diyaloğa çağırdı ve dostluk elini uzattı: “Aslında hangi yoldan gideceğimize dair tercih, ne Türkiye, ne Fransa, ne de bir başkasınındır, Yunanistan’ın değerli liderlerinin ve halkınındır.”

Çavuşoğlu’nun Yunan mevkidaşı Nikos Dendris de aynı gün yine Katimerini’ye yazdı. Böylece bir makale diplomasisi de başlamış oldu.

Daha iyi oldu.

Bakalım Oruç Reis’in Antalya açığına çekilmesi için, “Taviz veriliyor” diye çığıran Kılıçdaroğlu ekibiyle, bazı emekli komutanlar bu durumu nasıl karşılayacak? Kılıçdaroğlu’nun “ne işimiz var orda” politikasından birden “taviz veriliyor” teyakkuzuna geçmesini, Rand raporuna bağlasak yeridir.

SAVAŞSIZ ZAFER İÇİN

Toplayacak olursak…

ABD-İsrail’in intikam tatbikatlarını konuşmayalım.

İsrail’le anlaşalım.

Rusya’dan uzak duralım.

Adalar’ı ablukaya alalım…

Alt alta yazdığınızda Türkiye’yi tam çıkmaza sokacak bütünlüklü bir stratejiyle karşı karşıyayız.

Bu da “mavi”, ama ABD ve İsrail bayrağındaki mavi. Bizim Mavi Vatanımızla ilgisi yok.

Karşısında ise Vatan Partisi’nin doğru stratejisi var.

Rahat olunuz, Türkiye felakete gitmeyecek.

İttifaklarımızı düzgün kurar, düşmanı doğru saptarsak Akdeniz’de zafer, hem de savaşsız zafer kesindir.