03 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ak Parti tekrar yol ayrımına mı girdi?

Hakan Topkurulu

Hakan Topkurulu

Gazete Yazarı

A+ A-

Başlığı okuyanlar “zaten her zaman bu durumda değil miydi?” diyerek tepki gösterebilir. Nereden baktığınıza bağlı. Ak Parti, milli burjuvaziyi temsil eden partilerden biri olarak, her zaman yalpalama eyleminin doğal sayılacağı bir konumdadır. Bu tercih meselesine aşağıda açıklayacağım gözle bakılması gerektiğini düşünüyorum.

Özellikle Berat Albayrak sonrasında, ekonomide YEP’te (Yeni Ekonomik Politika) denilen, milli duruşu sergileyen bir çizgi izlenmeye başladı. Bu milli çizgi geçici olarak Lütfi Elvan-Naci Ağbal ikilisi ile kısa bir dönem kesintiye uğrasa da, Nureddin Nebati-Şahap Kavcıoğlu ikilisi ile tekrar, daha kuvvetli bir şekilde uygulamaya kondu.

Evet, program dört dörtlük değildi. Ama bakış açısı milli idi. Temel olarak ithal ikameci yatırım çizgisi, “Liralaşma” adı altında “Türkiye’de Türk lirası” politikası. Ekonomiye her alanda müdahale etme programın temeliydi.

PROGRAMIN ŞANSSIZLIĞI

“Yatırım, Üretim, İstihdam, İhracat” sloganı ile özetlenen bu dönemin ekonomi politikasına, hatırlayın temelde biz sadece her şeyimizi ihracata endekslemek hatadır. Dış bağımlılığımızı arttırır. İhracat ve iç piyasa genişlemesi birlikte ele alınıp politika çizilmeli diyerek muhalefet çizgisi izlerdik. Diğer uygulama hatalarını eleştirmemiz ayrı bir konudur.

Bu programın şanssızlığı; özellikle pandemi döneminde kesintiye uğrayan dünya ekonomik çizgisini takiben, pandemi sonrasında dünya ham madde fiyatları ve enerji fiyatlarında olağanüstü artıştı. 2022 yılsonu itibariyle cari açık 48 milyar dolara ulaşırken, 27 fasıl kodlu enerji ithalatı 2021 yılında 50 milyar 691 milyon dolar iken, 2022 yılında enerji ithalatı 96 milyar 548 milyon dolara ulaşmıştır.

2021 ve 2022 yılı arasındaki enerji ithalatına ödenen fark 45 milyar 857 milyon dolardır.

Sonuç olarak dünyada 2022 yılında artan enerji maliyetleri sonucunda Türkiye’nin enerji ithalatına ödediği fark 45 milyar dolar iken, yine 2022 yılı cari açığı 48 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.

Yiğidi öldürüp hakkını teslim etmek gerekir. Eğer 2022 yılında enerji fiyatlarında artış ve buna ek olarak Rusya-Ukrayna çatışması söz konusu olmasaydı. Ak parti izlediği ithal ikameci politika ile neredeyse cari açığı kapatmıştı.

DÜŞMANI OYALAMAK!

Olsaydı ile ölseydi diyerek hayatı devam ettiremiyoruz. Hayatın kendisine ve olgulara bakarak devam etmek zorundayız.

Ak Parti iktidarı seçimlerden sonra, kendisinden beklenmeyen bir tercih ile ekonominin başına, ekonomi politikası olarak ne uygulayacağı açık olan Mehmet Şimşek’i ve Amerika’dan bir prenses, “müthiş Türk kızı” Hafize Gaye Erkan’ı getirdi.

Sn. Cumhurbaşkanı hâlâ “Yatırım, Üretim, İstihdam, İhracat” sloganını temel ekonomik hedef olarak dillendirirken, neoliberal politikalar uygulayacağı daha şimdiden ayan beyan ortada olan Mehmet Şimşek tercihi, birbirine 180 derece ters olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Şu düşüncemi paylaşmadan yapamayacağım.

“Acaba Tayyip Erdoğan ekonominin başına Mehmet Şimşek gibi birini getirirken şunu mu düşündü; Türkiye’nin zayıf karnı ekonomidir. Düşmanın, yani ABD’nin iktidarı hedef alırken karışıklık yaratabileceği en zayıf yer ekonomi ise, ekonominin başına düşmanın adamını getirerek düşmanı oyalayabilir miyim?”

YANLIŞ DEĞİL, İNTİHARDIR

Tayyip Erdoğan iktidarı tam bir “U” dönüş yaparak tekrar Atlantik çizgisine girmektedir. Bu çizgi yanlış ötesi intihardır. Bu yanlıştan çok çabuk vakit kaybedilmeden dönülmesi gerekir.

Sihirli kelimelerle halkımız kandırılmaktadır.

“Rasyonel”, “Ortodoks”, “Ana akım ekonomi politikası”, “Normal ekonomi politikası” diyerek halk sanki kendisini sokmaya hazırlanan yılanın zehrine karşı savunmasız hale getirilmektedir.

Altılı masa seçmenleri tamamen şaşkın vaziyettedir. Kendilerinin uygulayacağı söylenen ekonomik politikalar Tayyip Erdoğan iktidarı tarafından uygulamaya sokulmaktadır.

Türkiye, bugün Vatan Partisi “Üretim Devrimi” programına daha acil ve yakıcı şekilde ihtiyaç duymaktadır.

Türkiye ürettiği değeri, alın terini Atlantik sistemine aktaran iktidarları başında tutmaz.

AK Parti ekonomi Recep Tayyip Erdoğan