16 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Alsancak yerle bir sıra 19 Mayıs'ta

Çetin Susan

Çetin Susan

Eski Yazar

A+ A-

21 Mayıs 2014’te oynanan Altay-Güngörenspor 2. Lig futbol maçı, tarihi 1910’lara dayanan İzmir Alsancak Stadı’nda oynanan son karşılaşmaydı. Aynı yıl, depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle tribünleri yıkılan stat, 2 yılı aşkın bir süredir kullanılmayan çim sahası ve kale direkleriyle akıbetini bekliyor.

Stat fakiri İzmir’in asırlık kulüpleri, iç saha maçları için Manisa hatta Bursa’ya taşınıyor. Cumhuriyetin mimari mirasına karşı oldum olası hoyrat yaklaşımlar sergileyen siyasi iktidar, 1929’da tribünleri inşa edilen 85 yıllık stadı da bir çırpıda yıkıverdi. Oysa Brezilya, peş peşe düzenleyeceği Dünya Kupası ve Olimpiyat Oyunları gibi dev organizasyonlar için, 1950’de açılışı yapılan Maracana Stadı’nı yıkmak yerine, restore etmeyi tercih etmişti.

İzmir Spor İl Müdürü’nün yıkımı meşrulaştırmak adına, kapalı tribün temelinin bile olmadığını söylediği Alsancak, apar topar yıkılmadan sadece 9 yıl önce, 2005 Dünya Üniversite Oyunları için elden geçirilmiş ve oyunlara ev sahipliği yapmasında sakınca görülmemişti. Ne değişti bu 9 yılda acaba? 2012 Mayıs’ında, stadın Gençlik ve Spor Bakanlığı’ndan Maliye Bakanlığı’na devrini içeren protokol, rant kokusu alan burunların eseri miydi?

METİN OKTAY… MUSTAFA DENİZLİ… ONUR KIVRAK…

Hadi mimari miras-Osmanlı’ya ait değilse- size uzak bir kavram, tarihi değerin de mi ayırdında değilsiniz? Futbol tarihimizin, Avrupa Kupaları’ndaki ilk yarı finalini orada oynamıştı Göztepe… Aynı GözGöz, 40 yıl sonra Amatör Lig’de mücadelesini sürdürürken de Alsancak’taydı binlerce taraftarıyla… Metin Oktay, Ahmet Yıldırım, Ogün Altıparmak, Gode Cengiz, Tanzer Sencer, Mustafa Denizli, Nevzat Güzelırmak, Ali Artuner, Sait Altınordu, Onur Kıvrak da yüzlercesi gibi, Alsancak’ın kâh toprak kâh çim olan zeminini çiğneye çiğneye belleklere kazındılar. Altay ve Göztepe, Türkiye Kupası’na ikişer kez uzanırken, tarihin tanığı yine Alsancak Stadı’ydı.

İnsan kıyaslamadan edemiyor; İngilizler, Bristol’deki Old Vic tiyatrosunu milyonlarca sterline yenilediler. Tiyatro tam 250 yıllık! Yanlış okumadınız, 1766’da perdesini açmış bir yapı… Eeeeyyy İngiltere, diye babalanmak kulağa hoş geliyor da, zavallı hallerimizi örtmeye faydası yok!

Senin, geçmişi 12 bin yıla dayanan antik dönem şehri Hasankeyf’i, önce doğal koruma alanı ilan edip sonra üzerine baraj yapan kafan, 945 yaşındaki zeytin ağacını da uluslararası fuar için İzmir’den söküp Antalya’ya taşıyor. Doğal-kültürel tarihine miyopsun!

Antik kent restorasyonunda banyo mermeri kullanılan, tarihi sütun başlarının PVC ile kaplandığı, 2 bin 400 yıllık kaya mezarların depo olarak değerlendirildiği cehalet-görgüsüzlük-zevksizlik cennetinde Alsancak’ın yıkılması, restorasyonundan daha iyi bir çözüm olmuş olabilir. Düşünün; belki de restore edilse, aydınlatma pilonlarını minare formunda yapmaya kalkacaklardı, modern mimarinin oryantalizmle sentezi adına(!)

UZMANI DİYOR Kİ…

“Bir yapının, kent kimliğinin / kültürünün / tarihinin parçası haline gelmesinin kriterleri nelerdir?” diye sordum Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan’a. “Bir çok kriter vardır. Yapının özellikleri, mimari önemi, yapının tarihi ile birlikte tarihsel olaylara tanıklığı, yaşanmışlıklar üzerinden oluşan değerler dediğimiz anı değeri, simge değeri ve bellek değeri üzerinden değerlendirilebilir. Bunlardan birkaçını taşıması bile önemlidir.

Son yıllarda kentlerde, stadyumlar yıkılmak isteniyor. Adana’da, İzmir’de Bursa’da Antep’te, Ankara’da, yıkılmak istenen tüm statlar Cumhuriyet döneminin kentsel planlama ölçeğinde, spor komplekslerine verdiği değeri ortaya koyan kamusal simgesel yapılardır ve simge değeri vardır ve tarihsel değeri vardır. Oradaki karşılaşmalar, insanların gündelik hayatta biriktirdikleri ile anı değeri ve kent ölçeğinde, geçmişle geleceği bağlayan hatırlatma mekanları olduğu için bellek değerleri vardır.

Yapıların tarihi değerinin olması bu kapsamda önemli bir kriter olsa da yeter şart olarak değerlendirilemez; o mekanın, yapının kentliler tarafından kullanılıyor ve sahipleniyor olması da mekanların kent kültürünün bir parçası olması noktasında oldukça önemlidir.” diye yanıtladı.

'KENTLERE MAL OLMUŞ YAPILAR YIKILMAZ!'

Peki, kentlere mâl olmuş yapılar, hangi şartlarda yıkılabilir, hangi şartlarda restore / renove edilebilirdi? Kolayca verilebilen bu kararları alma yetkisi kimlerdeydi, kimlerde olmalı, kimlerde olmamalıydı?

Candan dedi ki: “Kentlere mal olmuş yapılar yıkılamaz. Bu tür yapılar yaşatarak korunmalıdır. Gelecek kuşaklara aktarılacak kültürel varlıklar olan bu tür yapılar için koruma öncelikli hareket edilmelidir. Bu tür yapıların yıkılması riskli alan ilan edilmesi yıkılarak yeniden yapılması gibi konular, koruma kurullarından alınacak kararlar doğrultusunda olması gerekirken, koruma kurulları da baskı altında, siyasetin baskısı ile akıl dışı kararlar veriliyor.

Toplumsal ve kentsel bellekte yer alan yapılar, gerek tarihi gerekse mimari ya da kültürel değerleri kapsamında korunması ve yaşatılması gereken yapılardır. Bu yapıların zaman içerisinde dezenforme olmuş bölümleri mimarların ve koruma uzmanlarının incelemesi ve uygulaması nezdinde onarılmalı ve kent hayatına geri kazandırılmalıdır.”

Bu uzman görüşü; 15 Aralık 1936’da İsmet İnönü tarafından açılışı yapılan Ankara 19 Mayıs Stadı’nı yıkmak için tarifsiz bir telaş ve heyecanla, kepçe operatörlüğüne soyunan yetkililere armağan olsun…