18 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Attila İlhan ve 'Kardeşime Mektuplar'

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Kaynak Yayınları önümüzdeki 17 Kasım Çarşamba günü, edebiyat tarihimize büyük zenginlik katacak önemli bir kitabı, “Attilâ İlhan / Kardeşime Mektuplar”ı okurlara sunacak. 10 Ekim 2005’te 80 yaşındayken aramızdan ayrılan ölümsüz şair ve yazarımız Attilâ İlhan’ın 1951-1953 yılları arasında İzmir’de yaşayan kardeşi Cengiz İlhan’a İstanbul ve Paris’ten gönderdiği mektuplar, bir kitap hurdacısının deposundaki yığınların arasından ilk kez gün ışığına çıkıyor.

Attilâ İlhan o yıllarda 26-27 yaşında bir hukuk öğrencisi ve bu alanla yıldızının bir türlü barışmadığını, avukatlığın kendisine göre bir iş olmadığını her fırsatta dile getiriyor. Dönemin önde gelen dergilerinde şiir ve yazıları yayımlanmaya ve yankı yaratmaya başlamış, dikkat çekmekte olan genç bir sanatçı. Sonradan başarılı bir avukat olup İzmir Barosu Başkanlığı da yapacak kardeşi Cengiz İlhan’ın ise sanat yolunun başlarında, henüz bazı denemeler içinde olduğu anlaşılıyor.

Attilâ İlhan’ın kardeşine hitaben yazdıklarında, özel yaşamı kadar sanatına da yansıdığı biçimiyle önemli roller üstlenen İstanbul ve Paris gibi iki kentteki günlük yaşamından kesitler, öğrencilik halleri, para pul meseleleri, yedikleri-içtikleri, gönül ilişkileri, okuduğu kitaplara, seyrettiği filmlere dair notları, elbette ki çok ilginç. Kardeşine tavsiyeleri, “şu dergiyi takip et, şu kitapları oku” vb. şeklinde yön çizme gayretleri de dikkat çekici.

GENÇ ŞAİRİN BELİRLEDİĞİ ROTA

Ancak tüm bunların ve diğer ayrıntıların ötesinde kitabı oluşturan mektuplardaki en dikkat çekici boyut, Attilâ İlhan’ın daha 20’li yaşlarındayken kendisine çok net bir rota çizmiş olması, verili edebiyat ortamından kopuşa hazırlanması, “Günün birinde kopuş vaki olacaktır” kararını vermesi, toplumsallık için “Kendisi için bir şey istemeyen ferdiyetçilik” yönünü tayin etmesi…

22 Aralık 1952’de İstanbul’da yazdığı mektupta şöyle diyor örneğin: “Bizdeki şiir çemberinin dışındayım. Dar, sıkıntılı, fakir bir şiir atmosferi var. Boğuluyorum.”

Daha o yaşlarda karşı tezini açıkça belirginleştirdiği, estetik anlayışını oluşturmaya başladığı görülüyor genç Attilâ İlhan’ın. Mektuplar, kitabın önsözünü yazan Enis Batur’un deyimiyle, “Henüz 20’li yaşlarında silahlarını seçtiğini gösteren çok sayıda işaret barındırıyor.”

Bu mektupların yazıldığı dönemde, Attilâ İlhan’ın sonradan “Gerçekçilik Savaşı” (Yazko Yay., 1980) kitabında okuduğumuz görüşlerini, kopuşunu, tartışmalarını, sarsıcı saldırılarını kaleme almakta olduğunu bildiğimizden, edebiyat tarihimizde başlı başına bir ekol oluşturan Attilâ İlhan’ın fikriyatının başlangıç noktası da denilebilir “Kardeşime Mektuplar”a.

Bakın ne demiş Ekim 1954’te “Kaynak” dergisinde yer alan bir yazısında:

KARMA TİP ŞAİRLER

“Son yirmi yıllık sanat serüvenimiz ortaya bir sanatçı tipi çıkarmıştır. Sorumsuz bir tiptir bu. Sanatı, amacı kendisi olan soyut bir çaba, bir oyun sayar. Memleket gerçeklerinin, fikir sorunlarının farkında değildir. Sıkılır bunlardan. Karşısına çıkarırsanız; ya korkar yan çizer, ya işi şakaya boğar. Fikir yazılarını, eleştirmeleri –ucu kendine dokunmadıkça- okumaz. Eleştirme ile dedikoduyu, fikir tartışması ile ağız kavgasını karıştırır. Bohemlik taslar. Bütün estetik sorunlarını meyhanelerde çözümler. Memleket gerçekleri, onun için, katlanılması güç, sinir bozucu şeylerdir. Ve o, bu gerçekleri değiştirmek konusunda üstüne bazı ödevler düşebileceğini aklından geçirmez. Kimisi aslını astarını bilmeden ‘surrealiste’tir. Kimisi ‘solcu’ geçinir. Kimisi ‘existansialiste’ olduğunu söyler. Aslı şu ki her biri, ne olduğu belirsiz, karma bir tipin çeşitli örnekleridir.” (“Gerçekçilik Savaşı”, s.74)

“Diyalektik Gazel” şiirinde, “Bil ki dünyayı sarsan sıçramalar / Birikmiş şuurlarla gelir” diyordu Attilâ İlhan. “Kardeşime Mektuplar”, birikmiş şuura önemli katkıda bulunan bir kitap.