16 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Batı Asya’da ABD karşıtı etkenler güçleniyor

Fikret Akfırat

Fikret Akfırat

Gazete Yazarı

A+ A-

2023 yılının ilk dört ayında, Batı Asya’da ABD aleyhine değişikliklerin hızlanışına tanık olduk. Suudi Arabistan ve İran’ın Çin’de anlaşma imzalamasıyla başlayan süreç, bölgedeki dengeleri değiştirerek devam ediyor. İran ile barışa imza atan Suudi Arabistan yönetiminin ikinci önemli hamlesi Suriye konusunda oldu. İki ülke arasında son birkaç yıldır istihbarat örgütleri vasıtasıyla devam eden görüşmelerin sonunda diplomatik normalleşmeye geçilmesi kararlaştırıldı. Mart ayının sonunda iki ülke 10 yıldır kapalı olan büyükelçilikleri açma karar aldı. Daha önemlisi, 14 Nisan’da Körfez İşbirliği Konseyi’nin Suriye’nin Arap Birliği’ne dönmesi gündemiyle Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde toplanacak olması. Suudi-İran barışı, Suudi-Yemen Ensarullah barışının da yolunu açtı.

Öte yandan Türkiye ve Suriye dışişleri bakanlarının, Rus ve İranlı mevkidaşlarıyla birlikte Mayıs ayının başında masaya oturması bekleniyor.

WASHINGTON’A TAVSİYE

Suriye’nin, bir yandan Arap ülkeleri bir yandan Türkiye ile ilişkilerini normalleştirmesi, ABD-İsrail ikilisini kara kara düşündürüyor. Bölgede daha önce görev yapan uzmanlar, bu gelişmeleri engelleyemeyen Washington yönetimine, bölgedeki ilişkileri baltalamaktan vazgeçmekten başka çare olmadığını hatırlatıyor. Responsible Statecraft sitesi yazarı Joshua Landis bunlardan biri. Landis şöyle yazıyor:

“Yaptırımların başarısız olduğunu ve daha gerçekçi bir politikanın gerçek faydalar sağlayabileceğini ve artan riskleri azaltabileceğini kabul etmenin zamanı geldi. ABD, Arap ülkelerinin ve Türkiye'nin Suriye ile diplomatik yakınlaşmasını durdurmaya çalışmak yerine, devreye girmeli. Normalleşmeyi durdurmaya çalışmak kaybedilen bir oyundur, (bu gelişmeleri) koordine etmek ise, Washington'un bölgesel diplomaside lider rolünü yeniden kazanmasına yardımcı olacaktır (Responsible Statecraft, 7 Nisan 2023).”

Landis gibi düşünenlerin sayısı ABD’de artıyor. İsrail, bu gelişmeler nedeniyle büyük tedirginlik içinde. Bir yandan Filistin’e bir yandan Lübnan’a yönelik saldırılarını yoğunlaştıran İsrail’in ve arkasındaki ABD’nin karşısındaki cephe güçleniyor.

HİZBULLAH’IN BAKIŞIYLA DÜNYADAKİ SAFLAŞMA

ABD’nin Batı Asya başta olmak üzere dünya çapındaki gerileyişine koşut olarak, gelişen dünya ülkeleri ve antiemperyalist kuvvetleri arasındaki işbirliği zemini giderek güçleniyor. Gelişen dünya ülkelerinde emperyalizme karşı mücadele eden kuvvetler, emperyalist hegemonyacı stratejiye karşı, kendi tecrübelerinden ilerleyerek nesnel olarak ortak bir programda buluşuyor.

Lübnan’da İsrail ve ABD ile sıcak savaş içinde olan Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Şeyh Naim Kasım’ın açıklamaları bu bakımdan önemli bir örnek oluşturuyor. Kasım’ın, ABD merkezli BreakThrough News'ten Rania Khalek'in Dispatches adlı programında yayınlanan röportajındaki sözleri şöyle:

“Tüm insanlar bağımsız olmak, kendi seçimlerine, kendi kudretlerine sahip olmak ve çocukları için bir gelecek isterler. İşte bu nedenle bir şeyler değişmeye başladı. Bugün Amerikan işgalinin yenildiği ve başarılı olamadığı bir sahne içindeyiz.

“Bugün İran ve Türkiye gibi, tıpkı normal bir ülkenin yapacağı gibi, Amerikan hegemonyasını kabul etmeyen pek çok ülke var. Rusya, Çin hatta Hindistan ve Pakistan ve diğer başka büyük ülkeler Amerikan hegemonyasına, Amerika'nın ne istediğine karar verip insanların haklarını yağmalamasına tahammül etmiyorlar.

“Bu yüzden dünyada artık yeni bir sahne ile karşı karşıyayız. Bu sahne Amerikan hegemonyasını reddediyor. Dünya çok kutupluluğun olduğu bir yer olacak. Hizbullah olarak bizim için bu mükemmel. Bu durum tüm halkların başka bir halkın ya da başka bir halkın siyasi liderinin boyunduruğu altında olmama hakkıyla tutarlılık içindedir.

“Bu yüzden biz bu sonuçtan memnunuz. Ve bu gayet normal. Hiç kimse insanlığı kendi adaletsizliğine, zorbalığına ve sömürgeciliğine mahkum edemez. Ve geçen yüzyıllardaki tüm hegemonyalar çökmüştür.

“İmparatorluklar nerede? Roma İmparatorluğu nerede? Bizans İmparatorluğu nerede? Pers İmparatorluğu nerede? Tarih boyunca tüm imparatorluklar çökmüştür. Bu yine olacaktır ve şu anda gerçekleşmekte olan da budur. Tek kutupluluğun çöküşünden ötürü mutluyuz.

“Benim görüşüme göre Rusya-Ukrayna savaşı, çok kutupluluğa geçişin ve Amerika'nın tek kutupluluk teorisinin başarısızlığının görünür olduğu bir tablodur. Çünkü bu savaş iki kamp zemininde çıktı: Amerikan kampı ve Rus kampı. Bu yüzden savaşın sonuçları arasında daha çok küresel parçalanma da olacaktır. Geri dönüş yoktur; Amerika'nın ve Batı'nın geriye, geçmişteki tek kutupluluğa dönebilecek gücü yoktur (YDH, 18 Ocak 2023).”