03 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Faiz indirimi makro dengelere olumsuz yansıyabilir

Prof. Dr. Ufuk Tutan

Prof. Dr. Ufuk Tutan

Eski Yazar

A+ A-

TCMB, olamaz denileni yaptı ve politika faizlerini 1 puan dahi olsa yüzde 19’dan 18’e düşürdü. Bu düşürülen 1 puan her ne kadar faiz indirimini destekleyenler için beklentilerin altında bir faiz indirimi olsa da; belki de deneyelim görelim, olmadı hem gerekirse daha indirir hem de tutmazsa maya, tekrar çıkarırız mantığı ile yapılmış olsa da Güney Kore’den Norveç'e birçok ekonominin bu enflasyonist ve durgunluğa yelken açan küresel ekonomi konjonktüründe politika faizlerini yükseltirken ve yükseltmeyi planlarken, Türkiye ekonomisinin tam tersi yönde politika faizlerini düşürmesi, hem ekonomisinin makroekonomik dengeleri hem de küresel çapta ulusal ekonomisinin görüntüsü açısından oldukça riskli bir hamle olarak değerlendirilmektedir.

TCMB’nin faiz indirimi konusunda ilk açıklaması incelendiğinde bu faiz indirimini, iki ana temel ekonomik veriye dayandırıldığı görülmektedir.

Birincisi, çekirdek enflasyon hem tüketici enflasyonundan düşük hem de politika faizinden birkaç puan altında olması sebebiyle politika faizlerini, çekirdek enflasyona yaklaştırmak amacıyla 1 puan indirilmiştir. Öncelikle, tüketici enflasyonu sepeti içindeki mal-hizmetlerin toplamı içinde, çekirdek enflasyonunkiler yarısı kadar değildir. Çekirdek enflasyon, tüketiciyi dışlamaktadır ama tüketici enflasyonu, çekirdek enflasyonu kapsamaktadır. Makroekonomik dengeler açısından gösterge olacak enflasyonun bu kaygan ve belirsiz küresel ve ulusal ekonomik konjonktür içinde tüketici ve bununla ilintili olarak üretici enflasyon olması gerekmektedir. 2021 yılında artan küresel emtia-enerji-gıda fiyatlarını göz önüne alan hiçbir Merkez Bankası, çekirdek enflasyona bakarak politika faizlerini değiştirmemektedir ve uzun süreden beri de birçok Merkez Bankası tarafından çekirdek enflasyon, gösterge enflasyon olarak kullanılmamaktadır.

İkincisi, gelişmiş ekonomilerin merkez bankalarının artan küresel enflasyonu, ki gıda-emtia-enerji fiyatlarının çoğu eş anlı yükselmekte ve yükselmeye devam etmektedir, geçici olarak algıladıkları genellemesi yapılarak TCMB’nin faiz indirimini pro-aktif bir davranış olarak gösterip bu faiz indirimini haklı çıkarmaya çalıştıkları anlaşılmaktadır. Oysa, 2021 yılının yaz ayları başında ABD’nin bazı eyaletlerinde bazı merkez bankası yetkilileri, bu küresel enflasyon sürecinin kış aylarına doğru gerileyeceğine işaret edip bu küresel enflasyonu geçici olarak tanımlasalar da yaz sonuna doğru ABD, AB, Japonya, Çin gibi ekonomilerin merkez bankası en üst düzey yetkilileri, küresel enflasyonun gidişatını dikkatle ve hatta bazılarının kaygıyla izledikleri yönünde açıklamalar yaptıkları bilinmektedir. İklim koşulları sebebiyle gıda fiyatlarının düşmeyeceği ve hatta yükselebileceği, enerji fiyatlarının düşmeyeceği ve belki yüksek bir seviyede plato oluşturacağı, emtia fiyatlarının bazı hammadelerde düşme eğilimine rağmen kritik önem taşıyan bazı hammadelerde düşme eğiliminin halen kesinleşmediği bir küresel ekonomi ortamı mevcut iken küresel enflasyonun geçici olacağı saptaması, çok erken verilmiş bir nihai karar olarak algılanmaktadır.

Makroekonomik dengeler için belki 1 puanlık faiz indiriminin çok önemli bir olumlu ya da olumsuz etkisi görünmüyor olsa da öncelikle Merkez Bankası'nın bağımsızlığına yönelik güven ve döviz kurlarının dalgalanması üzerinde birtakım ivedi etkileri olacaktır. Bu noktada resmi döviz rezervlerinin olası bir döviz talebine yönelik ne kadar hazır olduğu sorusu gündeme gelebilir. Ayrıca, bu faiz kararı ile birlikte Türkiye ekonomisine yönelik risk algısı daha da olumsuz yöne kayabilir. Orta vadede de döviz kurları yukarı yöne kayarsa enflasyon, cari işlemler ve kamu bütçesi dengelerine olumsuz yansıyabilir.

Küresel ekonomi, durgunluk yönünde ilerlerken sermaye akışı da uzun vadede gelişmiş ekonomilere doğru yönelmektedir. Bu nedenle diğer endişe uyandıran başlık ise 2006 yılında siyasi baskılar sebebiyle dönemin Merkez Bankası başkanının politika faizlerini indirme kararından kısa süre sonra, daha büyük ve ardı ardına faizleri artırarak hem Türkiye ekonomisinin hem de TCMB'nin bağımsızlığı konularında güvenirliliğinin sorgulanmasına yol açılmasıdır. Eğer Türkiye ekonomisi, ABD, AB gibi kapitalist ekonomilerin sermaye stoğuna artık uzun vadede ihtiyaç duymayacak ve bu ekonomilerden menkul ve fiziki yatırım çekmek istemeyecekse bu tür bir faiz indirim ve artırımları, güvenirlik açısından ulusal ekonomisine sorun olmayacaktır. Ancak, bu ekonomilerden sermaye akışını talep edecekse küresel sermayenin Türkiye ekonomisine yönelik bakışı açısından ciddi sorunlar kapıda bekliyor olabilir. Eğer ABD, AB gibi kapitalist ekonomilerden ayrışarak küresel çapta yeni dostlar ve ortaklar kapıdaysa bu faiz indirimini farklı bir açıdan da yorumlamak mümkün olabilir. Ancak, kapıda kimin beklediği de meçhuldür.

Bu faiz indirimi, sanayicinin taleplerine yönelik bir siyasi karardır çünkü sanayicilerin piyasalardaki nakit sıkıntısı ve durgunluk şikayetlerine kısa vadede başka bir çözüm bulunamamıştır. Aslında başka çözümler de vardır ama uzun vadeli çözümlere bağımlıdır. Sanayinin teknolojik ve üretim açılarından uzun vadeli, program ve planlama dahilinde yapısal dönüşümü gibi...

Bazı tüketici kredilerinin vadelerini azaltma kararı sebebiyle bu faiz indiriminin tüketiciye yönelik bir hamle olmadığı düşünülmektedir. Ancak, önümüzdeki günlerde ekonomiyi canlandırma amacıyla tüketiciye yönelik bazı hamlelerin de gelmesi sürpriz olmayacaktır.

1 puan dahi olsa politika faiz indirimi, erken alınmış ama siyasi bir bir karardır. Aslında bu yılın sonlarına doğru böyle bir kararın ekonomi yönetimi ve paydaşları tarafından değerlendirilmesi gerekti. Bu faiz kararı ile sanayi üretimine ve ihracatına bir ölçüde katkı verilecek gibi görünse de enflasyon, cari denge, kamu bütçesi gibi birçok makroekonomik dengeye ve döviz kurları üzerine olumsuz etkilerinin orta vadede oluşabileceği düşünülmektedir.