Fenerbahçe’deki ‘İrlandalılar’...*

Aziz Yıldırım üzerinden Fenerbahçe, öyle sinsi, art niyetli, sistematik ve çok yönlü saldırılara mâruz kalıyor ki; benim gibi, Yıldırım’ın bir çok söylem ve eylemini onaylamayan insanlar bile kulübün avukatı kesiliyor.

2 yıldır iktidar ve cemaatin kimi sözcülerinden, rakip takımların yöneticilerine uzanan geniş koroya, sonunda kulübün içinden de yandaş bir “ses” bulundu. Elbette uygun bir gerekçeyle. Kendi rızasıyla, 3 Temmuz sürecine garip bir yerden eklemlenen Mehmet Ali Aydınlar gibi, eski genel kurul üyesi Recep Özcan’ın ismini de kulüp tarihi yazacaktır herhalde. Özcan’ın amacı da bu mudur, bilemem.

Yalnız, kulübü böylesi sıkıntılı bir dönemden geçerken yapmaya çalıştığı şey ve zamanlaması ilgimi çekti. İnsan haklı da olsa, böyle sansasyon yaratacak, kulübünün aleyhine kullanılabilecek bir eyleme nasıl karar verebilir diye merak ettim. Hukukçu birisi, asırlık kulübüne kayyum tayin edilmesini ister mi diye de...

İstemiş... Mayıs ayında Valilik’ten istemiş. Gerekçesi; kulüp evraklarının bilirkişilere gösterilmemesi. Sonuç alamayınca, Haziran’da mahkemeden, başkan ve 2 yönetici için “tedbiren görevden uzaklaştırma” kararı çıkarttırmış, kayyum talebiyse, teknik nedenlerle reddedilmiş. Bu ara kararın gerekçesi ise, Fenerbahçe tüzüğünün 6/a maddesindeki “kötü şöhret sahibi” olmaya dayandırılmış.

Bir Fenerbahçeli olarak; dişini sıkıp, “şu günleri atlatalım hele” diyememiş, Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararın Yargıtay (temyiz) sürecini, UEFA ve CAS yargılamalarını bile bekleyememiş de, “tam sırasıdır” demiş belli ki, ısrarından o anlaşılıyor. Hukuken problem yok, hakkıdır elbette. Ama bu ulvî gerekçeleri, epeyce eğreti değil mi sizce de?

Aziz Bey’i artık herkes çorabının markasına kadar biliyor. Bir de Recep Bey’e bakalım biz. Recep Özcan, Çiller döneminin Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı. Haluk Ulusoy dönemininse, PFDK Başkanvekili. 2008 yılındaki “Simsar” operasyonunda, 19 kişiyle birlikte gözaltına alınıyor. Birçok kulüp ve futbolcunun cezalarında oynama yaptığı iddiasıyla. Bir yıl sonra tamamlanan iddianamede savcı, Özcan’ın 22 yıldan 139 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını isterken, “Kulüp yöneticilerinin istek ve talepleri doğrultusunda karar çıkarması düşündürücüdür. Özcan’ın görevini kötüye kullandığı anlaşılmaktadır.” şeklinde görüş bildiriyor.

Aynı iddianamede, Özcan’ın eski ANAP’lı bakan Eyüp Aşık’la yaptığı telefon görüşmesinin kaydı da var. İki şirketin Danıştay davaları için işbirliği yaptığı anlaşılan ikiliden Özcan, “Danıştay’da güçlüyüz sayın bakanım. Kayseri Şeker’in 20 trilyonunu sildirdim” diyor. Konuşma, Aşık’ın arkadaşı olan şirket sahibinden istenecek para ve bu paranın aralarında nasıl paylaşılacağına dair sohbetle sürüyor.

Uzatmayayım; bu Recep Bey, çok iyi(!) bir Fenerbahçeli olarak, Fenerbahçe Başkanı’nı, “kötü şöhret sahibi olduğu” savıyla ve -eminim(!)- hiçbir kişisel gerekçeye dayanmadan görevden uzaklaştırtıyor. Binlerce kongre üyesinden hiçbirisinin düşünemediğini düşünüp, yapamadığını yaparak... Acaba diyorum; “Aziz”lerden önce, “Recep”lerden mi arınmalı Fenerbahçe?..

(*) “İrlandalılar”, yandaş görünümlü karşıtlar anlamında, 99 Kasım’ında Mustafa Denizli tarafından, sportif müktesebata kazandırılmıştır.