03 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İstihdam yaratma kapasitemiz neden düşük?

Prof. Dr. Ufuk Tutan

Prof. Dr. Ufuk Tutan

Eski Yazar

A+ A-

İşsizlik oranları açıklandı. 2021 yılının Ağustos ayı için işsizlik oranı, yüzde 12.1 ve geniş tanımlı işsizlik oranı olarak bilinen atıl işgücü oranı, yüzde 22 olarak açıklandı. Bir önceki yılın aynı ayında bu oranlar sırasıyla, yüzde 13 ve yüzde 25.2 ve bu yılın temmuz ayında da sırasıyla, yüzde 12.1 ve yüzde 23.6 olarak açıklanmıştı. İşsizlik oranında geçen yıla göre hafif bir toparlanma olduğu izlenirken bu yıl için henüz önemli bir olumlu gelişme olmadığı anlaşılmaktadır. Bunun yanında, yaz ayları sebebiyle, geniş tanımlı işsizlik oranında atıl işgücünün kısmi zamanlı da olsa iş bulabildiği ve geçen yıla göre oranların iyileştiği görülmektedir. Ancak kış aylarına doğru, gerek işsizlik gerekse de geniş tanımlı işsizlik oranlarında artışlar yaşanması, çok olası görülmektedir.

***

İşsizlik oranları içinde genç işsizler, 15 ile 24 yaş grubu arasında oran yüzde 22.7’dir ve bu oran, kış aylarında daha da artacak gibi bir izlenim vermektedir. Bu yaş grubu arasında üniversite bitirmiş işsizlerde geçen yıllara göre artış olduğu anlaşılmaktadır. Bu sonuçlar farklı açılardan yorumlanabilir. Örneğin, üniversite mezunlarının artık istenilen kalitede vasıflı eleman olarak eğitim almadığı; Türkiye ekonomisinin üniversite mezunları yerine teknik lise mezunları gibi ara elemanlara daha çok ihtiyaç duyduğu şeklinde farklı yorumlar yapmak da mümkündür.

***

ABD gibi gelişmiş ekonomilerde işsizlik sorununa artan enflasyon oranları ve maliyetler sebebiyle ücret artışları da eklenirken Türkiye ekonomisinin bu tür ek sorunlarla henüz uğraşmadığı ve Türkiye ekonomisindeki işsizliğin tamamen istihdam yaratamama ile ilgili olduğu bilinmektedir. Bu nedenle, Türkiye’de işsizlik sorununun ana temel nedeni işgücüne katılmak isteyen nüfusa, istihdam yaratamamaktır. İkincil sorunlar arasında da vasıflı işgücünün vasıf sorunu bulunmaktadır. Bir süre sonra da enflasyon artışı sebebiyle ücret artışları da işsizlik sorunu gündemine girebilir.

***

İşgücüne istihdam yaratmak artık kolay değildir. Nihai mal ve hizmetleri üretmek için var olan işletmeler, potansiyeline yakın istihdam yaratabilirken bu işletmelere ara mal tedarik eden ve daha büyük bir istihdam potansiyeli vadeden diğer işletmeler, Türkiye ekonomisinin ara mal ithalatına bağımlılığından dolayı potansiyelinin çok altında istihdam yaratabilmektedir.

***

İşsizliğin temel ana nedeni de budur: Ara mal ithalatı ile rekabet edemeyen diğer işletmelerin dahi ara mal ithalat ederek üretim yapıp istihdam yaratamaması ve dolayısıyla, potansiyel istihdamına ulaşamamasıdır. Bu sorunun çözümü de faizsiz, uzun vadeli krediler, hibe, can suyu projeleri gibi kamunun kısa vadeli çözümleriyle de çözümlenebilecek bir sorun değildir. Bu şekilde çözümlenemeyeceği de geçmiş deneyimlerden de artık anlaşılmaktadır.

***

İşsizlik sorununa çözüm, uzun vadelidir. Plan ve program dahilinde teknoloji yaratmak ve üretim yapmaktan geçmektedir. Ancak, bu da yeterli olmayabilir. Sonrasında da sorunun çözümünün bir ayağı da gerekirse de tarım ve tarıma dayalı üretim yapan ve belirli stratejik sanayi sektörlerinde belirli süreler içinde koruma duvarları ile ara mal ithalatını engellemekten geçmektedir. Ayrıca, gerekirse yurt dışı ile karşılıklı çıkarlar doğrultusunda yeni pazarlar ve farklı finansal işbirliklerinden geçmektedir.

Küresel ekonomiye yön verenler, enflasyonist sürece doğru ilerlendiği konusunda artık neredeyse hemfikirdir. Gelişmekte olan ekonomiler de bu sürece proaktif davranarak faizlerini yükseltmeye başlamış ve sermaye akımlarının gelgitleri ile yurt içi fiyatlarında ani iniş-çıkışlarına karşı bu şekilde önlem almaya yönelmişlerdir. Yeni Zelanda, yedi yıl aradan sonra faiz artışına giderken geçen haftalarda 10’a yakın ekonomi de faizlerini artırmıştır. Birçok ekonomi de faiz artırımı için hazırlık yaptığını ilan etmiştir ve etmektedir.

***

Türkiye ekonomisi, küresel enflasyonist sürecine deyim yerindeyse sürüden ayrılarak faiz düşürme ile girmeyi tercih etti. Bunun ilk sonuçları, TL’nin döviz karşısında neredeyse yüzde 5’e yaklaşan değer kaybı; Hazine'nin 5 yıllık tahvil satışında, tahvil satış faizinin 1 puanlık ve 10 yıllık tahvil satışında da 2 puanlık artışı olarak Türkiye ekonomisinin önüne çıkarılmıştır. Başka olumsuz gelişmeler de beklenmektedir.

***

Öte yandan enflasyonda düşüş henüz ufukta görülmemektedir. Hatta döviz fiyatlarının artması sebebiyle ara mal ithalatına bağımlılıktan dolayı üretici fiyatlarındaki artış sonucu enflasyonun yükselmeye devam etmesi de çok olası görülmektedir. Türkiye ekonomisi, yıl başından beri gelişmekte olan ekonomiler arasında ulusal para biriminde yüzde 17 ile en fazla değer kaybı yaşayan ekonomi olmuştur.

***

Küresel enflasyonun başladığı bu küresel ekonomi ortamında, Türkiye'de enflasyon süreci devam etmektedir ve edecek gibi de izlenim bırakmaktadır. Üstelik, diğer ekonomilere kıyasla yüksek bir enflasyon seviyesinde yakalanılmıştır bu sürece. Türkiye'deki enflasyon oranının Bangladeş, Mısır ve Irak’ın toplam enflasyon oranlarından daha yüksek olduğu gözlemlenmektedir. Artan enflasyon eğilimi de göz önüne alındığında fiyat artışlarının istihdam yaratmaya olumsuz etkilerinin de bu kış aylarında belirginleşebileceği anlaşılmaktadır. Bu kış, zorlu geçecek izlenimi vermektedir.