03 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kulüp başkanına mektubumdur...

Atilla Özalp

Atilla Özalp

Gazete Yazarı

A+ A-

BİR insan neden koltuk sevdalısı olur, hiç anlamam... Hele bu uğurda para ve zaman da harcar ki bunu asla anlamam. Forma aşkıymış. Palavra. Eğer gerçekten böyle ise koltuk sahibi olmak kaydıyla destek vermek yerine, koltuğu, kulübü layık olduğu gibi gerçekten idare edecek ehline vererek dışarıdan destek ol ki işte o zaman “Helal olsun, ne adam be!” diyelim. Ama gerçekler başka, hayaller Paris...

BAŞKANLIK VE DAHA ÇOK GÜÇ ELDE ETME İSTEĞİ

Eğer yanılmıyorsam, örneğin, Beşiktaş Kulübü'nün efsane başkanı Süleyman Seba haricindeki tüm başkanları para, pul ve mevki sahibi insanlar. Kulüp başkanlarının birçoğu yaptıkları iş çevresinde tanınsalar da bu tanınmışlık onları kesmiyor. Güç, daha çok güç istiyorlar ve bu yüzden futbola bulaşıyorlar.

Futbola adım atınca, hele bir de başkan olduklarında tanınmışlıkları katbekat artıp her gittikleri yerde gözler onlara çevrilince, hele bir de “başkanım” diye hitap edildiğinde yüreklerinin yağları eriyor. Basında sık sık haberleri çıkıp, mikrofonlara konuşup, şöhretin ışıkları altında yürümeye başladıklarında ise kendilerini dev aynasında görüyor, “Ayna ayna, var mı benden güzeli bu dünyada” diyen masaldaki cadı gibi onlar da gücün büyüsüne kapılıyorlar.

BAŞKANLARIN ŞÖHRETİ KULÜPLERE ZARAR VERİYOR

Hanları, hamamları, plazaları, yazlıkları, son model arabaları, şoförleri ve bol sıfırlı banka cüzdanları varken elde edemedikleri şöhreti futbol sayesinde bulduklarında onlar adına her şey iyi hoş oluyor ama ne yazık ki kulüplerimiz bundan zarar görüyor. İşte o yüzden onlara bir sesleneyim istedim.

Bak sevgili başkan, sen tribüne çık formanı giy ve o çok sevdiğin takımın renklerini kuşan ama gözünü seveyim, futbolu, bu işin tozunu yutmuş, çilesini çekmiş bir bilene bırak, o yönetsin. Yine başkan ol, hatta demeçleri ver, tanınmışlığı zerresine kadar yudumla ama iş futbolu yönetmeye gelince ne olur karışma.

Futbolu bilmiyorsun. Böyle deyince de biliyorum, çok kızıyorsun. Bilmiyorsun, çünkü hiç lisanslı futbolcu olmadın. Profesyonel futbolcu olma hayalleri kurarken, suları akmayan, son derece sağlıksız, buz gibi soyunma odalarında eksik malzemelerle tanışmadın. Soyunma odalarının havasını hiç solumadın. Futbolcu nasıl motive olur, iç dünyasında neler yaşar bilemezsin.

SENİN İŞİN AYRI ANTRENÖRÜN İŞİ AYRI

Her şeyi bilmek olur mu? Senin işini antrenör bilmez, dolayısıyla antrenörün işini de sen bilemezsin. Bunu artık kabullen ve başarı için ya o koltuğa hiç oturma ve dışarıdan destek ol ya da koltuğa sevdalıysan futbolun yönetimine hiç karışma. Eğer bu duruma razı değilsen de ülke futbolunun gelişimi ve kulüplerin borç batağında yüzmemesi için başkanlığa asla soyunma. Çünkü başkanlık koltuğunda oturan fakat futbolun içinden gelmeyen bireyler yüzündendir bugün ülke futbolunun içinde bulunduğu içler acısı görüntü.

Biliyorum mektubuma çok kızdın. Hatta içerledin ama dost acı söyler. Mektubumun sonunda, Hollanda ve dünya futbolunun efsane ismi Johan Cruyff'un “Ağzına kadar para dolu hiçbir çantanın şampiyon yaptığını görmedim.” dediğini hatırlatır, sağlıklı günler dilerim...