Medyanın gözünden kaçırdığı gelişme: Yeni bir Birleşmiş Milletler mi kuruluyor?
Bu önemli haberi medyamız gözden kaçırırken, Batı medyası ise hoşlanmadığı için gözlerden kaçırdı: Çin geçen hafta Hongkong’da Birleşmiş Milletler’in görevlerini anımsatan yeni bir uluslararası örgütün kuruluşuna öncülük etti: Uluslararası Arabuluculuk Örgütü (IOMed)! “Yeni dünya düzeninin müstekbel lideri Çin bununla bir adım daha attı” diye yansıttı olayı Batı medyası küçük harflerle.
30 Mayıs Cuma günü Birleşmiş Milletler’in neredeyse yarısını oluşturan 85 ülkenin temsilcisi ve 20 uluslararası kuruluş Hong Kong’da bir araya geldi. Hatta BM’de toplantıya gözlemci gönderdi. Toplantı sonunda 33 ülke IOMed’in kuruluş anlaşmasını imzaladı. Katılımın güçlülüğü nedeniyle Atlantik’in önde gelen sözcülerinin ağzını bıçak açmıyor.
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi konuşmasında IOMed’in ülkelerarası sorunların barışçı yollardan çözülmesi icin arabuluculuk yapacağını, hem devletlerarası çatışmalarda, hem de devletlerle yabancı yatırımcılar arasındaki uyuşmazlıklarda destek sunacağını açıkladı.
Daha önce uluslararası uyuşmazlıkların barışçıl yollardan çözümüne adanmış hükümetler arası bir hukuk örgütünün bulunmadığına dikkat çeken Wang, IOMed'in devletler arasındaki, devletler ve yabancı yatırımcılar arasındaki uyuşmazlıkların yanı sıra uluslararası ticari uyuşmazlıklarda da gönüllülük esasına dayalı olarak arabuluculuk yapmak üzere tasarlandığını söyledi.
Şu ana kadar bu konulardaki uyuşmazlıkları yargı ya da hakemlik yoluyla çözme görevini, Birleşmiş Milletler’e bağlı Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı ve Daimi Tahkim Mahkemesi üstleniyordu. Wang Yi, Hong Kong’ta kurdukları IOMed’in de bu işleri yapacağını, bu bakımdan BM’in Lahey Uluslararası Adalet Divanı’na eşit değerde olacağını, ancak onlardan farklı olarak devletlerarası sorunlarda da arabuluculuk yapacağını, arabuluculuk bakımından dünyada bir boşluk olduğunu, bu siyasal boşluğu doldurmayı amaçladıklarını ve bunun dünyada bir ilk olduğunu bildirdi.
İran haberi şu başlıkla verdi : “IOMed: Çin'in diplomatik şaheseri küresel barışın yeni bir dönemini başlatıyor.”
IOMED GELECEĞİN BM’İ DÜŞÜNÜLEREK Mİ PLANLANDI?
Diplomatik dille ‘ilk arabulucu’ diye ifade edilse de, Birleşmiş Milletler’in temel kuruluş amacının devletlerarası çatışmaları önlemek ve bunun için zaten arabuluculuk etmek olduğu biliniyor. Bu nedenle bazı gözlemciler, bu yıl sonunda veya gelecek yıl başında faaliyete geçecek olan IOMed’in BM’e gelecekte alternatif olabilecek bir ön adım olduğunu düşünüyor.
Aslında girişim yeni değil, 2022 yılında 18 ülkeyle başlamış ve üç yıldır çeşitli ülkelerde ön toplantılardan sonra imza aşamasına nihayet gelmişti. Yani ABD’nin Bidencı neocon sözcülerinin iddiasının aksine, Trump’ın yüksek gümrük tarifelerine tepki olarak son üç ayda gelişmemiş, aksine 4 yıl önce daha Biden döneminde planlanmıştı.
Katılımcıların ilk açıklamalarından girişimin Çin’in yanısıra, Afrika ve Güney Yarıküre’nin ortak isteğini yansıttığı anlaşılıyor. IOMed’in kurucu üyelerinden bazıları: Cezayir, Belarus, Kamboçya, Kamerun, Çin, Fildişi Sahili, Cibuti, Ekvator Ginesi, Etiyopya, Papua Yeni Gine, Gabon, Endonezya, Laos, Madagaskar, Pakistan, Sırbistan,Sri Lanka, Sudan, Tayland, Venezuela, Zimbabve… Dost düşman herkesin paylaştığı kanı katılan ülke sayısının hızla artacağı yönünde. Katılımın güçlü olması nedeniyle Atlantik’in önde gelen sözcülerinin ağzını bıçak açmıyor!
KÜRESEL GÜNEY DÜNYA BARIŞINDA SÖZ HAKKI İSTERKEN
Çin resmi ve yarı resmi medyasında, bu girişimle Çin’in dünya barışına verdiği önemin bir kez daha kanıtlandığı; geçmiş yıllarda ABD’nin BM’i kendi istekleri doğrultusunda kullanması ve pasifize etme çabasının, Güney Yer küreyi rahatsız ettiği, IOMed’in işte bu hoşnutsuzluk nedeniyle kurulduğu ve alternatif oluşturacağı vurgulandı : “Günümüzde dünya, yüzyılın hızlı değişim sürecinden geçmekte ve çeşitli çelişkiler iç içe geçmiş durumdadır. Küresel ve bölgesel meselelerle başa çıkarken "Soğuk Savaş" tarzı karşıtlık zihniyetiyle hareket etmek, zamanın ihtiyaçlarından ve hukuk düzeninin gelişim yönünden açıkça sapmaktadır. Mevcut uluslararası yargı sisteminde, gelişmekte olan ülkeler sıklıkla söz hakkı eksikliği, kuralların yetersiz uygulanabilirliği ve yüksek maliyetler gibi zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır. Ancak bazı büyük ülkeler, uluslararası anlaşmazlıkları tek taraflı yaptırımlarla çözmeye alışkındır; bu ülkeler mevcut uluslararası kuralları ve mekanizmaları çoğu zaman göz ardı ederek kendi bildikleri gibi hareket etmektedir. Bu yaklaşım yalnızca sorunları çözmemekle kalmaz, aynı zamanda daha fazla çelişkinin ortaya çıkmasına da yol açar. Uluslararası toplum, hiçbir zaman günümüzdeki kadar anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözümünü arzulamamıştır. Suudi Arabistan ile İran arasında Pekin'de sağlanan tarihi uzlaşıdan, Filistinli çeşitli grupların bölünmeye son vermek üzere imzaladığı Pekin Bildirisi’ne kadar pek çok ülke, diyalog yoluyla farklılıkların çözümünde büyük bir potansiyel ve imkan olduğunu görmüştür. IOMed’in doğuşu tam zamanında gerçekleşmiştir ve bu kuruluşun hayata geçirilmesi, uluslararası düzenin daha adil ve makul bir yöne evrilmesini teşvik etme yolunda önemli bir adımdır.”
BARIŞ ÖRGÜTLENMESİ EN ÇOK SAVAŞTAYKEN ARZULANIR
IOMed’in doğması sürpriz değil! Tarihte insanın barışı en iyi kavradığı ve en çok arzuladığı anlar hep dünyanın barıştan en fazla uzaklaştığı anlar oldu. Hitler türü bir avuç birey hariç, doğası gereği ‘grup’ niteliği taşıyan insan, ancak ‘grubun’ yardımı sayesinde savaştan sağ çıkabileceğini anlar ve barışı özler. Barış örgütleri kurar.
Birleşmiş Milletler ilk kez kurulmadı. I. Dünya Savaşı’nın yıkım ve acılarının hemen ardından 1920 yılında İsviçre’nin Cenevre kentinde kurulan Milletler Cemiyeti vardı. Amacı ülkeler arasındaki sorunların barışçı yollarla çözümüne arabuluculuk etmekti. Ama güçlü devletlerin çizmeleriyle pasifleşerek bir varlık gösteremedi ve 1946 yılında dağıldı. O dağılırken, galip Batı ülkelerinin önderliğinde 50 ülkenin imzasıyla bu kez bugünkü Birleşmiş Milletler kurulacaktı.
Aslında Birleşmiş Milletler fikrinin tarihi yüzlerce yıl öncesine gider. Birleşmiş Milletler arşivinde BM’in ilk teorik önderinin Rönesansçı Felemenk hukukçu Hugo de Groot (Grotius) olduğu yazmaktadır. Günümüzün ‘Uluslararası hukuk’’ kavramının ilk öğelerini ve birleşmiş milletler fikrini kurguladığı yapıtları bulunan Hugo de Groot (1583-1645) Avrupa’nın birbirine girdiği ve Osmanlı’yla da ayrıca savaştığı reform ve Rönesans döneminde yaşamıştı. Kıral ve kraliyet yanlısı yobazlarca hapsedilen Grotius, hapisten kaçtıktan sonra bir daha ülkesine geri dönemedi.
Birleşmiş Milletler’in 1995 yılındaki başkanı Gana kökenli Boutros Ghali, bir konferans konuşmasında şöyle diyecekti: ‘Modern çağın bundan yaklaşık dörtyüz yıl önceki başlangıçı, tutulmayan sözlerle ve büyük tehlikelerle dolu, istikrarsız günlere rastlar. Devletler arasında dengeli kurumların ve ilerici sistemlerin ilk temelleri işte o dönemde, Groitus diye tanınan, bugünkü Uluslararası Hukuk’un babası Hugo de Groot tarafından atılmıştır. Belki de bugün tarih bizleri, devletlerin bugün içine girdikleri yeni dönemde , bir uluslararası hukuk rönesansına ihtiyacımız olan, yeni bir ‘Grotiusçu aşama’ya getirmiş durumdadır.”
IOMED KURULURKEN BATIDA HUZURSUZ BİR SUSKUNLUK
Gel gör ki, BM bunları dese de, Vietnam, Kamboçya savaşlarıyla ihlal edilmesi hızlanan o ‘uluslararası hukuk’, Yugoslavya’nın savaşla parçalanması ve Irak işgaliyle birlikte esamesi okunmaz hale gelmişti. Onbinlerce yıl önce özel mülkiyete dayalı sınıflaşmayı öğrenen kimileri, şu andaki sistemde de paylaşmamak için savaşıyor. Yıllık ihracatı 3,5 trilyon gibi devasa rakamlara ulaşan 1,5 milyarlık bir Çin devleti karşısında, Atlantik’in lider devletleri pazarlarını ve enerji kaynaklarını adım adım kaybetmelerinin paniğini yaşıyorlar. Bu gelişme tabii ki ‘uluslararası hukuk’ tanımazlığını beraberinde getirirken, Çin ve güney ülkelerinin kurduğu bu yeni arabulucu barış örgütü IOMed de hoş karşılanmıyor! Atlantik dünyasının çeşitli sözcüleri IOMed’i şu sözlerle değerlendirdiler:
“Bu örgütün kurulması, ABD'nin dünya sahnesindeki rolünün sorgulandığı bir döneme denk geliyor; Çin "Washington'un bıraktığı boşluğu" doldurmaya çalışıyor. Güney ülkelerinden gelen bu büyük destek, Pekin’in bu dünya bölgesindeki artan etkisinin açık bir göstergesi gibi görünüyor.”
“Çin’in yıllardır uluslararası meselelerle yoğun bir şekilde ilgilendiğini ve Birleşmiş Milletler ile Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) gibi küresel kuruluşlardaki rolünü genişlettiğini hatırlıyoruz. Öte yandan, ABD Başkanı Donald Trump, Ocak ayında görevine başladığından bu yana, ABD’nin BM İnsan Hakları Konseyi gibi uluslararası kuruluşlardan çekilmesini emretmiş ve ayrıca DSÖ’den çekilmek için bir kararname imzalamıştır.”
Hollanda medyasından bir manşet : “Çin, Lahey Uluslararası Adalet Divanı’na bir alternatif kuruyor!”
Neoliberaller: “Pekin şu anda arkasına yaslanmış bir şekilde sakinlikle izliyor; Batı'nın çeşitli şekillerde nasıl derin sorunlara gömüldüğünü ve Avrupa ile Amerikan toplumlarının İsrail ile Hamas arasındaki çatışma konusunda nasıl kutuplaştığını görüyor. Bu sırada Çin, idealine doğru başarıyla ilerlemeye devam ediyor: Batı sonrası, çok kutuplu bir dünya düzeni.”
“Çin, Orta Doğu’daki çatışmada barış çağrısı yapıyor ve taraflar arasında arabuluculuk yapmaya da istekli, ancak Pekin gerçekten müdahalede bulunmuyor. Bu, akıllıca bir strateji. Batı, İsrail’e –ki bu ülke terör örgütü Hamas’a karşı savaşırken on binlerce Filistinli sivilin ölümüne neden oldu– koşulsuz destek vererek hızla ahlaki otoritesini kaybederken, giderek daha fazla ülke Pekin’in çok kutuplu yeni bir dünya düzeni hayaline ilgi duymaya başlıyor. Bu düzende Batı’nın hegemonik üstünlüğü geçmişte kalıyor ve liberalizm ile demokrasi artık dokunulmaz kavramlar olmaktan çıkıyor.”
İngiliz The Guardian, manşet : "Bu girişim, Çin’in büyüyen diplomatik etkisini açıkça gösteriyor ve geleneksel tahkim yasası yerine alternatif, görüş alışverişine dayalı bir mekanizma sunmayı hedefliyor."
Almanya, Deutsche Welle: “Uluslararası bir kuruluş oluşturma hamlesi, ABD’nin küresel meselelerdeki etkisinin azaldığı bir dönemde gerçekleşiyor; Çin ise Başkan Donald Trump yönetimindeki ABD’nin bıraktığı boşluğu doldurmaya çalışıyor.
Bu kuruluşa olağanüstü yüksek sayıda gelişmekte olan ülkenin destek vermesi, Pekin’in Küresel Güney’deki artan etkisinin bir göstergesidir.
Pekin, son birkaç yılda uluslararası meselelere katılımını istikrarlı bir şekilde artırmakta ve BM ile Dünya Sağlık Örgütü gibi küresel kuruluşlardaki etkisini genişletmektedir.”
KATILIM KERVANI GENİŞLERKEN
Çin başta olmak üzere Afrika ve Küresel Güney, hatta ABD ve AB’nin kendisi de, dünyanın artık çok kutuplu yeni bir döneme girdiğinin bilincindedir. Çin, çok kutuplu yeni dünyada Washington’u artık baş rolü oynayan aktör olarak değil, oyunculardan sadece birisi olarak algılamaktadır. IOMed gibi önemli küresel bir arabulucu örgüt, geleceğin BM’i ister olsun ister olmasın, küresel Güney’in bu doğrultudaki talebiyle birleştiği için, Atlantik karşıtı bir küresel cephenin genişlemesi ve birliğinin güçlenmesi anlamına geliyor. Gerek Çin, gerek ABD bu gelişmenin farkında. Trump’ı, Rusya’yla barışa, Ortadoğu’da statükoyu kabullenmeye, İran’la bir Pax Amerikana veya ‘İbrahim barışı’na sürükleyen işte bu durumdur.
Kimbilir, gün olur devran döner, belki de İsrail-Filistin sorununun IOMed tarafından çözülmesinin istendiği günlere geliveririz!
Burada şu soru da gündeme geliyor: Türkiye önümüzdeki dönemde hızla artacak olan IOMed’e katılanlar kervanına katılacak mı?