Nerde o eski bayramlar!
Çocukluğumuzda Şeker Bayramı derdik.
Bayram sabahı erkenden uyanır…
En yeni elbiselerimizi giyer…
Önce ailemizi bayramlar…
Sonra bütün köyü dolaşırdık.
Büyüklerin elini öper bayramlarını kutlardık
Yoksullar “kaba şeker…”
Durumu biraz iyi olanlar…
“Kağıtlı şeker” verirdi.
Elimizdeki torbalara doldururduk.
Hepimizin yüzü gülerdi.
Köylüler de bayramlaşmadan haz duyardı.
Ne kadar çok çocuk gelirse o kadar mutlu olurlardı.
ŞİMDİ
Şimdi bu gelenek yok oldu.
Büyük şehirler…
Sitelere zaten giremiyorlar.
Kapıda bekleyen güvenlik sokmuyor.
Güvenliksiz evler…
Tek tük kapıya gelen çocuklar…
Şeker verdin mi bozuluyorlar.
Para bekliyorlar.
Bayramlaşma bile parayla ölçülüyor.
Nereden nereye…
İnsan ister istemez üzülüyor.
“Nerede eski bayramlar” demem bundan.
Gülün gülle tartıldığı dönemden...
Her şeyin parayla ölçüldüğü döneme…
KAPALI EKONOMİ
1960’lı yıllar…
Kapalı ekonomi dönemi.
Köyde pazar için üretim yoktu.
Sadece bir iki ürün para ile satılırdı.
Herkes bahçesini ekerdi.
Mevsimine göre sebze meyve…
Portakal, erik, patlıcan, domates, salatalık, üzüm, incir, karpuz, …
Kim ne üretiyorsa olmayana verirdi.
Kimsenin sepeti, heybesi boş gönderilmezdi.
Çarşıdan parayla alınanlar…
Şeker, basma, beyaz bez, sabun..
Bir de katı yağ, bisküvi, … gibi ürünler.
Aklımda bunlar kalmış.
İNCİR SEPETİ
Bizim de bahçemiz vardı.
Evimizden 3 km uzakta.
İçinde incir ağaçları da bulunuyordu.
Annem güneş doğmadan kaldırırdı.
İncir toplamaya giderdik.
Sepet, sepet incirler.
Sıcak bastırmış olurdu.
Yolda ekin biçenler…
Tarlada çalışanlar…
Dağıta dağıta dönerdik.
Eve geldiğimizde sepetler boşalırdı.
Ancak yiyecek kadar incir kalırdı.
Anneme kızardım.
“Bizi gece yarısı kaldırıyorsun.
bir saat yürütüyorsun.
İncir topluyoruz.
Sıcakta ter içinde taşıyoruz.
Sen yolda hepsini dağıtıyorsun.
Bize işkence yapıyorsun” derdim.
YANITI
Annem de şu yanıtı verirdi:
“Çocuğum incirler dalda çürüsün mü?
Ekin biçenlere veriyoruz.
Olmayanlara dağıtıyoruz.
Hepsi mutlu oluyor.
Bundan daha iyi ne olabilir.”
Geceleri hep bu sözlerini düşünürdüm.
Bugün geldiğimiz nokta…
Annem ne kadar da doğru yapıyormuş.
OYUNCAKLAR
Kendimiz yapardık
Büyüklerimiz de yardım ederdi.
Hepsi emek ürünüydü.
Kıymetini de iyi bilirdik.
Her şey doğadandı.
Arabalarımız, tekerlekleri tahtadandı.
Bir yerde bir tel bulduk mu sevinirdik.
Eğer büker oyuncak haline getirirdik.
Şimdiki çocuklara bakıyorum…
Oyuncaklar çok pahalı…
Çocuklar da kıymetini bilmiyor.
Çünkü içinde emekleri yok.
Neyse birdenbire geçmişi anımsadım.
Yaşlanıyorum galiba…
Sistem kendi kurallarını dayatıyor.
Neyse…
Bugün bayram.
Herkesin bayramı kutlu olsun.
“Gülün gülle tartıldığı” günlerde buluşmak üzere…