28 Nisan 2024 Pazar
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Öğretmenlerimiz Cumhuriyet'in yapıcıları

Oktay Ekşi

Oktay Ekşi

Eski Yazar

A+ A-
  • CHP lideri Kılıçdaroğlu Washington merkezli Ortadoğu Enstitüsü'nde katıldığı bir toplantıda "Yeni ABD Başkanına ne tavsiye edersiniz sorusuna "Türkiye'deki demokrasi hareketlerini desteklemesini isteriz" cevabını verdi.
  • Bu cevaba eski Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş, Parti'nin kıdemli isimleri Kemal Anadol ve Şahin Mengü tepki gösterdi. Mengü "Bu tutum CHP'nin geleneğiyle bağdaşmaz, artık kaldıramıyorum" dedi. ABD Başkanından böyle bir beklenti doğru mu? Doğruysa tepkiler yanlış mı?

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Washington merkezli Ortadoğu Enstitüsü’nün bir “çevrimiçi” toplantısına katılması ve Gönül Tol isimli bir hanımın sorusuna, “Çocuğun hem anadilini öğrenmesi ve daha sonra resmi dilden eğitimine devam etmesi, sorunun çözümüne katkı verir diye düşünüyorum” şeklinde yanıt vermesiyle ilgili haberi Aydınlık gazetesinde okudum. Kılıçdaroğlu bu kanaatini Avusturyalı bir akademisyenden aldığı rapora dayanarak ifade ettiğini söylüyor.

Önce belirteyim:

Kılıçdaroğlu’nun sözlerinde gazetenin iddia ettiği gibi “Anadilde eğitimi savunma” gibi bir unsur olduğunu abartılı buluyorum. Çünkü o sözler “çocuğun anadilde okuyup yazmayı öğrenmesi”yle sınırlı. Bu, eğitimin “anadilde başlayıp sürmesi” anlamına gelmez.

Kaldı ki, CHP’nin belirlenmiş resmi politikalarında da “anadilde eğitim” fikrini destekleyen hiçbir ifadenin olmadığını düşünüyorum. Zaten Kılıçdaroğlu’nun yanıtında partinin politikası budur anlamında bir söz yok. Sadece “o raporu dikkate alarak bu şekilde dil sorununun da aşılabileceğini düşündüğünü” söylüyor. O düşünce bir politika haline gelir mi gelmez mi, herhangi bir ipucu vermiyor.

Keza Kılıçdaroğlu’nun ABD’nin yeni seçilen Başkanı Joe Biden Jr.’a çektiği “tebrik” telgrafında “Türkiye-ABD arasındaki dostluğun ve stratejik müttefiklik ilişkilerimizin güçlenmesini dilerim” ifadesini kullanmasında da CHP’nin 1947’den beri izlediği politikalara aykırı bir unsur göremiyorum.

Kılıçdaroğlu yeni ABD başkanını tebrik etmese miydi? Tebrik telgrafı göndermek uygar bir jest ise, bunu yapmasa mıydı? Yapmasında bir sakınca yoksa orada yukarıdaki sözlerden başka ne diyebilirdi? Bunları düşününce de çekilen telgrafı “uygun” bulduğumu söylemeliyim.

Kılıçdaroğlu’nun Biden’a, “Türkiye’deki demokrasiyi destekleyiniz” anlamındaki sözlerini de son derece isabetli buluyorum. Çünkü hem insan hakları hem de demokrasi son 50 seneden beri artık hiçbir ülkenin “iç işi” değildir. Bunlar “uluslararası” değerdir.

Nitekim Türkiye de bu gerçeği kabul etmiş ve sadece “demokrasiye sahip” ülkelerin ortak olduğu NATO’ya 1952’de girmiştir. Keza “demokrasiyi yayma” amacıyla kurulan Avrupa Konseyi’nin 1949’dan beri üyesidir. Keza Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, Türkiye’deki insan hakları ihlalleri konusunda karar vermesini ve o kararlara uymayı 1987’den beri kabul etmiştir.

Dahası insan hakları ihlalleri de -örneğin gazetecilerin sırf görevlerini iyi ama siyasi iktidarı kızdıracak şekilde yapmaları yüzünden hapsedilmeleri- artık sadece o ülkenin iç sorunu değil, uluslararası bir sorun olarak ele alınmaktadır. O yüzden bu konularda insanların uluslararası destek talebinden daha tabii bir şey -kanımca- yoktur.

O nedenle Kılıçaroğlu’nun bu yanıtlarına karşı çıkan eski CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş’in “mandacı zihniyet” olarak nitelemesine hiç katılmıyorum. Şahin Mengü’nün Kılıçdaroğlu’nu bu sözlerini “Atatürkçü bir CHP’li olarak” neden kaldıramadığını anlayamadım. Anadol’un yanıtında eleştiren bir unsur göremedim.

  • Bülent Arınç ne yapmaya çalışıyor?

Bülent Arınç “dinci sağ siyasetin” ilginç bir ismidir. Halen çok konuşulan TV programını baştan sona dikkatle izledim. Orada söylediklerinden kendisi hakkındaki ifadeler hariç hepsine katılırım. Çünkü o gün “mutedil” bir dil kullanma ve “hak ve hukuku savunma” gibi bir görev yapıyormuş gibiydi.

Ama söylediklerinden hiç biri 2008’den itibaren Türkiye’deki rejimi alt-üst eden FETÖ’cülerin yaptıklarına, mahvedilen yargı bağımsızlığına, Silahlı Kuvvetlerin uğradığı haksızlıklara, hapsedilen gazetecilere ve kendisinin o sırada üstlendiği siyasi sorumluluğa ilişkin değildi. Bu konularda kabine içinde bir itirazı olmuş muydu, öğrenemedik. Öyle sanıyorum ki -bir siyasetçimizin ifadesiyle- o gün “iyi polis”i oynaması gerekiyordu, bunu da mükemmel şekilde yaptı.

  • Yarın öğretmenler günü. Tüm öğretmenlerimizin gününü şimdiden kutlarız. Öğretmenlerinizin zihninizde kalan özelliklerini yazmanızı rica ederim.

Öğretmenler gününü ben de yürekten kutlarım. Onlar Atatürk’in kurduğu modern, laik Cumhuriyetin “yapıcıları”dır. O nedenle Türk ulusu olarak haklarını ödeyemeyiz. Ne yazık ki, sırf o hizmetleri nedeniyle yıllardır ihmal edilmektedirler. Ama o eski günlere tekrar döneceğimize yürekten inanıyorum.

AYDINLIK'IN NOTU

Sayın Oktay Ekşi'nin 1. sorumuza verdiği cevap Aydınlık'ın kurulduğu 1921 yılından beri temel ilkesi olan antiemperyalist tutumla çelişmektedir. Hangi gerekçe olursa olsun ABD'nin ülkemiz siyasi arenasına 'demokrasi' söylemiyle müdahil olmasını doğru bulmuyoruz.