09 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Politik köleliğin hazin sonu!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

AKP cenahındaki “istifa” dayatmalarının medya gündemini haftalardır işgal ettiği Türkiye’de aslında boş tartışmalar yaşanıyor...
Çünkü iktidar-aday ve güçlü- talipli arasında palazlanan ilişkiler birilerini rant koltuklarına kolaylıkla taşırken, seçen-seçilen ilişkisindeki asıl denge, aday ve seçmen hattı üzerinde yürümez, yürütülemez...
Yani siyasette asıl mesele; son günlerde sıklıkla konu edildiği gibi, “halkın seçtiklerini ancak halk indirir” şeklinde ağızlara sakız edilen takiyeci savunmalar kadar basit değil...
Çünkü Türkiye’de belediye başkanlarının kim tarafından, nasıl tespit edildiğini herkes çok iyi biliyor... Adaylar hangi tezgahtan ve hangi pazarlıklardan geçiyor, bu konu siyasete az çok bulaşan herkesin de malumudur!..
Belediye başkanları “seç”ilmez Türkiye’de... Tek kişi tarafından kendi emellerine de alet edilmek üzere, perde gerisindeki pazarlıklarla atanıverir bu ülkede!..
İşte bu yüzden de, koltukta 25 yıl otursa da, kimse kendini bu alemin kralı sanmasın!.. Kimse de, “yeşil” bir kenti TOKİ çirkinliklerinin cehennemine çeviren yıkım ekibi başı gibi, “bulunmaz ‘Bursa’ kumaşı” havalarında dolaşmasın...
İşte tepeden verilen emirle, bir çırpıda tepetaklak olan AKP’li başkanların başına gelenler de kanıtladı ki, bu alemde kimse kendini politik kahraman ya da siyasetin vazgeçilmez dehası gibi pazarlamaya kalkışmasın... Boş bunlar vesselam!..

TAYİN EDİLEN RANT!..

Türkiye’de siyaset, rant ve çıkar ilişkileri uğruna yapıldığı için tabandan tavana, mahalle delegesinden partilerin il delegelerine kadar her kademenin etkin olduğu zincirleme bir tercihin ve seçimin ürün değil belediye başkanları...
Tam aksine; “başkan” denilen zatı muhteremler, bölgesine ve en çok da ranta hizmet etsin diye, liderin iki dudağının arasında koltuğa atanan politik kölelerden başka bir şey değil!..
Parti “taban”ında ya da halk arasında, ciddi biçimde yapılan “ön seçim”lerin ve anketlerin birinci çıkmış kahramanları da değil hiçbir belediye başkanı... Herkes bilir ki, “liyakat” falan hak getire yerel seçimlerde de, siyasetin her kademesinde de...
Çünkü sağdan sola kadar tüm partilerde belediye başkanları oldum olası lider diktasının klasik “benim adamım” yöntemleriyle belirlenir... Yani “aday”, pardon “atama” tespitinde, perde gerisindeki kriterler, hiçbir partide, hiçbir zaman değişmez... Sorular bellidir;
Kim, kimin adamıdır, kimden ne kadar torpillidir, arkasında hangi güçler vardır adayın?..
Bu alemde kim, kimi nasıl destekler, çıkar dengeler kimi öne çıkartır, kim, hangi koşullarda, kimleri nasıl besler, kim lidere ve yöneticilere daha çok itaat eder?..
Ve bu ülkenin belediyelerine aday “atama” siyasetinde en utanç verici strateji de belediye binalarının duvarlarından adeta çamur gibi akar; Yani, aday adayları içinde, kim daha çok çalabilir ve çevresine dağıtabilir?..
Velhasıl; AKP’de, Ankara, İstanbul, Bursa, Balıkesir, Düzce gibi kentlerin belediye başkanlarının tek hamleyle koltuktan düşürülmesi tartışmalarını da kimse “demokrasi” ve klasik “halk iradesi” yaklaşımlarıyla ele almasın, gülünç duruma düşer!..
Hele de, konu kendi içinde bile “adalet”li olmayan bir partiyse, “halkın seçtiğini yine halk indirir” şeklindeki iddia boş bir takiyeden öteye gidemez... Son günlerdeki pervasız baş koparmalara rağmen, AKP cenahında tek itirazın bile yükselmemesi de zaten bunu kanıtıdır...
Sözün özüne gelince; Aidatını düzenli ödeyen ve parti politikalarında etkin olmaya çalışan sağlıklı bir üye yapısı oluşturulmadan, halk iradesinin siyaseti devlete egemen olamaz bu ülkede...
Yani; demokratik delege seçimleri parti tabanında etkin kılınmadan, liderin mutlak hakimiyeti ve yetkisi tabanın belirlediği üst kurullara dağıtılmadan ve ön seçimle aday belirlemede liyakat- hizmet- beceri esas alınmadan siyaset düzelmez, politik kölelik de bitmez bu memlekette...

ROK DEVİRİRSİNİZ!..

FETÖ bankasının kredisiyle aldığı “yalı”da oturmuş, utanmadan ahkam kesmeye devam ediyor zavallı çocuk!..
Belli ki, daha bir kaç yıl önce “hocaefendi”sine çektiği yağlar erimemiş yüreğinde ve eski şakşakçı günlerine geri dönmek istemiş!..
Velhasıl; o da tıpkı AKP’liler gibi, bir zamanlar Gülen hayranıydı... Gülen’le ilgili yazarken ve konuşurken onun da ağzından bal damlıyordu!!!
“Taraf” denilen FETÖ tetikçisi operasyon gazetesinden bu yana kiralık mevkutelerde cumhuriyete ve Atatürkçülere saldırsın diye istihdam edilen medya ROK’ası, önceki gün iktidardan hiç çekinmeden yine cemaat güzellemesi yapmıştı!.. Neymiş efendim;
“2007-13 döneminde eski rejim aktörlerine yönelik tasfiyelerin baş aktörü Fetullah Gülen ve örgütüydü... Elbette bu tasfiyelerin arkasında hem siyasi irade hem de çok büyük toplumsal destek vardı...”
Bu satırların ardından, kendi cenahının yandaş televizyoncuları bile taarruz edince, ROK paniklemiş olmalı ki, dünkü yazısında “çevir kazı yanmasın” rolüne bürünmüştü...
Herhalde Erdoğan’ın, onun da üzerini çizeceğinden endişe etmiş olmalı ki, “10 senede iki devrim yaptık. Önce Kemalist vesayet rejimini devirdik. Sonra da Kemalizmin yerine gelmek isteyen Gülenist vesayet rejimini devirdik” diye işkembeden zırvalamıştı...
Bu ülkede hangi yandaş, hangi araneda boy göstermeye çalışırsa çalışsın... İsteyen geçmişte FETÖ, şimdilerde de AKP hattında kalemşorluk yaparsa yapsın da, konu ezeli kindarların 94 yıldır taarruz etmekten bıkmadıkları cumhuriyet ve “Kemalizm” olunca, işte orada durmak lazım...
ROK’un; televizyonlarda zırvalayan dondurmacı kılıklı şizofren “pir”i ile sürekli Atatürk’ü yıkma “düş”leri gören işbirlikçi güruhunun gücü ne zaman cumhuriyete yetti ki, yalı tetikçiliği cumhuryetin kurucu felsefesini kolaylıkla devirebilsin?..
Velhasıl, zikzaklardan bıkmayan yandaş gazetenin kalemşoru ROK efendiye ve Atatürk düşmanı omurgasız “gevşek”lere söylenecek tek şey var; sizler ancak rüyanızda otobüs devirirsiniz!..