03 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Şeker işçilerinin dramı

Engin Ünsal

Engin Ünsal

Eski Yazar

A+ A-

Anayasamızın 2. maddesi Türkiye Cumhuriyetinin "sosyal bir hukuk devleti" olduğunu söylemektedir. Bunun açılımı şu demektir: Ülkede hukukun üstünlüğü egemen olacak ve milli gelir toplum katmanları arasında eşit olarak dağıtılacak ve bireyler insanlık onuruna yakışan biçimde bir hayat yaşayacak. Bu bağlamda devlet düşük gelirli ve geliri olmayan insanların insanca yaşaması için gerekli önlemleri alacak. AKP Hükümeti, iktidara geldiği 2002 yılından bu yana sosyal hukuk devletini yanlış anlamış ve uygulamıştır. Bağımsız yargı kavramı ciddi boyutlarda aşınmış, bağımsız yargı yerine saray yargısı konuşulur olmuştur. Sınıflar arası gelir dağılımı dengesi çok çabuk bozulmuş ve zengin ile fakir arasındaki makas tehlikeli bir biçimde açılmış, devletin üretim zenginlikleri acımasızca, yok fiyatına satılmış ve sorumsuzca ve gereksizce yapılmış lüks harcamalar yüzünden ülke ödeyemeyeceği kadar büyük borçların altına girmiştir. Kazananlar emperyalizmin yeni temsilcileri, Arap şeyhleri ve AKP'nin yandaşları, kaybeden ise işçiler, memurlar, emekliler ve çiftçiler olmuştur.
ŞEKER İŞÇİLERİNE ACIMASIZCA KIYILMIŞTIR
AKP, şeker fabrikalarını özelleştirirken Hükümet yetkilileri, "Kimse endişe etmesin, kimse işten çıkarılmayacak, kimse mağdur edilmeyecek" diye şeker fabrikalarının özelleştirildiği bölge halkına kesin sözler verdi. Sonuç hiç de öyle olmadı. Fabrikaların bir bölümü hurda makine ve arsa fiyatına başkalarına satıldı. Çalışmaya devam eden Muş, Çorum, Elbistan, Erzurum, Erzincan, Afyon, Bor, Kırşehir ve Turhal fabrikalarında çalışan işçilerin büyük bir çoğunluğu ya işten çıkarıldı ya da emekli edildi. Çoğunluğu tek fabrikalı olan bu yerlerde emekli olan ve işten çıkarılan fakat emeklilik hakkını kazanamayan işçiler soğuk kış günlerine büyük acılarla girdi ve çok önemli bir yaşam savaşı vermeye başladı. Sosyal devlet bu değildir. Sosyal devlet işçilerin çıkarılmayacağını taahhüt altına almadan fabrikaları özelleştiren ve insanları açlığa terkeden devlet değildir. Emekli olanlar az bir emekli ödeneği ile nasıl geçinecek, işsizlik ödeneği almaya hak kazanamamış işçiler nasıl yaşayacak, altı milyon işsizin olduğu bu ülkede insanlar nereden iş bulacak?
OLANLAR, SİYASET FUKARASI SENDİKACILIĞIN SONUÇLARIDIR
Bu ülkede sendikalar güçlü olsa, kendilerini ücret sendikacılığından kurtarıp sosyal sendikacılığa yönelseler, üyelerini ve işçileri siyaseten aydınlatmaya çalışsalardı şeker işçileri bu kara günleri yaşamazdı. Güçlü sendikalar siyaset üzerinde mutlaka bir etki alanı yaratıp şeker fabrikalarının böyle hoyratça satışını önleyebilir, en azından satış belgelerine "Özelleştirmeden sonra hiçbir işçi işten çıkarılmayacak" hükmünü koydurabilirdi. Günümüz sendikaları üyelerine toplusözleşmeler yolu ile üç kuruşluk zam elde ettiler mi kendilerini başarılı sayıyor ve işçilerin yaşayabileceği sosyo-ekonomik sorunları kendilerine dert etmiyorlar.
Şu gerçeğin de altını çizmeden geçmeyelim: Şeker fabrikalarında çalışan ve özelleştirme sonucu emekli olan veya işsiz kalan işçilerin büyük çoğunluğu eminim AKP'ye oy vermiştir. Oyunun bedelini işsizlik olarak alan işçilerimiz umarım bundan sonraki seçimlerde kimin kendine dost, kimin kendine düşman olduğunu daha iyi düşünecektir.