16 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tarımda ne yapılmak isteniyor?

Erkan Rehber

Erkan Rehber

Eski Yazar

A+ A-

Türkiye’de II. Dünya Savaşı sonrası, Batı’nın tüm dayatma ve yönlendirmelerine karşın 1980’lere kadar isimleri değişse de tarım bakanlıkları ve üretici örgütleri Cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkmışlardır. Tarımın yönlendirilmesi ve yönetilmesinde önemli fonksiyonlar yerine getirdikleri gibi, dünyaya örnek olabilecek kurumsal yapılar ve örgütler oluşturmuşlardır. Ancak özellikle 1980’lerden sonra liberalleşme ve özelleştirme dayatmaları ile bu yapıdan giderek hızla uzaklaşılmış olup, 2000 yılındaki yeniden yapılandırma projesi ve benzerleriyle de bu eğilim maalesef artarak sürmektedir. Zaten, başlangıçtan bu yana tarım bakanlıkları ve üretici örgütlerinin, tarımla yakından ilgili olan bazı kurum ve organizasyonların üzerinde bir etkisi veya denetimi söz konusu olmamıştır. Örneğin tarımla doğrudan ilgili olan, yaş meyve ve sebze toptancı halleri ve perakende sebze pazarları tamamıyla belediyeler, ilgili tüccar ve esnafın denetim ve kontrolündedir. Tarımla ilgisi tartışılmayacak üretici örgütleri olan tarım satış kooperatiflerinin bağlı (ilgili) olduğu bakanlık, bugünkü adıyla Gümrük ve Ticaret Bakanlığıdır. Gelirini tarımdan sağlayan, ancak tarıma neredeyse hiçbir katkısı olmayan ticaret borsaları (Örneğin inek borsayı görmediği halde inek borsada işlem görür) yine aynı bakanlığın denetimindedir. Tarıma ait KİT’lerin ortadan kaldırılması, üretici örgütlerinin, eğitim kurumları ve meslek örgütlerinin etkinsizleştirilmesi vb konular sürekli vurgulanan sorunlardır. Halen 14 şeker fabrikasının özelleştirilmesi neredeyse her gün basında yer almaktadır. Maalesef bazı tarımsal kurumlar da sıradadır. Gerçekte konular çok fazla, makale sınırları içinde, son bir aydır gündemde olan arazi ve su kullanımı konusunda kısa bir değerlendirme ile makaleyi tamamlayacağız.

ARAZİ TOPLULAŞTIRMASI VE SULAMA

Türkiye’de arazi ve su kullanımı ile ilgili Tarım Bakanlığına bağlı bir Toprak-Su (TS) teşkilatı vardı. 1960’larda bu teşkilatta çalışmak ziraat mühendisleri için bir ayrıcalıktı. Bu kurumun temel görevi Türkiye tarımı açısından çok önemli olan sulama amaçlı gölet yapımı ve arazi toplulaştırmasıydı. 1985 yılında Bakanlığın yeniden organizasyonunda bu teşkilat kapatılarak, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü (KHGM) adı altında yapılandırılmıştır. Etkinliği azalsa da önemli hizmetler yapan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü de 2005 yılında kapatılmış, İzmit ve İstanbul da Büyük Şehir Belediyelerine diğer illerde ise İl Özel İdarelerine bağlanmıştır. Daha sonra Türkiye’de tarıma önemli bir darbe vuran, çok sayıda köyü mahalle yapan 6360 Sayılı Kanunda, anılan hizmetler 30 ilde il sınırları içinde valilikler yanında, büyükşehir belediyelerine bırakılmıştır. Günümüzde, büyükşehir belediyelerinde “Tarım Hizmetleri Daire Başkanlığı” adı altında yeni yapılar oluşmaktadır. Bunlar incelendiğinde neredeyse, Tarım İl Müdürlüklerine paralel bir yapı yaratılmaktadır.

Arazi toplulaştırılması ve sulama kontrolü Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nda (GTHB) kalmayı sürdürmüştür. Ülke genelinde 1961-2002 arası 450 bin (320 bin hektarı KHGM tarafından), 2003-2014 arası 4.53 milyon hektar olmak üzere 2015 yılına kadar yaklaşık 5 milyon hektar alanda arazi toplulaştırma çalışması GTH Bakanlığı ve ona bağlı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü’nce tamamlanmıştır. Ancak değişim hız kesmemiştir. Çevre ve Orman Bakanlığı, orman ve su arasındaki güçlü ilişki dikkate alınarak mı bilinmez, 2011 yılında Orman ve Su İşleri Bakanlığı olmuştur. Daha çok elektrik üretimi olmak üzere, sulama amaçlı baraj yapımı ile de görevli olan Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) bu bakanlığa bağlanıyor. Bundan sonra işler değişmeye devam etmektedir. Ormanla su ilgisine cevap ararken, orman ile ilişkisi olmasa da, yıllarca tarım bakanlıklarınca yürütülen arazi toplulaştırılması faaliyetlerinin, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na devir kararı alınıyor. Bu amaçla da yeni bir birim kurulması ve toplulaştırma faaliyetlerinin de bu müdürlük tarafından yürütülmesi uygun görülüyor. Daha yetmedi, arazi toplulaştırmaları daha çok sulama projeleri ile birlikte uygulanıyor gerekçesiyle sulama işlerinin de zaten adında su olan bakanlığa devredilmesi kararı veriliyor. Her ne kadar aksi söylense de GTH Bakanlığı’nın gözetimindeki, sayıları 2 bin 500’ü geçen sulama birliği ve kooperatifin kapatılarak, yeni kurulacak genel müdürlüğün gözetim ve denetiminde su dağıtımının özelleştirileceği anlaşılıyor. Ayrıca sulamaya da yap-işlet devret gibi kamu yararına olmayan bir modelin getirilmesi planlanıyor. DSİ Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve GTH Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın Tarım, Orman ve Köy-işleri Komisyonu’nda kabul edilmesiyle, alınan bu kararların yasalaşması neredeyse kesinleşmiştir.

NE YAPILMAK İSTENİYOR?

Bu kadar hızlı değişimin yüksek maliyeti bir yana, dünyanın en mükemmel kurumlarını bile oluştursanız, bunca hıza uyum göstermek uzun zaman alacaktır. Değişikliklerin görünen yüzü, hizmetlerin yerelleşmesi savıyla, GTH Bakanlığı’na paralel yapılar oluşturulmasıdır. Gerçek yüzü de tarımın ticarileştirilmesi, arazi ve su gibi temel üretim faktörlerinin yerli ve yabancı tekellerin kontrol ve denetimine geçmesidir. Çiftçi, ziraat mühendisleri başta olmak üzere konu sahibi uzman ve liyakatli bürokratlara büyük görev düşmektedir. Her kesimin bireysel ve örgütlü olarak bu temel toplum sorunlarına sahip çıkması gerekmektedir.