15 Mayıs 2024 Çarşamba
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Trump’ın dış politikası: Hegemonyadan milli devlete

Yunus Soner

Yunus Soner

Eski Yazar

A+ A-

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) yeni seçilen Devlet Başkanı Donald Trump, hükümet politikasını açıklamaya başladı.

Trump, ABD’nin dış politikasını kökten değiştirmeyi amaçlıyor. Değişikliğin özü: ABD artık kendi çıkarları için küresel bir sistem kurmayacak, mevcut ikili ilişkiler içinde kendi çıkarlarını gözetecek.

Farklı bir şekilde ifade edersek: Trump, ABD’nin hegemonya için kurduğu uluslararası düzenden vazgeçiyor. Bu düzen, bir dizi uluslararası kuruluş yoluyla ABD’nin çıkarlarını sağlayacak kuralları tüm dünyaya dayatıyordu.

Bunun yerini, Economist’in “yeni milliyetçilik” olarak tanımladığı tutum alıyor. ABD, kendi çıkarlarını muhataplarıyla doğrudan ilişkilerde takip ediyor.

ÖRNEK: ÇİN POLİTİKASI

Değişikliğin örneklerinden biri, Trump’ın Çin’e yönelik politikası. ABD’nin Çin’e yönelik rekabeti burada nitelik değiştiriyor. Trump, Çin’in artan küresel etkisiyle mücadele yerine, iki ülkenin doğrudan ticari ve güvenlik ilişkilerini merceğe alıyor.

Önceki Devlet Başkanlarının Çin’e karşı kuruluşunu başlattığı Trans-Pasifik-Ortaklığı (TPP), Trump’ın açıklamalarına göre ABD tarafından onaylanmayacak. TPP, Doğu Asya ve Pasifik ülkeleri ile oluşturulacak ortak Pazar yoluyla Çin’i çevreleme amacı güdüyordu.

Bunun yerine Trump, Çin yönetimini döviz manipülasyonları yapmakla suçlayarak, ikili ilişkilerde daha sert bir tavır alacağını beyan etti.

EMPERYALİZMİN KURUMLARINA DİNAMİT

TPP, Trump’ın hedefe koyduğu uluslararası kurumlardan sadece biri. Yine Çin’e karşı oluşturulmaya başlanan Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTİP); 1994’ten beri yürürlükte olan Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA); ABD’nin başlattığı, ama üye olmadığı Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC); hatta eski NATO Komutanı, Amiral James Stavridis’in açıklamasına ve Trump’ın beyanatlarına göre NATO’nun kendisi tartışmaya ve pazarlığa açılacak.

Trump ilk hükümet beyanatları ve 100 günlük programına göre, bir zamanların dünya gücü, artık dar milli çıkarlar çerçevesinde hareket edecek.

İDEOLOJİK SAFLAŞMA

Dünya çapında yeni ideolojik saflaşma, küreselleşmecilerle milliyetçiler arasında. Tek kutuplu dünya ile çok kutuplu dünya arasında da denilebilir. Hatta bu mücadele, yeni kurulacak ABD Hükümeti’nin içine taşınmış durumda.

Emperyalizmin kurduğu düzende yeşeren tüm güçlerin endişesi, Economist’in makalesine yansıyor.

Economist başmakalesinde, kalemi titreyerek ABD’nin yeni Devlet Başkanı’ından şu sözleri aktarıyor: “Artık bu ülke ve halkı küreselleşmeciliğin yalan türküsünün peşinden gitmeyecek”.

TRUMP, KÜRDİSTAN PROJESİNE SON MU VERİYOR ?

Hegemonyadan vazgeçmek, Trump’ın Batı Asya’ya yaklaşımına da çarpıcı bir şekilde yansıyor. Kendi internet sitesinde yayımladığı programda Trump, “rejim değiştirme ve ulus yaratma siyasetinden vazgeçeceğini” açıklıyor.

ABD’nin milletler temelinde dışpolitikası, kendisine direnen hükümetleri değiştirme, milletleri parçalama idi. 30 yıldır yaratmaya çalıştıkları ise, Kürdistan’dı. Doğrudan ulusal çıkarlar zeminine geri çekilen ABD, Kürdistan’dan da vazgeçebilir. Tabii eğer, Trump bugün ABD’de muhalefete düşen küreselleşmecilere karşı programını savunabilirse.

ABD Hükümeti nezdine taşınan bu çetin mücadeleyi, Trump’ın somutlaşan tutumlarını ve bu tutumların ABD ve dünya çapında sınıf ilişkilerini önümüzdeki haftalarda takip edeceğiz.