15 Mayıs 2024 Çarşamba
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türkiye’de tarım eğitimi ve bilirkişilik

Erkan Rehber

Erkan Rehber

Eski Yazar

A+ A-

Ocak 2016’da Türkiye’de tarımsal öğretimin 170. yılı kutlanacak. Her zaman olduğu gibi, tarımın ve tarımsal öğretimin öneminden söz edilecek, konuşmalar ve ödüllendirmeler yapılacaktır. Gerçekte tarımsal eğitim-öğretim açısından çok önemli sorunlar bulunmaktadır. Türkiye’deki önemli sorunlardan birisi de bilirkişilik konusudur. Nitekim bu konuda yıllardır yapılan tartışmalar sonunda yeni bir bilirkişilik kanun taslağı hazırlanmıştır. Makale sınırları içinde tarım eğitimi ve bilirkişilik ilişkisi ve bu konudaki önemli sorunların altını çizmeye çalışalım.Türkiye’de tarımsal öğretimin kendine özgü sorunları yanında, dünyadaki eğilime paralel olarak ortaya çıkan talep azalmasının olumsuz etkisi de bir gerçektir. Maalesef YÖK düzeni ile birlikte günümüz bilgi ve teknoloji çağının gerektirdiği değişimleri yakalama yerine bazı gerçekleri yok sayan, eğitim ve öğretimden çok kendi varlığını sürdürme anlayışının hakim olduğu bir sistem sürdürülmektedir. Bu olumsuz anlayış yanında, bir de fakülte ve bölüm enflasyonu olduğu kesindir. 2015 yılı verilerine göre, sayıları 29 olan Ziraat Fakültesi yanında, 5 adet Ziraat ve Doğa Bilimleri, 1 adet Tarım ve Doğa Bilimleri ve 1 adet de Tarım ve Teknolojileri Fakültesi (Bu fakülteden iki adet de Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde var) bulunmaktadır. Bunlar arasında “Biyosistem Mühendisliği” programının açılması dışında bir farklılık yok gibidir. “Mühendislik” unvanı da bu program dışında tartışmalı hale gelmişken, bir fakültenin sayın dekanı “ziraat mühendisleri” mezun ettiklerini belirtmektedir. Konuya tarım eğitimi ve bilirkişilik açısından bakıldığında, belirsizlikler ve gerçekleri yok saymanın örnekleri görülecektir. Gerçekte Türkiye’de bilirkişilik konusu yasal düzenleme ve uygulamalar açısından oldukça karmaşık ve sorunlu hale gelmiştir. Tarımla ilgili bilirkişilik konularının önemlilerinden birisi kamulaştırma ile ilgilidir. Kamulaştırma ve başka amaçlarla arazi başta olmak üzere tarımsal taşınmaz ve malların değerlemesi ve bilirkişilik konusu, YÖK öncesi tüm ziraat fakülteleri lisans programlarında okutulan önemli derslerden biriydi. YÖK’le birlikte ortaya çıkan eğitim-öğretimden önce kendi varlığını sürdürme kaygısı ile bu ders ancak bazı bölümlerde okutulur hale gelmiştir. Bu yapı içinde meslek odası, konuyu kendi yetkisine alarak, kısa süreli kurslarla “bilirkişilik belgesi” vermeye başlamış ve halende bazı gerçeklere karşın, hiçbir şey olmamış gibi faaliyetlerini sürdürmektedir. Peki, gerçek nedir? Türkiye’de Sermaye Piyasası Kurulu ile birlikte bir değerleme uzmanlığı kurumu oluşturulmuş ve bu dernek kısa sürede Türkiye ölçeğinde örgütlenerek, taşınmaz değerlemesi uzmanlığı unvanı veren resmi bir yapı kazanmıştır. Bu gelişme karşısında, kamulaştırma bilirkişiliği daha önce konunun uzmanı mühendislerin sorumluluğunda iken, 2012 yılında kamulaştırma yasasının 15. Maddesinde yapılan bir ekle “yeterli sayıda değerleme uzmanı olan yerlerde değer tespitleri bilirkişi sıfatıyla öncelikle Sermaye Piyasası Kurulundan lisanslı değerleme uzmanlarına, konusunda yüksek lisans ve doktora yapmış olan uzmanlara yaptırılır” hükmü getirilmiştir. Bu hüküm süratle yaygın uygulama alanı bulmuştur. Hatta öyle ki, tarıma kredi veren bankalar da kredi değerleme raporlarının hazırlanmasında, bu bilirkişilerin çalıştığı şirketlere başvurur hale gelmişlerdir. Düzenleme bu yanıyla uygulanırken, değerleme konusunda akademik kariyere sahip, bırakın yüksek lisans doktorayı, Profesör unvanına sahip kişileri bile SPK lisanslı olmadan bilirkişi saymayarak, bir yanıyla da uygulanmamaktadır.Hazırlanan bilirkişilik yasa tasarısı aynen yasalaşırsa konunun daha da karmaşık hale geleceği açıktır. Taslakta yer alan önemli konulardan birisi bilirkişilik eğitimi ve bununla ilgili sınav düzenlemesidir. SPK anlayışı sürdürülürse, eğitim kurumlarına gerek kalmayacaktır. Kamu ihtiyaç duyduğu elemanlar için kurullar oluşturacak, kurullar kendine göre eğitim vererek, bir sınav düzeni içinde yetki belgesi verip bilirkişisini belirleyecektir. Taşınmaz değerlemesi konusunda işlem tamam. Meslek odaları kendi belgelerini düzenlemeye devam ederken, bunun dışında bir sistem işlemeye başlamıştır. Sayfa sayısı oldukça kabarık test kitapları piyasada satışa sunulmuş ve yapılan sınavlarla değerleme uzmanı sayısı da hızla artmaya başlamıştır.Kuşkusuz eğitimle-bilirkişilik konusunu ilişkilendirmek çok önemlidir. Lisans ve lisansüstü eğitimlerinde konuyla ilgili dersleri almayanlara, sadece diploma ve deneyimlerine bakarak test sınavları ile yetki vermek ne derece bilimsel ve doğrudur sorusu ile yazımızı sonlandıralım.İyi bir yıl dileğiyle.