Küresel salgın komplosu

Sinemalarımızda geçen hafta gösterime giren “Komplo” (The Contractor), klasik aksiyon sinemasının “yalnız kurt, kirli odaklara ve derin devlete karşı” temasını tekrarlarken bir yandan da küresel salgın dolayısıyla yaygınlaşan komplo teorilerine el atan bir film. Senaryosu J.P. Davis tarafından yazılan, İsveçli yönetmen Tarik Saleh’in imzasını taşıyan ABD yapımı filmin öyküsel boyutlarından birini “ihanet” kavramının oluşturduğunu da belirtelim.

Chris Pane’nin oldukça iyi rol keserek canlandırdığı, Irak ve Afganistan’da çarpışmış özel kuvvetler elemanı Çavuş James Harper’ı tanıyoruz ilkin. Görevine, ülkesine, bayrağına, ailesine sıkı sıkıya bağlı bir asker olan Harper, dizinden yaralanmasına rağmen ordu aşkından vazgeçmemiş durumda. Ancak aldığı ilaçlar yasaklı madde kapsamında olunca orduyla ilişiği hem de tazminatsız ve maaşsız biçimde kesiliyor ve buruşturulmuş bir kâğıt gibi kendisini çöp kutusunda buluyor. Orta sınıf Amerikan vatandaşı olan kahramanımızın geçim sıkıntısı ve banka borçları devreye girmekte gecikmiyor. Uykusu kaçmış vaziyette kara kara düşünürken eski bir görev arkadaşından bol paralı teklif geliyor: Paramiliter bir örgütte gene vatanı için çalışmak, devletin ulusal çıkarları için illegal olarak uluslararası sulara açılmak. Özel bir ekiple birlikte Almanya’da üstlendiği ilk görevi, görünürde basit bir suikast gerçekleştirmektir ama Harper işin içinde çok başka şeyler olduğunu, oyuna geldiklerini ve bir kez daha gözden çıkartıldığını anladığında, tıpkı Rambo gibi “Savaşı ben başlatmadım ama çok kan dökeceğim” diyor.

GERİ DÖNÜŞSÜZ BİR YOL

Tarik Saleh 103 dakikalık filminde “yaralı diz” Çavuş Harper’ı hep melankolik bir ruh halinde çizerek, devletin de derin devletin de bir kenara attığı, görev duygusundan intikam duygusuna geçmiş olan, güncel bir tür Jason Bourne portresi çıkartıyor karşımıza. Film, laboratuvar-virüs-Suriye kökenli doktor faslının sürprizleri dışında klasik çizgide ilerliyor, neler olup biteceğini az çok tahmin ediyorsunuz ama tempo hiç düşmüyor, merak duygusu da ilginç biçimde yakanızı bırakmıyor.

Ana kahramanın hüznü, hayal kırıklığı, görünür olandan daha derin olan iç dünyası itibariyle, bu işlerin ustası Michael Mann’ın 2004 yapımı Tom Cruise’lu filmi “Collateral”e benzettim “Komplo”yu. Mann’ın talihsiz ama dur durak bilmeyen kiralık katili ile Saleh’in vatansever tetikçisinin boşluk-doluluk oranları hemen hemen aynı. İki katil de geri dönüşün mümkün olmadığı bir yolda yalnız yürüyor. İki film arasındaki asıl fark ise “Komplo”nun ABD’nin kirli derinliklerine, Pentagon kumpaslarına dalmakta pek tereddüt etmemesi, daha fazla politik mesaj içermesi. Kolunda, küçüklüğünde babasının zorla yaptırdığı bir Amerikan bayrağı dövmesi bulunan Harper’ın gerek yer üstündeki gerekse yeraltındaki devlet gerçeğiyle yüzleşmesi, çok acele etmeden, adım adım aktarılmış.

GEÇ GELEN YÜZLEŞME

Aslında bu nokta filmin temel politik zaafını da oluşturuyor. Harper’ın, ABD’nin Irak ve Afganistan gibi ülkelerde yapıp ettikleriyle ilgili fazla sıkıntısı yok ve herhangi bir yüzleşme çabası içine girmemiş. Belli ki o aşamalarda bir robot gibi hareket etmiş, bir bilinç sıçraması yaşamamış. Ordudan atılmasa dizinden kaynaklanan sorunlara rağmen aynı görev aşkıyla çarpışmaya devam edecek ki kendisine biçtiği temel işlev bundan ibaret gibi görünüyor.

Chris Pane belki de ilk kez bir filmi neredeyse tek başına sırtlarken oldukça başarılı. İlginç bir rolde elinden geleni yapan deneyimli oyuncu Kiefer Sutherland ve Ben Foster da oldukça iyiler.

“Komplo”, dört dörtlük olmasa da seyir zevki veren, akılda kalıcı bir film. Sanırım en çok da ABD’nin küresel salgın komplolarına işaret eden yanıyla akılda kalacak.