Pembe Köşk’te Köy Enstitüleri

Bu yıl Pembe Köşk’te Köy Enstitüleri, 17 Nisan 2019 Çarşamba günü kalabalık bir davetli grubu önünde anıldı. İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’nün kızları ve İnönü Vakfı Başkanı Sayın Özden Toker; Müzik Eğitimcileri Derneği’nin Ankara Mandolin Topluluğunu da bu kutlamaya davet etmişti. Temel ve mesleki eğitim yanında; köy çocuklarına beden, sanat ve edebiyat eğitimi de veren bu köy okullarının simgesi müzik ve mandolindir. Sayın Toker’in açılış konuşmasını takip eden bir görsel sunumun ardından bu kutlamayı gerçekleştirmekte büyük payı olan Eğitimci-Müfettiş Sayın Mehmet Ayhan konuşmasından sonra piyano’da Chopin’in Tristesse ve Bethoven’in Dokuzuncu Senfonisinin final bölümünü seslendirdi. Ardından “Köy Enstitüleri Sistemi Mezunları Üzerine Bir Araştırma” adlı eserin sahibi Eğitimci yazar Mustafa Gazalcı “İnönü ve Köy Enstitüleri” ve Dr. Niyazı Altunya “Köy Enstitülerinden Kalanlar” başlıklı birer konuşma yaptılar. Onları Soprano Zuhal Kaynar ve Korosunun söylediği ezgiler takip etti. MÜZED Ankara Mandolin Topluluğunun çaldığı Köy Enstitüleri marşını bütün seyirciler hep bir ağızdan söyledi.

KÖY ENSTİTÜLERİ
Bu davette Köy Enstitülerinin kurulması ve sürdürülmesinde Cumhurbaşkanları Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün emekleri vurgulandı. Bilgilerimizin ışığında “Köy Enstitüsü girişimi, 1921 yılında Ankara’da yapılan Maarif Kongresinde Atatürk’ün “İlk ve orta eğitimin uygulamalı olması” gerektiğini vurgulaması ile başlar. Aynı zamanda eğitimci Fuat Gündüzalp “köy öğretmenleri için bir eğitim sistemi” önerir. Bu fikri 1914 yılında Kastamonu Milletvekili İsmail Mahir Efendi dile getirir. Amacı köylerin canlandırılmasıdır çünkü Türk Ulusunun “kültür yaratabilmesi bu kaynaktan ilham ve kuvvet almasına bağlıdır”. Maarif Kongresine Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver Başkanlık eder. Aralarında Halide Edip Adıvar’ın da bulunduğu 180 kişi, o zamanki Öğretmen Okulunda (şimdi Merkez Bankası) bir hafta süreyle toplanır. Mustafa Kemal’in, Eskişehir-Kütahya Cephesinden gelip bir günlüğüne katılarak dile getirdiği eğitim sorunlar “Yaygın bilgisizlik, uygunsuz eğitim-öğretim yöntemleri, çocuklar üzerinde aile baskısı, milli olmayan eğitim sistemi, istikrarsız eğitim politikası, mevcut eğitimin tüketici insan yetiştirmesidir”. Köy Enstitülerinin kuruluşuna 1924’ten itibaren Başbakan İsmet İnönü’de katılır. Gazi Orman Çiftliğinde (1925) ziraat teknisyeni kursu, askerliğini çavuş olarak yapan gençlere “eğitmen kursu” verilmesi ile 1937’de çıkan köy eğitmenleri yasasıyla birlikte İzmir Kızılçullu, Eskişehir Çifteler ve Kars Cılavuz Köy öğretmen okulları açılır. İlk öğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç 28 Aralık 1938’de Milli eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından vekaleten yapmakta olduğu bu göreve asaleten atanır. Köy Enstitüleri Kanununun çıktığı 17 Nisan 1940 tarihi bu eğitim kurumlarının resmi açılış tarihi olarak kabul edilir (Ergenekon, 2016, dagarcikturkiye.com).

İNÖNÜ VAKFI
Vakıf Başkanı Sayın Özden Toker davetiyesinde “Köy Enstitüleri’ni Cumhuriyetin eserleri içinde en kıymetlisi ve en sevgilisi sayıyorum diyen babam İsmet İnönü’nün kızı olarak bu sözleri ne kadar içten söylediğini biliyorum” diye ifade ederken, kapatılışında da babasının o denli canının yandığını ifade ediyor. Türkiye Cumhuriyetini İkinci Dünya Savaşından esirgeyen İsmet İnönü neredeyse bütün parti grubunun ve zamanın genelkurmay başkanının muhalefeti karşısında Cumhurbaşkanı İnönü çaresiz kaldığı yapılan sunumdan anlaşılır. ODTÜ’de öğrenci iken hocamız Prof. Dr. İbrahim Yasa’nın kurucusu olduğu 1942- 46 yılları arasında köy enstitülerine öğretmen yetiştiren 2 yıllık üniversite seviyesindeki Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü böylece kapatılır (Bkz. Yasa, Hasanoğlan Köyü, 1955 ve Yirmibeş Yıl Sonra Hasanoğlan Köyü, 1969). Konuşmacılar tarafından İnönü’nün kendi ağzından nedeni şöyle açıklandı “Ben Köy Enstitüsü Köy Enstitüsü düşüncesine inanmışımdır. İnanmış bir insan, sonuna kadar bunu yürütür. İdealizmde, felsefede bu böyledir. Ama ben politikacıyım, uygulayıcıyım. Ben gücüme göre, gücümün var olduğu yerde, gücümü gösterebilirim. Ben bir dahi değilim. Ben gücümün bittiği yerde; bir politikacı, bir deneyimli insan olarak bir noktada, onu gelecekte yeniden uygulamak üzere bir noktada dururum. “Davetliler arasında Özden Toker’in sınıf arkadaşı yazar Sayın Ayten Aygen’le tanışmaktan şeref duydum. “Rumeli Benimdi”, “Nart’ın Prensleri”, “Devrimin üç Kadını”, “Savaşın Sessizliği”, Çerkes Ethem’in hayatı hakkında kitapları vardı. Pembe Köşk Müze Evinin Atatürk’ten izler taşıyan yemek odası ve ilk Cumhuriyet Balosunun 29 Ekim 1927’de yapıldığı salonda gerçekleşen bu davet, ev sahiplerimizin inceliği ve gösterdiği samimiyet ile hoş ve umut verici bir hava içinde geçti. İnönü Vakfına ve ailesine çok teşekkür ederiz.