Ali Alsaç

ali_alsac@yahoo.com

Son Yazıları

Artan nüfus ve sefaleti yenen robotlar

BM Nüfus Bölümü tarafından açıklanan 2022 Nüfus Beklentileri Raporu’nda yer alan bilgilerden derlediğim öngörü ve tespitler, nüfus ve robotik otomasyon ilişkisine yönelik hazırlamak istediğim tartışma zeminini besleyen önemli bir girdi olacaktır. Robotlar, otomasyon sistemleri işlerimizi elimizden alacaksa bu kadar nüfus ne olacak? Bu herkesin aklındaki soru. Biz önce şu nüfus meselesine biraz bakalım. Robot işi kolay.

En başında belirtmeliyim ki, bazı ülkeler nüfuslarının artmasını isterken diğer ülkeler azalması ya da dengede kalması için çareler üretir. Bir ülke neden nüfusu artsın ister? Azalsın isteyenlerin derdi nedir? Dengeciler için işler yolunda gidiyor olabilir mi?

Yazının Devamı

Görünmeyen ordular ve kırmızı ülke

Bir siber çatışma, bir ülkenin kritik işlevlerini hedef alan bir siber saldırı veya bir dizi saldırı olarak tanımlanabilir. Bu tür saldırılar hükümet ve sivil altyapıya potansiyel olarak zarar verebilir ve kritik sistemleri bozarak devlete zarar verebilir. Hatta can kaybına yol açabilir. Ulusal kurumlardan genellikle bu tür saldırıları önlemek ve etkilerine hazırlanmak için siber kriz tatbikatları yapmaları beklenir. Mevcut tehdit ortamıyla hem ilgili hem de güncel olan risk senaryoları geliştirmek, herhangi bir siber tatbikatın, özellikle de bir siber çatışma senaryosunun başarısında kritik bir unsurdur.Türkiye’nin katıldığı siber tatbikatlar NATO himayesinde yapılmaktadır. Bu tatbikatlarda katılımcı ülkelerin uzmanlardan oluşan takımlarına önceden hazırlanmış bir senaryo verilmektedir. NATO’nun senaryolarında gerçek ülke isimleri kullanılmıyor ancak öyle bir çerçeve çizilir ki saldırgan olarak nitelendirilen ülkelerin Rusya, Çin, İran, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti ve diğer hedef ülkeler olduğu anlaşılır. Geniş kapsamlı senaryolar için bu anlayışın hâkim olduğu söylenebilirken, dar çerçeveli senaryolarda ise olay bazlı içerikler kullanılmaktadır.NATO’da pişen sivil ya da askeri uzmanlarımızın maneviyatı ve dünya görüşünü işte bu Batı merkezli senaryolar ile etki altına almaktadırlar. Bir ordu, bir devlet stratejik olarak nerede konumlanıyorsa dost düşman tanımını da ona göre yapıyor. Eğitimleri, tatbikatları da bu konumlanmayı pekiştirmekten öteye gidemiyor. Daha açık ifadesiyle ülkemizin “siber mühimmat” depolarının emperyalizmin “siber silahlarıyla” dolmasına ve bu alandaki bağımlılığın derinleşmesine neden olmaktadır.Türkiye’nin de katılımcı olduğu “Kilitli Kalkan-2024” (Locked Shields-2024) siber tatbikatı 22-26 Nisan 2024 tarihleri arasında NATO Siber Savunma Mükemmeliyet Merkezi (CCDCOE) koordinatörlüğünde gerçekleştirildi. Türkiye ve Arnavutluk “mavi takım” gruplarından biri olarak birlikte bir takım oluşturdular. Batı merkezli tatbikatların çeşidine bakılmaksızın ortak bir yaklaşımı vardır. Kırmızı takım mavi takımlara binlerce sanal saldırı düzenler, mavi takımın bu saldırılara bir emir komuta zinciri içinde karşı koyma yetenekleri incelenir.Türkiye’miz her anlamıyla kırmızı bir ülke. Bence dünyanın en güzel bayrağına sahibiz; al bayraklıyız, hilâlli ve yıldızlıyız, Asyalıyız. Bizim bayraklarımız emperyalizme karşı, ezenlerin yayılmacılığına karşı savaşın izlerini taşıyor.Türkiye’nin bugün mücadele içinde olduğu kuvvetler ise mavi bayraklı. Türkiye’nin mavi bayraklara alıştırılması, kırmızı bayraklara düşman edilmesine ideolojik açıdan bakıyorum. Küçük Amerika olacağız iddiasıyla Amerika’nın yedeğine düşmeyi kabul etmediğimiz gibi bu anlayışın hayatın her alanına bulaştırdığı “maviciliğe” de itirazımız olmalıdır. Filistin kırmızı, İsrail mavidir.Mavi vatanımız bile kırmızıdır. Türk donanmasının kutsal kanıyla korunan her zerresinde kırmızı vardır. Bizim Mavimiz bile Kırmızıya çalar.

Amerika Birleşik Devletleri, 2003 yılında Siber Güvenlik Farkındalık ve Eğitim Programını ilk kez ulusal düzeyde Siber Uzay Güvenliği Ulusal Stratejisine dahil etmiştir.2004 yılında Avrupa Ağ ve Bilgi Güvenliği Ajansı (ENISA) kurulmuş ve üye devletlerin siber güvenlik stratejisine zorunlu müdahale rolü verilmiş, AB üye devletlerinin siber güvenliğinin stratejik planlamasını, uygulamasını, altyapı korumasını ve acil durum müdahalesini organize ve koordine etmekten sorumlu kılınmıştır.Rusya Federasyonu Anayasası'nda bilgi güvenliğini ulusal güvenlik yönetimi kapsamına almakta ve “Ulusal Bilgi Güvenliği Teorisi” adlı programatik belgesinde bilgi güvenliğinin ulusal güvenliğin temeli olduğuna ve diploma eğitiminden iş başında eğitime kadar bir yetenek eğitimi sistemi kurulması için çaba gösterilmesi gerektiğine işaret etmektedir.2017-2018 dönemi içinde Savunma Sanayii Başkanlığı ve Dijital Dönüşüm Ofisi tarafından desteklenen ve SSTEK Savunma Sanayii Teknolojileri AŞ tarafından yürütülen “ilgili” özel ve kamu kuruluşlarının bir araya getirilmesi ile oluşturulan “Türkiye Siber Güvenlik Kümelenmesi” projesi ülkemiz için stratejik bir adım olmuştur.

Yazının Devamı

Hukuk, savaş ve yapay zekâ

Gelişen otonom teknolojiler toplumların yaşantılarında önemli değişimlere neden olduğu gibi ulusal ve uluslararası hukuk alanlarının da ilgisi çeken bir etkiye sahiptir. Ulusal boyutta ülkelerin kendi içlerindeki teknolojik gelişimlerin bir hukuk düzeni içerisinde kontrol altında olması hedeflenirken uluslararası alanlarda ise ülkelerin birbirleri ile ilişkilerinin sınırlarını korumayı hedeflemektedir.

Yapay zekâ tabanlı otonom sistemlerin kullanım alanları hızla genişlemektedir. Türk hukuk sistemi bu alanların gelişim yönünü, içeriğini multidisipliner (çok disiplinli) bir anlayışla değerlendirmelidir.

Yazının Devamı

Karar Kuramında Türk Kılıcı Etkisi

İnsan yaşantısı kararlar ve sonuçları ile sürüp gitmektedir.

Kararlar, kısıtlar eşliğinde yapılan tercihlerdir. Kısıtlanmadığımız durumlarda seçenekler de yoktur.

Yazının Devamı

Dijital Egemenlik

İnsanlık medeniyetinin hüküm sürdüğü tarih sayfalarını çevirdiğimizde insan topluluklarının bilgi alışverişinde çeşitli yöntemler kullandığını görmekteyiz. Bilgi kavramının alt yapısını veri oluşturmaktadır. Bilgi verinin işlenmesiyle ortaya çıkan faydalanılabilir bir desendir. Haberleşirken işte bu veri desenlerini yani bilgiyi diğer taraflarla paylaşmaktayız.

İlkel dönemlerden günümüze haberleşirken ateş, duman, ışık, ses türünden yöntemler kullandık.

Yazının Devamı

Yüzsuyunu kuşanmak

Başlıktaki bir deyim; şerefine sarılmak, onurunu kuşanmak anlamında. Dünyada vahşi olaylar yaşanıyor. Devlet bilincimiz bizi vahşetten koruyor. Allah bizi devletsüzün şerründen korusun! Dede Korkut’un çağlar aşan bu nasihatini, Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek bilgeliğiyle günümüzde hepimizin bilincine kazıyor. Bu başlangıcı çok çok iyi anlayalım. Vahşileşen her şeyden bizi koruyacak öz bilincimiz bu öğütte saklı!

Devlet bilincimizin NATO ve Amerikan emperyalizminin vahşetleri ile kirlenmesine gönlü razı olmayanlar yüzsularını kuşansınlar, yele vermesinler! Vahşiler seçim sandıklarının da içine gizlenirler. Milletin azim ve kararının içindeyse bir tane vahşi gizlenemez.

Yazının Devamı

Olay ufkuna doğru: Neoliberal yapay zekâ

Başlık yaklaşan neoliberal tedrisattan geçmiş yapay zekâ sistemleri tehlikesine dikkat çekiyor. Olay ufku, uzay biliminde kara deliklere yaklaşılabilecek en son yörünge uzaklığını ifade etmektedir. Emperyalizm bir kara delik gibi çeşitli araçlarla devletleri, milletleri, halkları yakınına çekmekte ve sonunda parçalamaktadır. Yapay zekâ emperyalizmin elinde neoliberal safsatalarla eğitildiğinde insanlığı bekleyen olay ufku cehalet, kölelik ve karanlık bir yozlaşma olacaktır.

Yapay zekâ konusunda bir süredir takip ettiğim neoliberal bir akım bugünlerde çok sık gündeme gelmeye başladı. Batı merkezlerinde ve özellikle Amerikan kamuoyunda “woke” kavramıyla adlandırılan neoliberal akım yapay zekâ teknolojisini yönlendirmek için girişimlerde bulunuyor. Bu girişimlerin kaynaklandığı yerleri anlarsak hem girişimlerin sahiplerini hem de gerçek amaçlarını anlayabiliriz düşüncesiyle bir ipucu üzerinde ilerleyeceğiz bu yazımızda.

Yazının Devamı

Üçüncü Dünya’nın Savaşı ve Gurbet

Kazanmak için insan gücüne ihtiyacımız var. Savaşlar bir düğmeye basıp füzeyle toplu imha prensibine dayanmıyor. Büyük güçlerin bu yetenekleri dengede sayılır. Bir medeniyet diğerini dövecek. Emperyalizme karşı Asya Çağı! Bugün toplum bilimi alanına giriyoruz. Dışişleri Bakanlığının 2019 yılı raporlarına göre 152 ülkeye dağılarak yurtdışında yaşayan Türk vatandaşlarının sayısının 6 milyona yakın olduğu görülmektedir. Bugün ise rakamın 6,5 milyon olduğu söylenmektedir. Türk vatandaşlarının ülkelere göre dağılımını tahmin edin diye sorulsa ilk sıradaki ülkenin hangisi olduğunu söylemek sanırım hiç zor olmayacaktır; 3,5 milyonu aşan Türk varlığıyla Almanya. Türkiye’yi merkeze koyan bir inceleme yapacağız ancak şu bilgiyi de vermekte fayda var. Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) üyesi ülkelerin yurtdışında yerleşik olan 24 milyona yakın vatandaşı bulunuyor [1]. Türk vatandaşlarının Almanya’dan sonraki durakları ise 700 bin kişiyle Fransa. Hollanda 500 bin, İngiltere (Birleşik Krallık) 400 bin, Belçika 250 bin, Avusturya 250 bin, Avustralya 150 bin, İsviçre 130 bin Türk vatandaşı ile listenin ilk sıralarını oluşturuyor.

Yazının Devamı

Bilgisayarın insanı keşfi

İnsan ve bilgisayar etkileşiminin derinleştiği günlerden geçiyoruz. İnsan bilgisayarı keşfetti, şimdi sıra bilgisayarların insanları keşfetmesinde. Hızlı mı ilerledik acaba tarih sahnesinde? Şimdi yazacaklarım biraz umut verici ancak birazda ürkütücü olabilir. Bilindiği gibi birçok teknolojinin kaynağı doğrudan doğanın kendisidir. İlhamı doğadaki bir olaydan, durumdan ya da bir canlıdan alarak (biyotaklit) çeşitli teknolojiler geliştirdi insanoğlu. Yarasanın biyosonar özelliğini taklit etmek radar/sonar sistemlerini geliştirmemizi sağladı. İnsan taklit edilebilir mi? Beyin taklit edilebilir diye düşünüldü ki graffen beyin çalışmaları yapılmaktadır [1]. Bu bilgileri veriyorum çünkü göreceksiniz bir süre sonra bu ipuçları birleşecek ve transhümanizm tartışması yapacağız yakın gelecekte. Rifkin’in “Tanrıyı Kim Oynamalı?” ya da “Biyoteknoloji Yüzyılı” kitaplarında işlediği gen teknolojilerinin yaşama geçtiği de görülmektedir. 2024 yılının henüz başlarındayız ama bu yılın insanlık tarihinde önemli bir yıl olacağına yönelik çok fazla işaret ortaya çıktı. İşaretleri üstü kapalı ya da artık gizlenmesinde bir fayda olmayan teknolojik gelişmeler aracılığıyla algılayabiliyoruz. İnsanlığın önünde nasıl bir yol var? İşaretleri birleştirince onu da öğreneceğiz. İşte size bir işaret; Beyin-Bilgisayar Arayüzü (BBA) teknolojisi.

Beyin, bilgisayar ve bu iki sistemin birbiriyle etkileşiminin anlamlandırıldığı bir arayüzden oluşan yapay zekâ destekli bir üst sistemdir. Kişinin beyin sinyallerini kullanarak harici bir cihazı kontrol edebilmesini, komut verebilmesini sağlayan bir teknolojidir. Günümüzde ilk önemli çalışmalar felçli ya da engelli kişilerin bilgisayar desteğiyle duygularını, düşüncelerini paylaşmalarını sağlamaya yoğunlaşmıştır. Sonraki aşamalar ise felçten etkilenen uzuvların yeniden hareket yeteneği kazandırılması çalışmaları ve dokunma hissinin kazandırılması olmuştur. Son aşamada insanın beyin gücüyle bir makineyi tam anlamıyla yönetmesi yani tam bağlanmanın yaşanması hedeflenmektedir. Haberler peş peşe gelmeye başladı şimdiden. Çinli bir ekip, dört uzvu da 14 yıldır felçli olan bir adamın beynine beyin-bilgisayar arayüzü cihazını başarıyla yerleştirerek, %90'ın üzerinde kavrama doğruluğu ile kısmi motor becerilerini yeniden kazanmasına yardımcı oldu. Cihazın elektrotları beyin zarının dışına yerleştirilerek beyin nöral dokularına zarar vermemesi sağlandı.

Yazının Devamı

İnsan uygarlığının ‘dördüncü ülkesi’

“Derin” kelimesi yüzeyden aşağıya doğru, koyu karanlığa, gizlenmişlere inilmeyi anlatıyor. Ancak birçok metinde “Derin Uzay” kavramıyla karşılaşırız. Uzay’ın koyu karanlığı ve sonsuz gizemi göklerdedir, uçmaktan başka çaremiz de şimdilik bulunmamaktır. Giden nasıl gidiyor? Gidenlerin hangi kurumları var? Hangi işbirliklerine ihtiyaç duydular? Bayrağında “Ay ve Yıldız” olan bir milletin ufkunda uzay olacaktır. Öyleyse uzaya gitmenin derin ekonomi politiğine bir göz atalım. Dış uzay, kara, deniz ve havadan sonra insan uygarlığının "dördüncü alemidir" ve haliyle dünyadaki her devlet için önemli bir ekonomik değere ve stratejik öneme sahiptir. İnsanlığın ortak kaderini etkileyen her konuda olduğu gibi uzay da uluslararası işbirliğinin zorunlu olduğu bir alandır. İnsanlık henüz yeryüzündeki emperyalist statükodan kurtulmadan bir de üstüne uzayda bir hegemonyanın eline düşmemelidir. Çok kutupluluk temel yaklaşımdır. Uzayda işbirliği için somut alanların başında Uzay İstasyonları gelmektedir. Sovyetler Birliğinin 19 Nisan 1971 tarihinde fırlattığı Türkçe “Selam” anlamına gelen SALYUT (1) isimli uzay istasyonu ile insanlığın uzay araştırmalarında devrimsel bir atak yaşanmıştır. Günümüzde yaşanan ise şudur, Çin kendi uzay istasyonunu (Tiangong) kuruyor, Rusya ise 2024 yılında şu an işbirliği içinde olduğu Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS)’den ayrılarak kendi uzay istasyonunu kurmayı planlıyor. Ayrıca çok sayıda “ticari” uzay istasyonunun kurulacağı yönünde haberler yayılmaktadır. 2030 yılında emekli edileceği planlanan ISS’nin de ticari faaliyetler için kiralanabileceği söyleniyor. AXIOM, ORTBITAL REEF, STARLAB, LUNAR GATEAWAY öne çıkanlardan bazıları [1].

Yazının Devamı

İklimlerden bilim, mevsimlerden Türkiye

İklimdeki değişimler ve değişmezlikler günümüzün güncel tartışma alanlarından biridir. Samanyolu galaksisinin ve haliyle Dünyamızın evrendeki yolculuğunun kozmik bir saate göre ilerlediğini ve buna bağlı olarak yaşanan değişimlerin sonuçlarından sadece biri olan iklim kavramının da buzulların bir örtü gibi kutuplardan merkeze doğru yeryüzündeki ilerleyişi ile ilişkili olduğunu öne süren görüşler vardır. Akıl ve bilim dışına taşırılan her tartışma gibi bu konuda da bulgular, olgular hayal gücünün sınırlarını zorlayan kurgulara hapsedilmektedir. Ben epik anlatımları severim, gözümün önüne saniyelerle yarışan bir soğuyarak buza dönüşme sahnesi gelir. Bir belgesel kesitinde görmüştüm; ölüm saçağı deniliyor ya da ölüm parmağı. Denizin yüzeyindeki donma nedeniyle oluşan buz kristallerinin tuzlu ve yoğun deniz suyunun tabanına doğru bir saçak oluşturması ve sonunda deniz zeminine ulaşmasıyla zemindeki deniz canlılarını da dondurması durumunu anlatan bir ifadedir. Dünyanın ısınma ve soğuma devirlerinin tanıkları vardır. İnorganik, eskilerin tabiriyle anorganik ve organik tanıklar. Kayaçlar inorganik tanıklardan, mercanlar ise organiktir. Yaşamın gelişmesiyle tanıklık çeşitlenmiştir. Sıra insanın tanıklığında ama önce kendi aramızda anlaşmamız gerekecek.

Türkiye’nin bilim iklimini oluşturan tarihsel birikimi çok zengindir. Vatan şairimiz Nazım Hikmet’in Davet şiirindeki şahane tarifiyle uzak Asya’dan dörtnala gelip, Akdeniz’e bir kısrak gibi uzanan vatanımızda dünyanın en önemli seyyahlarına, simyacılarına, kimyacılarına, fizikçilerine, ilim, bilim, felsefe düşünürlerine kucak açtık. Mimarlar yetiştirdik, eserleri bin yıldır ayakta olan. Bilinçli olarak isimlerini yazmıyorum mimar denilince Sinan, hekim denilince İbn-i Sina gelir aklımıza. İşte püf noktası da burası. Türklerin özgün bir bilim iklimi vardır ve bilinçlerimizdeki ışık işte bu iklimden beslenmektedir. Doğuda Araplarla, Farslarla, İslavlarla, Çinlilerle, Hindularla ve batıda günümüz modern Avrupa’sını oluşturan diğer onlarca halk topluluğuyla kültürel, bilimsel alışverişlerimiz oldu. Türkleri tarihten çıkar, tarih diye bir şey kalmaz diyen görüşlerin haklılığı birazda burada gizli. Türkler birleştirici, ilerici, dönüştürücü bir topluluk, millet. Bilime yatkın olmasa bu kadar yayılması mümkün olur muydu? Cumhurbaşkanlığı forsunda 16 yıldız var. Her bir yıldız tarihimizdeki bir Türk devletini temsil ediyor. Vatan topraklarımızda tarihin en eski uygarlıkları kuruldu. Sümerler, Asurlar, Babiller… Dünya da örneği var mı bu zenginliğin!

Yazının Devamı

İnsan odaklı şehirleşmenin önündeki engeller

İnsan medeniyeti akıl, hesap ve bilgi üzerine inşa edilmiştir. Çamurdan evlerin, demirden kılıçların, mermer sütunların, göğe yükselen taş blokların bir ustası, ustanın bir bilgisi, bilginin ise kuşaktan kuşağa aktarılırken bir gelişimi vardır. Buğday başağından ekmeğe dönüşen bir emek, bir bilgi vardır. Bitki köklerinden, yapraklarından, gövdelerinden şifaya dönüşen bir bilgi, bir reçete vardır.

İnsan vücudundaki dolaşım sistemi gibi kurduğumuz şehirlerin de bir dolaşım sistemi vardır. Kan dolaşımımız ne kadar sağlıklıysa vücudumuz o kadar sağlıklıdır. Medeniyetimizin bir yansıması olan şehirlerimizde de durum aynıdır. Hayatın akışının sağlıklı olması için insan kaynağımızın, hammaddelerin, ürünlerin, eşyaların, gıdanın aklınıza gelecek her yaşam nesnesinin hareketinin ülkelerin kalbi olan şehirlerin kalp atışlarıyla uyum içinde olması gerekir. İşte bunu hesaplamak planlı ekonomi iddialarımızın temel dayanağı olacaktır.

Yazının Devamı

Sürdürülebilirlik Devrimi

Türkçenin büyülü bir dil olduğuna sıkça değinirim. Büyüsüne kapılmak için türküler, şiirler tek başına yeterlidir. Sondan eklemeli bir dil yapısına sahip olması nedeniyle yeni kelimelerin türetilmesi kolaylaşmıştır. Yazarken kolay da dile kolay diyemediğim bazı kelimeler var. Dert yandığım bu kelimelerin sorunu köke gelen eklerin artmasıyla okunuşunun zorlaşmadır.

Tabi ki sadece Türkçeye özgür bir durum değildir bu. Örnek olarak İngilizce de “Bir şeyi önemsiz görmek” anlamına gelen “Floccinaucinihilipilification” kelimesi ya da Almanca da “Otomobil Mükellefiyet Sigortası” anlamına gelen “kraftfahrzeughaftpflichtversicherung” kelimelerini verebiliriz. Okumaya çalışırken, sinir harbine dönüştüğünü fark edeceksiniz.

Yazının Devamı

İnsanlığın binyılı, emperyalizmin milenyumu

1999’un son günüydü sayısal olarak etkileyici bir dönüşüm yaşanacaktı birkaç saat sonra. 1 ile başlayan “binyıl” yerini birkaç saat içinde 2 ile başlayan yeni binyıla bırakacaktı. Televizyonlar, gazeteler yeni binyıldan “Milenyum” adlandırmasıyla bahsediyordu. Miladi takvime göre milenyumun 2001 yılında başlaması gerektiği de ayrı bir tartışma konusuydu. Alışılmışın dışında yenilikler yaşanacak ve yaşamın kuralları yeniden yazılacak sanıyorduk. Henüz sosyal medya yoktu ama medya öyle bir algı yaymıştı. Büyüklere masallar anlatılıyordu ama çocuklar daha fazla etkileniyordu.

Sovyetler Birliği dağılmış; Iran, Irak, Afganistan, Filistin, Suriye, Türkiye, Mısır, Pakistan ve diğer birçok mazlum ülkeler çeşitli kanlı senaryolarla yeni binyıla insanlığın ön cephesinde mücadelelerle giriyorlardı. Samuel Huntington medeniyetleri çatıştırıyor, Francis Fukuyama tarihin sonunu ilan ediyordu. Millenium Challenge tatbikatları ile Amerika’nın stratejik üstünlük iddiası silahla dayatılıyordu. Türkiye’nin milli kuvvetleri savunma ve ataklar içeren bir karşı duruş sergiliyordu.

Yazının Devamı

Dilbilimden Doğal Dil İşlemeye

Günümüzün popüler araştırma konularından biri olan Doğal Dil İşleme tekniği özellikle sohbet robotu uygulamaları ile kullanım alanlarını arttırmaktadır.

Karşınızda bir insan uzman olmasa da soracağınız sorulara mantıklı ve tutarlı cevaplar üreten bir yapay zekâ uygulamasının olacağını bilmek şaşırtıcı bir durum. Bu sistemler şimdilik bir bilgisayar kasasından insanlara hizmet ediyor ama öyle sanıyorum ki yakın bir gelecekte insansı robotların üretken yapay zekâ sistemleriyle donatılacağı tahminden öte bir gerçekliktir. Komutların bilgisayar ya da dokunmatik klavyeleriyle yapılacağını da düşünmeyelim; insanlar arasındaki iletişim neyse onu kullanan yapay zekâ modelleri ile sesli diyaloğa dayalı dil tabanlı sistemlerin öne çıkacağını da söyleyebiliriz.

Yazının Devamı

Göğün yüzü, uzaklıklar ve labirentimiz

Uzaklık!

Şairlere, yazarlara, yönetmenlere, ressamlara ilham vermiş, vermeye de devam eden bir kavram.

Yazının Devamı