Serdar Aliçavuşoğlu

s.alicavusoglu2021@gtu.edu.tr

Son Yazıları

Asya Sinyal İstihbarat Ağı kurulmalı

“Akıllı hükümdar ve erdemli komutan ordusunu savaşa gönderdiğinde düşmana karşı zafer kazanır, başarı kazanmak sıradan kişileri aşan bir iştir, olacakları önceden bilmeyi gerektiriyor. Olacakları önceden bilmek ruhlar veya hayaletlerden bilgi almayla, geçmişte yaşanmış benzer olaylarla karşılaştırmayla veya astrolojik tahminlerle mümkün değildir, bu bilgi ancak insanlardan alınabilir, bu insanlar da düşmanın durumunu bilenlerdir.”

Filozof ve askeri bir deha olan Sun Tzu’nun Savaş Sanatı adlı kitabında yer alan bu sözler düşman durumunun tespitinde istihbaratın önemini göstermektedir.

Yazının Devamı

Kürecik radarının imha sistemi Türkiye'de yok

Kürecik Üssü’nün teknolojik altyapısı ve faaliyetleri, Türkiye’nin güvenlik stratejisine aykırıdır ve düşman kuvvetlere hizmet etmektedir. Yazımızda bu durumu açık kaynaklardan faydalanarak siz değerli okurlarımızın dikkatine sunacağız. Öncelikle Kürecik Üssü’nde kurulu olan AN/TPY-2 radar sisteminin çalışma ilkesiyle ilgili kısa bir teknik bilgi aktararak başlayalım.

Bu radar sistemini üreten Raytheon firmasının internet adresine girdiğimizde sistemin hareketli olduğunu görüyoruz. Yani rahatlıkla yönünü değiştirip hava taraması yapabilirsiniz. Bununla birlikte bu radar sisteminin iki modunun olduğu da gözükmektedir; birinci mod, balistik füzeyi tespit ediyor, ikinci mod ise tespit edilen balistik füzeye kitlenip koordinat bilgisini THAAD hava savunma sistemine gönderiyor. THAAD ise gelen balistik füzeyi imha amaçlı karşı roket ya da füze gönderen bir hava savunma sistemidir. Bu sistemin üreticisi de Lockheed Martin’dir. Tabii ki iki firma da ABD menşeilidir. Bu iki sistem her nerede kurulu ise birbiriyle iletişim kurabilmekte ve veri aktarabilmektedir. Bununla eş zamanlı unsura kitlenerek imha işlemini gerçekleştirmektedir.

Yazının Devamı

Savunma sanayi içindeki truva atı: NATO Müdürlüğü

Bu yazımızı Sayın Savunma Bakanımız Yaşar Güler’in savunma sanayi alanında ”Projeler ve ürünlerle ilgili güvenlik zafiyeti yaratabilecek bilgilerin paylaşımı…” ile ilgili uyarısını dikkate alarak yazıyoruz.

Haberlere yansıyan ve Türk basınında yeterince tartışılmayan oldukça önemli bir konuyu gündeme getirmek istiyor, daha en başından şu yorumu yapıyoruz: Kökleri Uluğ Beylere, Fatihlere, Atatürklere, Nuri Paşalara, Turhan Olcaytulara dayanan Türk Savunma Sanayii’nin çift başlı kartal gibi kanatlanışı NATO’yu oldukça rahatsız etmiş olmalı!

Yazının Devamı

F-16 Blok 70’lere sopa bile takamayız

Türkiye, F-16 alımı için 30 Eylül 2021’de ABD Dışişleri Bakanlığına başvuruda bulunmuştu. 2 yıl boyunca talebe yanıt vermeyen ABD, TBMM’de İsveç’in NATO üyeliği onaylandıktan hemen sonra Türkiye’nin talebini görüştü. ABD Dışişleri Bakanlığının 26 Ocak 2024 tarihi itibarıyla Kongreye gönderdiği, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 30 Eylül 2021 tarihli talebinin 15 günlük itiraz süresi geçen günlerde sona erdi. Bu bekleme süresinde herhangi bir itiraz gelmedi ve F-16 uçaklarının satışı ve mevcut uçakların modernizasyonunun yapılması için Kongreden onay çıkmış oldu.

Tahmini 23 milyar dolarlık bedele sahip bu talep, Türkiye açısından oldukça yüksek bir askeri yatırımdır. Elbette, Türk ordusunun ihtiyaçlarının karşılanması açısından paranın hiçbir önemi yoktur. Ancak harcanacak olan paranın fakir halkımızın birikimleriyle karşılandığı unutulmamalı ve yatırımın doğruluğu sorgulanmalıdır.

Yazının Devamı

El-Cevheri’den KAAN (KAĞAN)’a

11’inci yüzyılda El-Cevheri ile başlayan Türklerin uçma hayali, 17. yüzyılda Lagari Hasan Çelebi’nin yetenekleri ve yine 17. yüzyılda Hezarfen Ahmet Çelebi’nin azmiyle ileri taşındı. Sessiz bir dönemin ardından, 1911 yılında İtalyanların Trablusgarp Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ne karşı hava gücü kullanmasıyla Türk havacılığı tekrar önem kazandı. Bu amaçla 1911 yılında Kıtaat-ı Fenniye ve Mevki-i Müstahkem (Teknik Hizmetler ve Müstahkem Mevkii) Müfettişliği’nde havacılık alanında bir komisyon kuruldu. Ardından 1912 yılında, Yeşilköy’de ilk Hava Okulu açıldı. İlk havacı subaylar bu okulda yetiştirildi. Kurulan bu hava kuvvetleri Mondros Mütarekesi’ne kadar birçok cephede savaş verdi. Sonrasında, her alanda olduğu gibi havacılık alanında da önemli bir dönem mütareke nedeniyle kapanmış oldu. 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşuyla birlikte düzenli ordunun ve bununla eş zamanlı olarak Kuva-yı Havaiye (Hava Kuvvetleri) Şubesi’nin kurulması kararı alındı.

16 Şubat 1925 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla Türk Tayyare Cemiyeti kuruldu. Cemiyetin en önemli amacı Türk halkına ve Türk gençliğine havacılığı sevdirmek, amatör pilot, planörcü ve paraşütçü yetiştirmekti. Türk havacılık tarihinde önemli roller oynayan bu cemiyetin ismi 1935 yılında genel kurul kararıyla “Türk Hava Kurumu (THK)” olarak değiştirildi. 3 Mayıs 1935’te Atatürk tarafından kurum bünyesinde “Türk Kuşu” kuruldu. Aralarında dünyanın ilk kadın pilotu ve Atatürk’ün manevi kızı olan Sabiha Gökçen’in de bulunduğu birçok pilot bu okulda eğitim aldı.

Yazının Devamı

Nükleer teknolojinin stratejik önemi

Nükleer teknolojiyi kısaca atom çekirdeğinde gerçekleşen reaksiyonlarla ilgilenen bir bilim olarak tanımlayabiliriz. Atom çekirdeğinde gerçekleşen reaksiyonların ölçülebilmesi ve yönetilebilmesi yeni nükleer teknoloji kullanım alanlarının oluşmasına neden olmuştur. Nükleer teknolojinin kullanıldığı alanları enerji, savunma teknolojileri, tıp, tarım, sanayi, uzay teknolojileri ana başlıklarıyla özetleyebiliriz.

Enerji üretiminde nükleer teknolojinin kullanılması kükürt, azot oksit ve karbon gibi doğaya zararlı gazların salınımında sınırlamaya neden oluşturmuştur. Günümüzde güvenliği arttırılmış nükleer enerji santralleriyle verimi yüksek ve doğaya daha az zararlı sistemler kurulmuştur. Nükleer enerji santralleri, dünya enerji üretiminin %17’sini oluşturmaktadır. Bu santrallerde Uranyum 235 izotopu kullanılmaktadır. Zincirleme reaksiyonla çekirdek bölünmesi sonucu büyük bir enerji açığa çıkmakta ve bu şekilde buhar türbinleri kullanılarak elektrik üretilmektedir. Enerji üretiminde kullanılan uranyum rezervlerinin dünya çapında azalması nedeniyle ilerleyen süreçte farklı nükleer yakıtlar kullanılması gerekecektir.

Yazının Devamı

Saniyeyi kaç kez bölebiliriz?

Büyük ölçekli (gezegen, yıldız, uydu) hareketleri ölçmek için gün, ay ve yıl zaman birimleri kullanılır. Daha kısa zaeleketleri saat, dakika ve saniye cinsinden ölçülür; ancak bu durum atomaltında biraz daha farklıdır. Atomaltında parçacıklar oldukça hızlı hareket ederler. Neredeyse anlık zaman ölçeğinde hareket eden elektronlar çok küçük zaman dilimlerinde davranış gösterir. Bu ölçekteki zaman birimi attosaniye cinsinden ifade edilmektedir.

Attosaniye ifadesinde kullanılan “atto” öneki 10-18 anlamına gelmektedir. Bu önek saniye önünde bulunduğu zaman ifade, saniyenin kentilyonda biri (0,000000000000000001) anlamına gelir.

Yazının Devamı

Kürecik ABD’ye hizmet ediyor

RTX (Kürecik Radar Sistemlerini üreten firma) firmasına bağlı “Raytheon” işletmesinin geliştirdiği “Atmosfer Dışı İmha Aracı (Exoatmospheric Kill Vehicle (EKV))”, 11 Aralık 2023 tarihinde Kara Tabanlı Balistik Füze testi sırasında Orta Menzilli Balistik Bir Füzeyi başarılı bir şekilde imha etti. Bu haberin dünya basınında önemli bir şekilde yer alması ve Türkiye basınında yer almaması dikkat çekmektedir. Bu aracı geliştiren işletmenin (Raytheon) başkanı ve ABD Hava Kuvvetleri’nin eski bir görevlisi olan Wes Kremer tarafından yapılan açıklamada, "Bu test, ABD balistik füze savunma sisteminin çalışır durumda, güvenilir ve ülkeyi korumaya hazır olduğunu gösteriyor" ve "Raytheon atmosfer dışı imha araçları, şu anda yaklaşık 50 uzay müdahalesini başarıyla tamamladı; bu da gelişen tehdidi yenmek için bu sistemleri tasarlama ve geliştirme konusundaki uzmanlığımızın ve yeteneğimizin altını çiziyor" ifadeleri yer aldı.

Geliştirilen bu sistemi, atmosfer dışından gelebilecek tehditleri önceden tespit edebilen ve uzayda imha edebilen bir sistem olarak özetleyebiliriz.

Yazının Devamı

Kürecik Üssü ve ABD’nin kavalına takılanlar

Hava Savunma Sistemi (HSS) ‘Komuta Kontrol Aracı’, ‘Mühimmat Taşıma ve Yükleme Aracı’, ‘Radar’ ve ‘Lançer’ unsurlarından oluşan komplike bir yapıdır. Bu sistemlerde en önemli unsuru ‘Radar’ olarak tanımlayabiliriz. Hedeflerin tespiti, teşhisi ve takibi radar sistemleriyle yapılmaktadır. Radarlarla ihtiyaca göre karaya, denize, havaya ve uzaya sinyal gönderilir ve tarama yapılan alandan geri dönen sinyaller incelenerek tehdit unsurları tespit edilir.

HSS’ler radarlar sayesinde düşman unsurlarını tespit, teşhis ve takip ederek ihtiyaç halinde sisteme bağlı çalışan füze sistemleriyle düşmana angaje olurlar. HSS’ler tüm tehditlere karşı aynı düzeyde koruma sağlayamaz. Bu nedenle farklı irtifa ve menzile sahip HSS yapıları oluşturulmaktadır. Bunlardan birincisi “Çok Alçak İrtifa Hava Savunma Sistemi” olarak tanımlanmaktadır. Menzili 8 km ve daha aşağısıdır. Maksimum olarak belirlenen irtifası ise 4-5 km’dir. İkinci sistemimiz “Alçak İrtifa Hava Savunma Sistemi” olarak tanımlanmaktadır. Menzili 10-15 km olup, irtifası maksimum 5-10 km arasındadır. Üçüncü sistemimiz “Orta İrtifa Hava Savunma Sistemi” olarak tanımlanmaktadır. Menzili 15-50 km arası olup, irtifası maksimum 10-15 km arasındadır. Dördüncü ve son sistemimiz “Yüksek İrtifa Hava Savunma Sistemi” olarak tanımlanmaktadır. Diğer sistemlere göre daha ileri menzil ve daha yüksek irtifalarda çalışabilmektedir. Günümüzde bu sistemler sürekli gelişmekte ve sınırlama bulunmamaktadır. İrtifaları 50, 90, 120, 250 ve 400 km olarak belirtebiliriz. Yüksek irtifa hava savunma sistemlerinin en önemli özelliği balistik füzelere karşı etkili olmalarıdır.

Yazının Devamı

İsrail nükleer silah sopasını kullanıyor

2. Dünya Savaşı’nda yaşanan Yahudi Soykırımı ve 1948 yılında Arap-İsrail Savaşı'nın oluşturduğu kaygılar, İsrail’i nükleer silah yapma yoluna sevk etmiştir. İsrail’in ilk başbakanı David Ben Gurion’un isteği, İsrail Silahlı Kuvvetlerine bağlı bazı bilim insanlarını bu konuda çalışmaya teşvik etmiştir. Çalışmalara başlayan İsrailli bilim insanları ülke içerisinde yaptıkları jeolojik araştırma sonucunda, ülkede uranyum yataklarının olduğunu keşfetmişlerdir. Bununla birlikte ABD’de Şikago Üniversitesi'nde nükleer eğitim görmeleri için 6 yüksek lisans öğrencisi İsrail tarafından ABD’ye gönderildi. Bu çalışmalar sonucunda 1952 yılında İsrail Atom Enerjisi Komisyonu (IAEC) kuruldu. Tüm bu adımların sonucunda ABD’nin nükleer gelişmelerini İsrail yakalamış oldu. Fransa ile yapılan nükleer iş birliği anlaşması gereği, Fransa İsrail’e nükleer silah yapımı ile ilgili bilgi aktarırken, İsrail de Fransa’ya Afrika’daki sömürgeleri için istihbarat bilgisi aktarıyordu. 1955 yılında İsrail, ABD ile nükleer iş birliği imzaladı. Bununla birlikte İsrail, Fransa’yla da iş birliği yaparak Dimon’da nükleer tesis kurdu ve nükleer silah yapmanın temellerini atmış oldu.

Fransa’nın İsrail’le yaptığı nükleer işbirliğinin altında yatan gerçek neden Süveyş Kanal’ının ele geçirilmesidir. 1952 yılında Mısır’ın Cumhurbaşkanı Cemal Abdülnasır, Süveyş Kanalı’nı kamulaştırınca, İngiltere ve Fransa’nın kanal üzerindeki çıkarları tehlikeye girer. Bu nedenle Fransa İsrail’e nükleer silah programı çerçevesinde nükleer reaktör yapımında destek olur. 1956 yılında dönemin Savunma Bakanı Müsteşarı Şimon Peres, yapılan anlaşma kapsamında İsrail’e nükleer reaktör satışını kabul eder. Bu süreçte Süveyş Kanalı sorunu, ABD ve Sovyetler Birliği’nin karşı çıkışlarıyla daha karmaşık hale dönüşür. Bu sorun, Fransa’yı tedirgin eder ve nükleer anlaşmaya ek maddeler eklenir ve projenin barışçıl amaçlarla yapıldığı vurgulanır. Bununla birlikte reaktör gücünün 24 Megawatt olduğu belirtilir. Anlaşmaya yapılan bu ekleme gerçekleri yansıtmamaktadır, bahsi geçen reaktör açıklananın üç katı büyüklükte olup, nükleer silah yapımı için yeterli büyüklüktedir.

Yazının Devamı

Türkiye’nin bir ölüp bin dirilen kahramanları

Tam bağımsızlık yolculuğumuzda dev adımlar atmakta hünerli, cesur ve mükemmel yetişmişdâhilerimizin şüpheli ölümleri, günümüzde de gizemini sürdürmekte ve toplum vicdanını rahatsızetmeye devam etmektedir. Elbette peşini bırakmayacağız...

“2 Mart 1949 tarihinde Sütlüce'deki fabrikasında peş peşe gerçekleşen üç büyük patlama nedeniylearalarında Nuri Killigil'in de bulunduğu 27 kişi ne yazık ki hayatlarını kaybetti. O patlamada NuriKilligil'in cesedi bulunamadı ve boş tabutla defnedildi. “

Yazının Devamı

Yüz yıllık Cumhuriyetimizde bin yıllık milli savunma sanayi iradesi

Yüz yıllık milli savunma sanayi birikimimizin günümüze yansımaları dosta güven vermekte, düşmana ise korku salmaktadır. Bağımsızlık savaşlarının getirdiği ihtiyaç ve ülkemize yönelik güvenlik tehditlerinin ağırlaşması milli savunma sanayimizde köklü değişikliklere yol açmıştır. Cumhuriyet'in üretim atılımıyla başlayan süreç kimi zaman duraklamalar kimi zaman ilerlemelerle bugüne ulaşmıştır. Bu dönem içinde (2008-2014) kısa bir duraklama dönemi (Gladyo-FETÖ etkisi) yaşansa da, dünyada hızlı ilerleyen bilimsel gelişmeler yakalanmış ve geleceğe önemli bir vizyon katılmıştır. Bu yazımızda, Cumhuriyetimizin 100. yılını kutladığımız bu tarihi günde, bin yıllık milli savunma sanayi irademize ışık tutması açısından bilimsel ve teknolojik gelişmelerimizi değerlendireceğiz.

Bilişim alanında Bu gelişme, savunma sanayi projelerinin bilişim sektörüne yönelik teknoloji geliştirme ve uygulama çalışmalarıyla kendini göstermektedir. Bu gelişmenin Türkiye’ye katkılarını ise; Savunma Sanayi Projeleri, Teknoloji Transferi, İnovasyon, AR-GE, Siber Güvenlik, İstihdam ve Ekonomiye Katkı olarak sıralayabiliriz.

Yazının Devamı

Doğu Akdeniz'in teknoloji üssü KKTC

Türkiye’nin NATO’ya giriş süreciyle başlayan savunma sanayimizin duraklama dönemi, ihtiyaçların dayatmasıyla Kıbrıs Barış Harekâtı sürecinde son buldu. Türkiye, o dönem gösterilen kararlılık sayesinde savunma sanayi alanında başarı hikayeleri yazdı. Savunma sanayimizin bir nevi tekrar can bulma nedeni olan KKTC, jeopolitik ve stratejik öneminin yanında iş gücüne dönüşmeyi bekleyen büyük bir potansiyeli de içinde barındırmaktadır. Çin’e bağlı Tayvan örneğinde görüldüğü gibi bir ada parçasının teknoloji üssü haline getirilmesi tüm dünyada stratejik konuma gelmesinin önünü açmaktadır. KKTC, ne yazık ki üreten ve gelişen bir ülke olmaktan çok kumarhane ve turizm dışında gelir kaynaklarına sahip olamayan bir ülke olarak bilinmektedir. KKTC’nin diğer ülkeler tarafından tanınmaması Türk dış politikası açısından ayrı bir başarısızlık hikâyesidir.

Bütünsel bir güvenlik stratejisi üzerinden Asya ile bütünleşen bir KKTC, Asya’nın ve Avrupa’nın teknoloji üssü olabilecek bir konumdadır. Modüler nükleer reaktörler ve yakıt hücreleriyle üretim enerji kaynaklarını karşılamış bir KKTC düşünelim. Türkiye, Asya ve Avrupa kaynaklarıyla buluşmuş, çip, yarı iletken, sensör ve opto-elektronik malzemeleri geliştiren bir ülke elbette tüm dünya tarafından tanınmak istenecektir. KKTC'yi Türkiye ve Türk devletleri, Rusya, Çin, İran, Pakistan, Suriye, İtalya vb. ülkeler tarafından ortaklaşa araştırmaların yapıldığı ve ileri teknolojilerin üretilip tüm dünyaya satıldığı bir ülkeye dönüştürebiliriz.

Yazının Devamı

Ayna Nöronlar ve TV Programları -2

Geçen haftaki yazımızda ayna nöronların işlevlerini incelemiş ve pratik yaşamın içinde hangi etkilere neden olduğunu yüzeysel bir şekilde ele almıştık. Bu hafta emperyalizmin kitle taklit aracı olarak kullandığı ayna nöronun bizler üzerindeki etkisini ayrıntılı inceleyeceğiz. Bu nörofizyolojistler, seçtikleri “Macaca” türü makakların beyinlerine elektrot yerleştirerek dış ortamda gerçekleşen olaylara verdikleri tepkileri incelediler. Deney sürecinde maymunların karşıdaki kişilerin hareketlerini taklit etmeleri sağlandı ve F5 bölgesinde bazı nöronların taklit hareketlere verdikleri tepkiler incelendi. Sonuç inanılmazdı ve maymunlar hareketi gözlemlediği gibi aynı hareketi içselleştirip beyinde taklit ediyordu. Beyinde bu eylemlerin gerçekleştiği nöronlara “Ayna Nöron” denilmektedir.

Birçok araştırma, ayna nöronların duygu ve duygudaş devrelerde nöral hareketliliğe neden olduğunu bizlere göstermektedir. Bununla birlikte bazı araştırmalar da motor hareket kontrolünü sağlayan pariete-premotor devrelerde duygusal ve duygudaş aktivitelerin oluştuğunu göstermektedir. Bu durum hareket anında veya aynı hareketi gözlem anında beynin aynı bölgesinde nöral hareketlilik olduğu anlamına gelmektedir. Bu şaşırtıcı bir sonuçtu ve bu konuyla ilgili fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) yapılarak bir deney gerçekleştirildi. Bir grup katılımcı iğrenç kokulara maruz bırakılırken diğer gruba tiksindirici yüz ifadesine sahip kısa klipler izlettirildi. Sonuç şaşırtıcıydı, iğrenç kokulara maruz kalmış deneklerin fMRI görüntülemelerinde belirlenen aktivasyon noktaları ile aynı iğrenç kokuya maruz kalmış kişilerin görüntülerini izleyen deneklerin fMRI görüntü aktivasyon noktaları aynıydı. Bu, ayna nöronlarının beyinde basit bir hareket taklidi yapmadığına ve ayrıca bu hareketin duygu ve duygudaşlık etkilerine de sahip olduğuna işarettir.

Yazının Devamı

Ayna Nöronlar ve TV Programları-1

Ayna nöronlar, yaklaşık 30 yıl önce Rizolatti ve ekibi tarafından makak (maymun) beyninde F5 alanı ve inferior parietal lobülde (IPL) yeni bir sınıf nöron topluluğunun varlığının gösterilmesiyle keşfedildi [1]. Bu nörofizyolojistler, seçtikleri “Macaca” türü makakların beyinlerine elektrot yerleştirerek dış ortamda gerçekleşen olaylara verdikleri tepkileri incelediler. Deney sürecinde maymunların karşıdaki kişilerin hareketlerini taklit etmeleri sağlandı ve F5 bölgesinde bazı nöronların taklit hareketlere verdikleri tepkileri incelendi. Sonuç inanılmazdı ve maymunlar hareketi gözlemlediği gibi aynı hareketi içselleştirip beyinde taklit ediyordu. Beyinde bu eylemlerin gerçekleştiği nöronlara “Ayna Nöron” denilmektedir. Rizolatti, bu araştırmanın yayınını Nature dergisine göndermiş olsa da, ilgi çekici olmadığı düşünülerek yayınlanmadı. İnsanlarda ayna nöronların varlığı, nörogörüntüleme (Fonksiyonel Manyetik Rezonans Görüntüleme – fMRG) ve elektrofizyolojik teknikler (Elektroensefalografi – EEG, Transkraniyal Manyetik Stimülasyon – TMS ve Manyetoensefalografi – MEG) gibi metotlar kullanılarak tespit edilmiştir ve Nature Dergisi’nin dikkatini çekmeyi başarmıştır. İnsanda ayna nöron aktivitesi, premotor kortekste ve IPL’de tespit edilmiştir ve bu alanların makaklardaki F5 alanının olduğu bilinmektedir (2). Devamındaki araştırmalarda, bu tarz bir ayna sisteminin insan beyninin “Broca” bölgesinde de olduğu anlaşılmıştır.

Kısaca özetlemek gerekirse, karşınızdaki birinin limon yemesi ve sanki siz yiyormuşsunuz gibi ağzınızın kamaşması ayna nöronla ilişkilidir. Aslında ayna nöron, Anadolu'da kullanılan "Üzüm üzüme baka baka kararır" atasözünün bilimsel karşılığı sayılabilir. Bireylerin, biyolojik ve sosyal çevredeki kişileri beyinlerinde davranışsal olarak taklit etmesi, ayna nöronların işleyişi ile ilişkili bir konudur. Dolayısıyla dış etkenlerden beynimize iletilen davranışlar, kendi davranışlarımızı etkilemektedir.

Yazının Devamı

Kuantum kriptografi

Kuantum kriptografi, kuantum mekaniği ilkelerini kullanarak bilgi güvenliğini sağlayan bir kriptografi türüdür. Geleneksel kriptografinin aksine, kuantum kriptografisi, kuantum mekaniğinin belirli özelliklerini kullanarak iletişimdeki güvenliği artırmayı sağlayan kriptografi yöntemidir.

Kuantum kriptografisini kavramsal olarak iki temelde inceleyebiliriz: Kuantum Anahtar Dağıtımı (Quantum Key Distribution - QKD): Kuantum kriptografisinin bilinen bir uygulamasıdır. QKD, iki uzak nokta arasında tamamen güvenli bir anahtar paylaşımını mümkün kılar. Kuantum mekaniği ilkesine dayanan bu protokol, her iki tarafın da dâhil olduğu özel ve paylaşılmamış bir anahtar oluşturulmasını sağlar. Bu anahtar daha sonra geleneksel şifreleme dosyalarıyla kullanılır. QKD, anahtarın sızdırılması veya casusluk yapılması gibi geleneksel kripto analiz saldırılarına karşı çok daha dayanıklı bir yöntem sunar.

Yazının Devamı