22 Mayıs 2024 Çarşamba
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ayna Nöronlar ve TV Programları -2

Serdar Aliçavuşoğlu

Serdar Aliçavuşoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

Geçen haftaki yazımızda ayna nöronların işlevlerini incelemiş ve pratik yaşamın içinde hangi etkilere neden olduğunu yüzeysel bir şekilde ele almıştık. Bu hafta emperyalizmin kitle taklit aracı olarak kullandığı ayna nöronun bizler üzerindeki etkisini ayrıntılı inceleyeceğiz. Bu nörofizyolojistler, seçtikleri “Macaca” türü makakların beyinlerine elektrot yerleştirerek dış ortamda gerçekleşen olaylara verdikleri tepkileri incelediler. Deney sürecinde maymunların karşıdaki kişilerin hareketlerini taklit etmeleri sağlandı ve F5 bölgesinde bazı nöronların taklit hareketlere verdikleri tepkiler incelendi. Sonuç inanılmazdı ve maymunlar hareketi gözlemlediği gibi aynı hareketi içselleştirip beyinde taklit ediyordu. Beyinde bu eylemlerin gerçekleştiği nöronlara “Ayna Nöron” denilmektedir.

DUYGU VE DUYGUDAŞLIK (EMPATİ)

Birçok araştırma, ayna nöronların duygu ve duygudaş devrelerde nöral hareketliliğe neden olduğunu bizlere göstermektedir. Bununla birlikte bazı araştırmalar da motor hareket kontrolünü sağlayan pariete-premotor devrelerde duygusal ve duygudaş aktivitelerin oluştuğunu göstermektedir. Bu durum hareket anında veya aynı hareketi gözlem anında beynin aynı bölgesinde nöral hareketlilik olduğu anlamına gelmektedir. Bu şaşırtıcı bir sonuçtu ve bu konuyla ilgili fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) yapılarak bir deney gerçekleştirildi. Bir grup katılımcı iğrenç kokulara maruz bırakılırken diğer gruba tiksindirici yüz ifadesine sahip kısa klipler izlettirildi. Sonuç şaşırtıcıydı, iğrenç kokulara maruz kalmış deneklerin fMRI görüntülemelerinde belirlenen aktivasyon noktaları ile aynı iğrenç kokuya maruz kalmış kişilerin görüntülerini izleyen deneklerin fMRI görüntü aktivasyon noktaları aynıydı. Bu, ayna nöronlarının beyinde basit bir hareket taklidi yapmadığına ve ayrıca bu hareketin duygu ve duygudaşlık etkilerine de sahip olduğuna işarettir.

EMPERYALİZMİN MAKAKLAŞTIRMA PROJESİ

Harekete duygu ve duygudaşlığın eşlik ettiğini öğrendiğimize göre, bu durum bir silah olarak nasıl kullanılabilir buna cevap arayalım. Bir hareket, durum ya da eylem gördüğümüzde, ses işittiğimizde, koku algıladığımızda bunu duygularımız aracılığıyla içselleştirdiğimizde ayna nöronlar tetikleniyor. Fiziki çevrede tetiklenen nöral hareketlilik sanal çevrede de (film, dizi, görümsetme, TV programı, çizgi film, bilgisayar oyunu, reklam vb.) aynı bölgede devam ediyor. Beyin aktiviteleri açısından sanal ile gerçek arasındaki fark silikleşiyor.

Medya araçlarıya toplumları “Makaklaştırma Projesi” yürütebiliyor ve toplumu oluşturan bireylerin düşünceleri, duygu durumları yönlendirilebiliyor. Toplumları programlandırma aracı olarak “Z Kuşağı” temaları, “LGBT” temaları, “Toplum ahlakına aykırı” temalar, “Aile birliğine aykırı” temalar vb. emperyalizmin makaklaştırma projesine hizmet etmek için medya kuruluşlarında kullanılabiliyor. Hiç şüphe yok ki, ideolojik dayatmalar, bilimsel gerçeklerin de yardımıyla, toplumları makaklaştırıyor. Medya aygıtlarıyla umutları tüketilmiş, ahlaki değerlerini kaybetmiş, gerçekle dayatılanı ayırt edemeyecek hale sürüklenmiş toplumlar tasarlanıyor.

RTÜK GÖREVE!

1957 yıllarında John Hopkins Üniversitesi’nde bulunan bir laboratuvarda psikobiyoloji uzmanı Dr. Curt Richter ve asistanları tarafından ilginç bir deney yapıldı. İçinde su bulunan dar bir kabın içine denek fareler konuluyor ve hareketsiz kalmalarını engellemek için üzerlerine su sıkan bir düzenek kuruyorlar. Farelerin su üstünde sürekli hareket ederek ne kadar kalabilecekleri ölçülüyor. Deney sonucunda Curt ve arkadaşları, bazı farelerin 15 dakika, bazı farelerin ise 60 saat su üstünde kalabildiğini gördüler. Bu beklemedikleri bir durumdu, deneyi tekrar yapmayı kararlaştırdılar; ancak bu sefer bir grup denek fareyi direkt su kabına attılar diğer gurubu önce kapalı susuz bir kutuya sonra suya koydular ve bunu birkaç defa tekrarladılar, en son geri almaksızın su kabına bıraktılar. Sonuç inanılmazdı, direkt suya atılan fareler 15 dakika süre su üstünde kalırken sık sık kurtarılan fareler 60 saat su üstünde kalabilmişlerdi. Bu deney sonucu bizlere umudun canlılığın devamı için ne denli önemli olduğunu göstermektedir. Emperyalizmin medya aygıtlarına karşın umudu aşılayalım. Bu konuda RTÜK’e büyük görevler düşmektedir, emperyalizmin dayatma programları yasaklamalı, ona karşın halka umut aşılayacak, halkın güzel özelliklerini yansıtan, aile kavramını koruyan programlara izin verilmeli. Tüm medya araçları sıkı denetlenmeli ve halkın zihinsel ve duygu durumları korunmalıdır. Türk ulusu olarak emperyalizmin makaklaştırdığı bir toplum olmayı reddediyoruz.